Müslüm Yücel: Demesin ki,  Kürtler aşkı amaç diye seçmemişler 

Yazarlar

Che! 

1928’de doğuyor; 1948’de tıp tahsiline başlıyor, uzun bir motorsiklet seyahati var,  1953’te mezun oluyor, Guatemala’daki devrimci gelişmelerden etkileniyor, söz veriyor, “elimden geleni yapacağım” diyor; 1954’te, Castro’nun kardeşi Raul ile tanışıyor, tabii bir de sevgilisi var; 1955’te evleniyor, mesut, bir çocukları oluyor; 1956’da, doktorluğu bırakıyor, bir gerilla birliğine katılıyor, infazları var, kahramanlıkları var; 1958’de, intihar timinin başına geçiyor, 1959’da Küba Devrimi! Che, sanayi bakanı oluyor. 1960’ta Sartre, eşi Simon’la onu ziyaret ediyor; 1964’te Birleşmiş Milletler’e konuşmacı olarak gidiyor; 1965’te, Çin-Sovyet karşıtlığı Küba’yı da etkiliyor. Che, ayrılıyor; 1967’de, 39 yaşında ölüyor. Che’nin eş ve çocukları hiç ihtiyaçları olmamasına rağmen Castro’nun koruması altındalar, torunları, hala devrimin kutsal eşikleridirler.    

Che, dünyanın devrim sembollerindendir. Che’nin gerilla günlüğünü okumayan yoktur. Hayat hikâyesiyle ilgili bilgilerimiz en az yirmi sayfa tutar, adı bile heyecan verir: Hayatıyla ilgili bir film izlediğimizde ruhumuz canlanır. Bir fotoğrafı düşüncemizi belirler. Gerilla hayatıyla ilgili onlarca doküman vardır. Benim gibi resim bilmeyen biri, resmini ezbere çizer. Time dergisine kapak olmuştur, farklı dergilere de. Che, kahramandır; yetmişli, seksenli yıllara kadar da kahraman mitosu onunla beslenir. Şimdilerde, Küba üzerinden gelişen sağlık/ doktor imgesinde yine Che halesi görülmektedir. 

Bir başka doktor da var. Adı, Semra Güzel; kaç aydır, Türkiye kamuoyu Güzel’i tartışıyor. Bugünlerde hakkında yakalama emri çıktı. Meclis, Güzel’in dokunulmazlığını kaldırdı; 327 kabul, 52 ret oyu verildi.  AKP ve MHP, yalnız bırakılmadı; CHP ve İyi Parti, omuz verdiler. Bu bana dokundu. 

CHP, benim gibi binlerce insanın oyunu alarak, hızla yükseliyor ama onun yükselişi benim düşüşüme dönüyorsa, burada bir sorun var demektir… 

Nedense kendilerince ulusal olanda bir araya geliyorlar; kerim devlet, Kürtlere ret oyunu, doğal bir süreç olarak görüyor; politik bir tercih midir yoksa bir ulus içgüdüsü müdür bu, bilinmez. Ama açıktır, ulus içgüdüsü onları bir araya getiriyor ve bu güdü onlara bir tek şeyi emrediyor: Kürtleri feda et… 

Kürtler ve sosyalistler bu toprakların vicdanıdır; vicdan, her zaman güdülüre yeniliyor. 

CHP, İyi parti ve MHP ittifakı önümüzdeki aylarda rengini açıkça belli edecektir; Karadeniz sahilinin CHP ve MHP’si, İyi Parti şahitliğinde bir araya gelecektir. Ulusal içgüdü, AKP’yi nasıl bitirdiyse, nasıl sokaklarda başörtülü kadınlar, başörtülü polislerce dövüldüyse bu nikâh da öyle olacaktır. Hiçbir şey, ulus içgüdüsü içinde imkânsız ve şaşılır değildir. Ulus içgüdüsü bazen senin içine birilerini salar; bunlar, öyle bir çalışır, öyle bir sözler ederler ki, sen emeğini bir çırpıda bu azim karşısında silebilirsin. 

Bugün Güzel meselesinde de herkes bir araya gelmiştir. Bütün partiler tek bir sese, tek bir felsefeye bürünmüşlerdir! Şimdi, Güzel yakalanırsa hapse girecektir. Güzel, kime ne yaptı?

Güzel’in adını bende gazetelerde çıkan fotoğraflar üzerinden duydum. Daha sonra Meclis albümünden hikâyesini okudum: Güzel, 84 doğumlu; ilk, orta ve liseyi Viranşehir’de okumuş, Harran Tıp Fakültesi’ne girmiş, Mardin Kadın Doğum Hastalıkları Hastanesi’nde çalışmış, en son vekil olmadan önce Diyarbakır Tabip Odası Eş Başkanlığını yapmış. Bütün bunları kısa bir zaman dilimine sığdırmış, hayatında fire yok.  

Che, ciddi bir doktorluk yapmadı ama Güzel, pratik anlamda doktorluğu bırakmamış, halk hekimliği yapmış. Birileri haddini bil, o koca Che diyeceklerdir. Ben de haddimi bilerek, şunu söyleyeceğim Che, Kürt olsaydı ona Semra Güzel derlerdi… 

Güzel’in ne doktorluğu ne meclise verdiği önergeler konuşuluyor. Varsa yoksa hiç fikri bile sorulmadan fotoğraflarla ele alınıyor, mahremiyeti tartışma konusu oluyor.     

Bu fotoğraflar Kürt ve Türk kamuoyunu rahatsız etti. Böyle söyleniyor. Türkler için, “Güzel bir teröristle” birlikteydi. Suç bu. 

Türkler böyledir, önce asar sonra da oturup ağlar. Oedipus kompleksidir bu; Abdülhamit ve Namık Kemal’den beri, bu böylecedir. Abdülhamit, Namık Kemal’i asmak, sonra da o ağacın altına gidip ağlamak isterdi. Şimdi darağaçlarının yerini TV dizileri almıştır; Hatırla Sevgili adlı dizide, Deniz’in sevgilisi deyip ağlayanlar görmüşüzdür. Sonra Adnan Menderes, CHP- İnönü diktası için asılacak kadar büyük teröristti. Sevgilisi, Aydan Hanım mahkemede şunu söyledi, “Ben bu adamı sevdim.” 60’lı yıllarda, Aydan Hanım linç edildi, mahkemelerde çamaşırları belge diye sunuldu; 2000’li yıllarda, yine aynı dizisiyle, insanlar Aydan Hanıma ağladı; Aydan Ayhan, bugün kalbi olan herkesin baş tacıdır. Hakkında yazılan kitaplar, şiirler vardır. Selim İleri, seksenlerde Menderes filmi yapmak istiyordu, sonra yine İleri’nin müthiş bir ada hikâyesi vardır. Yılmaz Karakoyunlu’da bu konuda belgesel bir anlatı yayımlamıştır; çok zayıftır ama bir çabası vardır.  İlk aklıma gelenler bunlardır.  

Türkiye’de hep bir, tek parti diktası vardır, iki parti olmamıştır. Güzel’in dokunulmazlığı için bütün partiler bir olmuşlardır. İşin kötüsü kimse, CHP’ye yaptığınız “ayıptır, günahtır” dememiştir. 

Kimse bana “CHP değişti” demesin; CHP’nin kanında var; Aydan Hanımı linç edip, mahkeme eden onlardı. Bugün aynı akıl Güzel’in vekilliğini düşürüyor. CHP’lilere sorarsan, atı almış, Üsküdar’ı geçmişlerdir; anketlerde, AKP’yle başa baştırlar; ittifaklarıyla, beş altı puanlık bir fark vardır, Güzel meselesi de onlar için kunduranın çivisidir, düşüp gitmiştir, unutulmuştur. CHP, 27 Mayıs darbesini yapan bir partidir; Celal Bayar, silahını çekip intihar etmesine bile izin vermemiştir. CHP, ölümün bile işine yaramazsa izin vermez. 

Kürtler için bu fotoğraflar hoş şeyler değildir, ayıptır! Kimi “partili” hukukçular meseleye eğilmiştir. Bu konuda Mithat Sancar, Saruhan Oluç, Filiz Kerestecioğlu ve Meral Beştaş’ın açıklamaları akıllara sezadır! Belki gün kurtarılmış ama gelecek için açıklamaları kötü birer vesikadır. 

Bu açıklamalarla Güzel ismi, el birliğiyle suç olarak belleklere işlenmiştir. Hatta birine göre, bu bir kumpastır! Ayıp denen bir şey var, çoluk çocuğunuz var. 

Bir açıklama Arap, diğeri Türk aklıyla yapılmıştır sanki. Arap aklı için (Cabiri) “fail ilahın bedene koyduğu nefisle” düailizmden nasibini alırdı ve iyi nefis, sürekli maddi şehvetlerle mücadele ederek ancak ilahi aslını ifade ederdi. Türk aklı, bu aklın taklididir. Güzel, bu akla göre ilahi aslını inkâr eden biriydi. İlahi aslın, politikadaki karşılığı ise “bizim gibi ol’dur! 

Bizim gibiden kasıt, kadına verilen roldür ki bu rol bir oyuktan ibarettir; oyuk, her şeyin kendisinden çıktığı uzamdır, yalnızca dölyatağıdır; emredileni onaylamak zorundadır, asla özne değildir, nesne konumundadır, erkek nesne ve fikirler tarafından biçimlenir; kendisiyle, kurduğu bağ, kendisiyle kurduğu mesafe söz konusu değildir, çünkü o bir mamuldür, üretim değeri, karşılığı olduğu kadar vardır, kendini ifade etmesi mümkün değildir. İktidarın özlediği ve aradığı, yarattığı iğdiş olandır; bu kadın kendini gizler, bir aksesuar gibi arzulanan tahtaya mıhlanacaktır, taşıdığı anlamın, sevginin bir anlamı yoktur. Onaylar, hep onaylar. Çünkü ona verilen değer, onayladığı kadardır. İktidar kadar, muhalefette elbette aynı kaptadır.  Acı olan, bir davaya inanmayanların, o davayı savunuyor gibi görülmeleridir. 

Güzel meselesinde Kürt basını; Kürtlerin sermayesiyle çıkan Kürt gazete ve televizyonları da sınıfta kalmışlardır.   Epey Kürt gazetesi, Kürt televizyonu vardır ve Güzel’le ilgili tek satır yayımlanmamıştır. Kimi yayımlar da Semra Güzel’i savunmaktan çok, kendini sergileyenlerin açıklamalarını geçmemiştir. Herkesin kafasında bir linç var. Diyelim ki bu Güzel değil de, bir CHP’li vekil olsa, Kürtler birden engin hümanizmden dem vururlardı. Aşk adına ne varsa bin kalemle yazılır, o gün, twitter, facebook vs ne varsa patlardı. 

Che için övünç kaynağı olan aşk, hatta aşklar Kürtler için leke gibi sunulmaktadır. Asıl leke, bunu savunamamaktır. İstiyorlar ki Kürtler, her gün kalplerinden bir parça yesinler ve sonra yüreksizin biri olup çıksınlar. 

Kürtlerin bu dünyada övünecekleri tek şey şiirdir. Yeri geldiğinde herkesin bir “Ahmede Xani projesi” vardır. Xani, Mem u Zin’i şunun için yazıyor: “Hem düşünce ehli demesin ki,  Kürtler aşkı amaç diye hedef seçmemişler.” 

İlginizi Çekebilir

Günay Aslan: Ukrayna- Rusya savaşı yapay zeka savaşları mı?
Kemal Okutan: Bu yılki Newroz gençlik Newrozu’ydu

Öne Çıkanlar