‘’Özgürlüğümüzü kazanmak için tehlikeyle nasıl yüzleşeceğimizi örgendik ve onu korumak için ölümle nasıl yüzleşeceğimizi de öğreneceğiz.’’ Toussait L’Ouvertur
Beyefendiler,
Size bu tutanakları sunma onurunu yaşayanlar, şimdiye dek kendiniz gibi görmekte başarısız olduğunuz ve talihsiz topraklarına yapışmış yüz karasıyla onları kümeleyerek bir aşağılamaya mahkûm ettiğiniz bir grup adamdır.
Bunlar, büyük sözler söylemeyi bilmeyen ama size ve tüm dünyaya davalarının haklılığını gösterecek olan adamlardır; sonuç olarak, onlar, köleleriniz olarak adlandırdıklarınız ve her insanın arzuladığı hakları talep edenlerdir.
Çok uzun zaman beyefendiler; anlayışımızın azlığı ve cahillimiz nedeniyle gerçekleşmiş olmasında kimsenin çok fazla suçlu bulunamayacağı kötüye kullanmalar yoluyla – dediğim gibi, çok uzun zaman boyunca – aç gözlüğünüzün ve hırsınızın kurbanı olduk.
Zalim kamçınızın darbeleri altında bu sömürgede hoşunuza giden hazineleri sizin için topladık; insan türü kendiniz gibi insan – evet, insan – olana nasıl bir barbarlıkla davrandığınızı görmenin acısını çekti ki bu insanın üzerinde, bizden daha güçlü ve daha barbar olmanız dışında hiçbir hakkınız yoktu; köle trafiğiyle uğraştınız, insanları at karşılığı sattınız ve bu bile insanlık gözünde hatalarınızın en ufağı; yaşamlarımız gelgeç heveslerinize dayanıyor ve iş kendinizi eğlendirmenize geldi mi yük bizim gibi, genellikle emirleriniz altında olmaktan başka bir suçu olmayan adamların üzerine biniyor.
Siyahız, bu doğru, ama söyleyin beyefendiler, siz ki çok adaletlisiniz, hangi yasa siyah adamın, beyaz adama ait ve onun mülkü olması gerektiğini söylüyor? Elbette bize bu yasayı göstermeyeceksiniz, belki ancak hayal gücünüzde – sizin çıkarınıza uygun olduğu sürece, her zaman yeni hayaller oluşturmaya hazırsınız.
Evet beyefendiler; sizin gibi özgürüz ve bu güne dek herhangi birinin köleliğe tutsak edilmiş olması yalnızca sizin hırsınız ve bizim cahilliğimiz sonucudur; üzerimizde sahipmiş gibi yaptığınız hakkı – ya da bize bunu kanıtlayabilecek bir şeyi – ne görebiliyor ne bulabiliyoruz; hepimiz aynı babanın aynı surette yarattığı çocuklar olarak, tıpkı sizin gibi yeryüzüne bırakıldık.
O halde, doğal hak yoluyla, sizin eşitiniziz ve eğer doğa, insan türü içinde renkleri çeşitlendirerek kendini hoşnut kılıyorsa, ne siyah olarak doğmak bir suçtur ne de beyaz olmak bir avantaj. Sömürgedeki istismarlar yıllar boyunca sürmüşse de bu, anavatanda gerçekleşmiş olan, bize yolu açan talihli devrimden önceydi; o yolda cesaretimiz ve emeğimiz tırmanmamızı, özgürlük tapınağına ulaşmamızı olanaklı kılacak, tıpkı örneğimiz olan ve tüm evrenin dikkatle izlediği o cesur Fransızların yaptığı gibi.
Çok uzun zaman boyunca, onları sarsmayı düşünmeden zincirlerinize dayandık ama erdem ve insanlıktan temellenmeyen ve yalnızca insanı köleliğe mahkûm etmeye meyilli bir yetki sonlanmalıdır ve bu son sizin sonunuzdur.
Siz beyefendiler; bize köleliğe bağımlı kılma hakkını iddia edenler – Fransız Anayasası’nı korumaya yemin etmiş olanlar siz değil misiniz? Bu saygıdeğer anayasa ne diyor? Temel yasa nedir? İnsanların özgür, eşit doğduğunu; doğal haklarının özgürlüğü, mülk, güvenlik ve baskıya direnme hakkını içerdiğini söyleyen İnsan Hakları Bildirgesi’ne resmi olarak yemin ettiğinizi unuttunuz mu?
O halde, yemin ettiğinizi yadsıyamayacağınıza göre, haklarımız var ve yalan yere yemin ettiğinizi kabul etmelisiniz; kararnamelerinizle tüm insanların özgür olduğunu söylüyorsunuz ama size tüm sahip olduklarınızın tadını kaçırma izni veren 480 bin bireyin iş mahkûmiyetini sürdürmek istiyorsunuz.
Elçileriniz aracılığıyla yalnızca şeflerimize özgürlük sunuyorsunuz; çabamızda eş rol oynayanların kurbanınız olmak üzere tarafımızdan teslim edilmesini söylemek hala siyasetinizin temel desturlarından biri. Hayır, kendimizden olana bu şekilde davranmaktansa binlerin ölmesini yeğleriz. Eğer bize yarar sağlamak istiyorsanız bu yararlar tüm kardeşlerimiz için olmalı…
………
İşte, beyefendiler, sizin gibi olan insanların isteği bu ve işte onların nihai çözümü: kararlılar, ya özgür yaşayacak ya da ölecekler.
Sizin alçak gönüllü ve uysal hizmetkârın olmaktan onur duyarız beyefendiler.
Temmuz 1792
Biassou, Jean-François, Belair
(Belair, Toussait’in 14 yaşındaki yeğeninin ismiyle imzalanmış. Toussait L’Ouvertur kitabında yer alan bu olağanüstü mektubu, HATİTİ devriminde köle ayaklanması önderlerinden Toussait L’Ouvertur, Biassou, Jean-François tarafından sömürge meclisine gönderilmiştir. Aynı zamanda Toussait kendisi de Afrika kökenli eski bir köledir. 1794’te Fransa’yı köleliği kaldırmaya etkili bir şekilde zorlayan ve trajik Ölümünden bir yıl sonrada, ‘1 Ocak 1804’te’ kurulan İlk bağımsız siyahî cumhuriyetinin de önderidir.)
Siyahîlerin ‘utanç zincirlerinden’ kurtuldukları söylense de eşitlikleri özgürlükleriyle bir olduğu söylenilemez. Hayatın her alanında ikinci sınıf muamelesi gören siyahîler, beyazlar tarafından yasal özgürlükleri onlara verilmiş olsa da hala zihinlerinde köle oldukları apaçıktır.
Siyahîler tarih boyunca hayatın her alanında aşağılık bir ötelemeye boyun eğdirildi. Köle olsalar da, özgürlüklerini kazınmış olsalar da aynı aşağılık öteleme peşlerini hiç bir zaman bırakmadı.
İslam’dan önce Hıristiyanlığın ‘Özgürlük teolojisi’ eşitlik doktrinini benimsese de zamanla İncil’in önderlik ettiği katliamlar Afrika’dan Amerika’ya uzanan kanlı ayak izleri bıraktı. İslam’ın eşitlikçi doktrinini seslendirerek herkesi aynı saflara çağıran ‘’Bilal’’ gecikmeden beyazlarla aynı odayı paylaşması tartışma konusu oldu.
Siyahîler, üretimde insan gücü için sömürge devletleri tarafından hayvanlar gibi anavatanlarında avlandılar, hayvanlar gibi pazarlanıp, satılıp, zincirlenip, ahırlarda kamçılandılar.
Gerçekte adaletin ve onurun beyazlardan çok uzak olduğunu geçmiş tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Tarihinde sömürgeye karşı bağımsızlık kazanan Amerika Birleşik Devletleri, özgürlük için onca bedeli verdikleri halde sömürgeden kalan miraslarını olduğu gibi yaşattılar.
Yine siyahîlerin insanca bir surette görülmesi kabul edilmemiş bilakis ırkçılık ve köleliğin en şiddetli savunucuları olmuşlardır. Yine damgalanan bedenler yine zincirlerin utanç izleri. En nihayetinde ‘‘New York’taki Bronx Hayvanat Bahçesi’nde Afrika’dan kaçırılıp kafese kapatılarak maymunlar arasında sergilenen Oto Benga’’gerçekte beyazların siyahîlere bakış açısını itiraf eden en açık durumdur.
Bu durum ABD’nin Güney ve Kuzey savaşının ana nedenini oluşturmuştur. Efsanevi başkan Abraham Lincoln başta olmak üzere Martin Luther King’e ulaşan bedeller, siyahîlerin insan surettinde görünmeleri için verilmiş bedelleridir. Bu bedellerin ışığında siyahîler için özgürlük vuku bulsa da eşitliğin hiçbir zaman gelmeyeceğini, beyazların gölgesinde işlenen yasalarda görülmekteydi.
ABD’de ve Avrupa’da eşitliği bir türlü kabul edilmeyen siyahîler, sömürgeci mirasın hala beyazların zihninde diri olduğunu göstermektedir. ‘Rosa’nın beyazlara yer vermeyerek başlattığı eşitlik mücadelesi günümüze ulaşan kazanımların hakikatidir.
ABD’de ve Avrupa’da siyahîlerin protestoları (Siyahların hayatı değerlidir) özgürlük ten sonra bir türlü kabullenilmeyen eşitlik mücadelesidir. Siyahîler, beyazları rahatsız edip saltanatlarını sarsmadığı sürece beyazlar, siyahîlerin insan olduklarını hatırlamayacaktır.
Toussait L’Ouvertur bunu başardığı için insanca bir saygı duydular. Öyle ki Beyazlarla eşit olmak için sadece onlar gibi giyinmek yetmiyor, Onlar gibi silah kullanmak, onlar gibi düşünmek gerekir. Siyahîlerin son zamanlarda eşitlik için verdikleri mücadele hatırı olsa da zihniyeti değiştiren ve eşitliği getirecek bir hakikati yoktur.
Gerçekte bu mücadele kızgın bir damganın telafisini bile karşılamamaktadır. Eşitlik mücadelede olması gereken birlikte bir yaşam değil bilakis tüm kamçı darbelerin intikamı olmalıdır. Mevcut zihniyet ancak o zaman beyaz ırkın üstün olmadığını ve siyahîlerin de insan olduklarını görebilir.
Bilinen bir gerçek ki beyazlarla birlikte yaşama yalvarışı, beyaz zihniyetin tercih hakkını doğurmaktadır. ‘18 Mayıs 1803’te siyahîler, Fransız sömürgeciliğinin kökten ret edilerek simgelenen Haiti bayrağının doğumu’ ile özgür ve eşit haklara kavuşabildiler.
Onun öncesinde birlikte yaşam için yalvarışın, Fransızların üstünlük tercihini doğurduğu apaçıktır.
Pekâlâ, ‘NO TO RACISM, BLACK LIVES MATTER’ sloganların yerine simgelenen bir bayrak için daha ‘umut ölmedi’.