Bütün hesaplar yapılmış, zarlar tutulmuş, oyun bitmiş, oyunun seyircileri de evlerindeler şimdi.
Gencecik bir çocuğu öldürülmesiyle herkes bir diğerinin elini gördü.
Acı!
Kartları yeniden karmanın bir anlamı yok, olmayacak da.
Kürt sorunu şimdi başladı.
Bu başlangıç’ın hakkını vermeyenler, geleceğe koşamayacak, olduğu yerde kalacaklar.
Yas okuma yazmayla bitti zaten. Ölülere ağıt yerini, Twiter’a bıraktı.
Çok genç bir kızımız öldürüldü. İçimizden geçen, herkesin katil güruha karşı koymasıydı. İstedik, ya da içimizden bir an geçti; içimizden dedik, Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Pervin Buldan’ın yanında dursalar; cenaze onların evinden kalktı duygusu verseler…
Genç kızımızın anne ve babasının acısını hafifletseler…
Olmadı.
Yapmadılar.
Kılıçdaroğlu, gece yarası bir video paylaştı, “Kızımızı öldürdüler” dedi, savcıları göreve çağırdı. Sorun on milyon euro idi ve Deniz’de, konuşmanın ilk giriş cümlesi, söz söyleme zemini oldu.
Deniz, eğer CHP’li olsaydı, herkes katılırdı; birlik, beraberlik nutukları atılırdı.
Kılıçdaroğlu, gezisine ara vermedi. Şunu söyledi, açık: Kürtler, bizim iktidara söz söyleme zeminidirler. Onlar bizim bugün birlikte olduğumuz, gelecekte de birlik olacağımız kimseler değiller.
Dost zor günde belli olur. Zor gündü, Kürtler yalnızdı. Kanın rengi, bu topraklarda vardır; öldürülen Kürt’se, acıdır bu kan; Türk’se, kan pekmezdir.
Meral Akşener, Rize’de tartaklanırken, herkes üzüldü; o da yası Twitter üzerinden gördü. Hatta, Deniz’in ölümü, malzemeye, anti-AKP’li söyleme döndü; Rize’de, Erdoğan, Akşener’i uyarmıştı…
Bu doğruysa, neden Akşener cenazeye gelmedi?
Gelmezdi, çünkü öldürülen Kürt’tü, HDP’liydi.
Vicdan uyandıran, AKP’yle ayrılma bahsinde bile Kürtleri en çok dile dolayan Ahmet Davutoğlu ve Alibabacan’da, Akşener’le aynı tepkiyi verdiler; twit üzerinden mesajlar.
Yasın ömrü, bir twit kadardır! Türk siyaseti de bunun belgesidir. İkinci twitte, zaten ilkini unutturmak için atılmıştır. Bakınız, göreceksiniz.
Kürtlerin sevdiği, saydığı Canan Kaftancıoğlu’da cenazede yoktu, gözler onu aradı ama yoktu; usulen, İstanbul il başkanlığına gelip taziyelerini bildirdiler…
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ta…
Dedim ya, ağıtın yerini twit aldı.
Listeyi uzatabilirim ama aşağıda anacağım mesele için bu isimler yeterlidir. Bunlar gelenek görenekte bilmiyorlar ya da bunlar gelenekleri unutmuşlar. Gelenek: Cenazemize gelmeyenin düğünümüzde ne işi var?
Plan şu!
AKP eriyor. Tıpkı Doğru Yol Partisi, tıpkı ANAP gibi… Gidiyor. AKP, çok ciddiye almasa da, mafya ilişkileriyle yıprandı. Belki de bilinçli yıpratıldı. Çakıcı’yı Kıbrıs’a gönderenler, Peker’i de yurtdışına “eğitim amaçlı” göndermişlerdi. Kim bilir?
Hatırlarız.
Çözüm süreci başladığı zaman Sakine Cansız öldürüldü ve çözüm süreci de Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesiyle son buldu; şimdi, mafya sosyal medya üzerinden fırtınalar koparırken bir kızımız öldürüldü. Bu silsile üzerinden de bir okuma yapılabilir mi?
Açık, mafya ne zaman “hatırı sayılır” oldu, ANAP çözüldü. Şimdi ise AKP çözülüyor. AKP ise ağları çözme niyetinde değil. İhtişamın geldiği son yere kadar geldi ve artık, iktidarda olsa da olmasa da umurunda değildir. Gururla söylediği gibi 11 milyon üyesi vardır ve hepsi ona çok şey borçludur: AKP, bir şirket gibi çalışmıştır, üye ve yöneticilerine imkânlarını seferber etmiştir. Yoksul bir AKP’li yoktur. Belediyeden itibaren hesap alınmış, cumhurbaşkanlığını da iki defa alarak kitlesini memnun etmiştir. İnşaat işlerini bile CHP’den daha ileri götürmüş, devri zamanında “inşaat ya resulallah” sözleriyle mahyasını örmüştür.
2012’den sonra AKP’ye takılan MHP’de küçük kardeş hissesinden pay almıştır. Ancak, tipik Osmanlı silsilesindeki gibi küçük kardeş her zaman, daha fazlası için planlar da yapar. Hiçbir zaman iktidar olamayacaktır ve bunun için kim ona daha fazlasını verirse yüzünü ona dönecektir.
Birinci babı bağlarsam, AKP bitti ve varislerin, mal, ün, ödül ve akla ne gelirse, paylaşılması vardır. Elbette bu paylaşım zor olacaktır ama, nihayet olacaktır. Her babanın ölümünden sonra evlatlar arası mal kavgası olur, normaldir.
Gelecekteki iktidar ise şudur: CHP+ İyi Parti+ MHP+ Saadet+ Deva+ Gelecek…
MHP hariç, ki o da rüzgara göre biçim alır- diğer partiler için AKP, geriletilmesi gereken bir güçtü ve Kürt sorunu üzerinden zaten her türlü hesap görüldü. Ankara ve İstanbul belediyeleri alındı.
Herkes hatırlar, alınmadan önce Kürt cankurtarandı, seçim sonrasında Kürt, yine terörist oldu; AKP’nin verdiği tezkereler kabul edildi; Suriye, Libya vs. Dahası, TV’lerde, sosyal medyada, kendilerine yakın gazetelerde başta CHP olmak üzere bütün AKP karşıtları, AKP’yi “çözüm süreciyle” eleştirdi: CHP’li, İyi Partililerin şu çırtlak sesi her gece bir kez kulağımıza değer mutlaka: Siz dün bölücübaşının mektubunu!
Bütün bunlar iyidir de, bizi enayi yerine koyup gülmezler mi?
Küçük bir hakları da var.
HDP içinde de örgütlüler. Bir CHP’li telefonla aradığı zaman ayağı yerden kesilenler, bir yere yemek yedi diye sırları fısıldayanlar, bir kere bir yakını geçici işçi diye belediyeye alındı diye mutluluktan dört köşe olanlar… Vekilliği garantiye almış avukatlar. Bunlar, var. Ama bunlar, büyük resimde bir ayrıntıdan ibaretler. Görülmediklerini sanıyorlar ama, aleniler, çok ama çok sırıtıyorlar.
Yeni bir dönem başladı.
Bu yeni dönemi tarih başlattı. Kurulan denklemde Kürtlerin yeri yok. Üstelik kurulan CHP+ İyi Parti+ MHP+ Saadet+ Deva+ Gelecek ittifakında, Kürtlere seçenek bile bırakmıyorlar.
İki şeyi planlıyorlar: AKP, HDP’yi kapatır; HDP bağımsız adaylarla seçime girer, alacağı kırk vekil var ve bunun da hiçbir karşılığı olmaz ve bu ittifak, başa gelir gelmez, bir kaşık bal misali başta, Selahattin Demirtaş olmak üzere pek çok HDP’liyi “azat” edip kahraman olur…
İkincisi, HDP, onların yaptıkları anketlerde yüzde 9.9 gösteriliyor, bir gayret, 10’u bulur, barajı aşar ama denklemde, örneğin MHP’nin yerini almaz; İyi Parti ve CHP’nin içindeki ulusalcı kanat HDP’yi zaten kabul etmiyor. İyi Parti, MHP’yle bir geçmişi var, bir araya da gelir…
Bir not: Geçtiğimiz hafta, Devlet Bahçeli’nin Trabzon il başkanı da bunu dile getirdi: Bekir Sıtkı Tarım, CHP’yle bir sorunun olmadığını, AKP’nin ise 2012 yılı öncesi kendilerine kötü davrandığını, CHP’nin iktidar olması halinde kendilerinin bunu destekleyeceğini söyledi. Bu, açık bir çektir.
MHP bir fikir partisi değildir. Türkçü söylemleriyle, Türklerin hiçbir alakası yoktur; ucuz mafya dilinin siyasal temsilidir. Ötüken diye Asya steplerine bir haftalığına tatile gidecek bir Türk bile yoktur. Ergenekon, bir çizgi filmdir. Turan, yerini, yönünü bilmedikleri bir yerdir.
Bu yüzden kim MHP’ye güç verirse onun yanında yer alır.
Uzak gibi görülen bir ihtimal olsa da İyi Parti ve MHP’nin birleşmesi vardır; ikisinin tabanı birdir; MHP’yi ikiye bölüp milliyetçi oyları artıran derin akıl, onları bir araya getirmeyi de düşünmüştür; bugün ayrı gibi görülseler de, aynı mahallenin- mektebin çocuklarıdır. Hele hele, AKP gidip, yerine CHP’nin geleceği bir komuta merkezinde bu iki parti kuzu sarması olur. Bir de tabii, Türkiye’de bir araya gelmez denilenler Kürtler söz konusu oldu mu, birden bir araya gelirler.
Bu ittifaktan karlı çıkacak olan parti MHP olacaktır. AKP döneminde aldığı bakanlıklardan ziyade il tarım müdürlüklerinde, milli eğitim ve sağlık müdürlükleriyle rakıyı açacak, ateşi yakacak, kebabı yiyecektir.
Kitlesi, sağlam bakanlıkları olmayan MHP, müdürlükleriyle ayaktadır! Özellikle tarım.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’da bu denklemde yerlerini alacak. Babacan, iki de bir Erdoğan’ın ekonomi bilmemesinden yakınıyor; kendisi bakanken, bir üst, Erdoğan vardı; CHP, ona bakanlık vererek, sağını solunu donatarak mutlu edecektir. Davutoğlu ise içinde kalmış bir bakanlıkla fit olacaktır. Bu iki partiye de CHP ve İyi Parti zaten sıcak bakıyorlar; bu iki parti, Kürtlerden oy istiyor ama HDP’ye mesafeliler…
Peki, cumhurbaşkanımız kim olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu, bir ara heveslendi ama demokrat gibi görülen, HDP’yi 9.9 gösteren, İyi Parti’yi yüzde 20’lere ulaştıran anket firmaları, bunun hemen önünü aldı (iyi partinin oyu, taş çatlasın, oradan buğday versin, yüzde beş ila yedi arasıdır). Kılıçdaroğlu, Kürtlüğünü inkâr edip, Türk olduğunu söylese de Aleviliği, bunu perdeliyor olsa gerek! Tersi adamlar, uygun görülüyor, Mansur Yavaş’ın bir CHP geçmişi bile yok ama aday olarak gösteriliyor. AKP medyası da, bir yanda Erdoğan’ın altını kazarken, diğer yandan bu filmde az rol oynamıyor hani.
Kılıçdaroğlu, yerine oturdu. Abi, olacak! İmamoğlu, hiç şansı yok. Hem CHP’li, hem İyi Partili, hem MHP’li ve Davutoğlu’nun Türklük şuurunda yeri olan Mansur Yavaş’a karşı, şansı yok. Yavaş, cumhurbaşkanımız Yavaş, olacak.
Cumhuriyet ve Sözcü gibi gazeteler Yavaş ve MHP arasında gerilimin olduğunu dile getiren kimi haberler yaptılar ama, bu haberler nikah öncesi telaştandır. İyi Parti’de arka çıkacaktır ve hatta, Kürtler her konuya girmek zorunda olduğu için, bakarsın, sosyal, siyasal medyalarıyla meydanlarda Mansur, Yavaş sloganı bile atabiliriz… Bizde diyeceğiz ki, bu sloganı attıranlar, bizden iyi biliyorlar.
Bütün bu hesapların amacı Kürtlerin, HDP’nin inkarıdır; bütün bu partiler Kürt meselesine sahip çıkmazlar, kendilerine Kürt ararlar, kendi Kürtlerini yaratırlar.
Belediye seçimlerinden sonra Kürtler yalnız kaldı. Kürtler, önceden yapılmış hesabın sadece nesnesi oldu. Değilse, Kılıçdaroğlu, niye cenazede değildi. Değilse, İmamoğlu, Kaftancıoğlu!
AKP, AKP’ye düşürdü diye HDP’ye öfkeli olacak; CHP, siz dün, aynı masaya oturdunuz deyip üstte çıkacak hep. Kadere bak!
AKP gidiyor ama gelecek olan, Sırrı Süreyya Önder’in dediği gibi, “kör bir bıçakla” bizi bekliyor.
HDP bu oyunu bozabilir mi?