Kemal Okutan: Son üç eylem ve sonuçları

Yazarlar

1 Mayıs sadece bir halkın değil, her halktan işçi, emekçi ve ezilenlerin bayramıdır. 1 Mayıs bir bayram kutlamasından ziyade birlik, eşitlik ve mücadele gunüdür.Türk egemenlik rejimi 1 Mayıs’ın mücadele yönünü unutturmaya, özünden uzaklaştırmaya, içini boşaltmaya çalışmaktadır.Yine aynı rejimin ittihatçı sol gorünümlü tekçi kanadi olan ulusalcılar ve her türden sosyal şoven çevreler egemenlerin resmi ideolojisi çercevesinde 1 Mayıs mücadele gününü yozlaştırmaya çalışmaktadırlar.Türkiye’de son aylarda mücadelenin kitle eylemiliği açısından çıta yükselmeye başlamıştı. Birçok fabrika ve isyerlerinde yetersiz de olsa grev, iş bırakma vb. gibi eylemler ivme kazandı. Yetersiz de olsa yapılan bu tip eylemleri takiben görkemli üç büyük eylem kitle hareketliliği ve canlılığı zirveye ulaştırdı.Bu üç büyük kitle eylemliliği sırasıyla; 8 Mart dünya emekçi kadinlar günü, coşku ve moral üstünlüğü yaratan newroz kutlamaları ve 1 Mayıs dünya işci ve emekçilerinin birlik dayanışma ve mücadele günü etkinliğidir.Her üç eylem de son 20 yılın en görkemli eylemlilikleri oldu. Faşist rejimin Türkçü-Turancı, siyasal İslamcı kanadının adeta nefesleri kesen baskılarına karşı adeta bir meydan okuma niteliğindeydi. En küçük basın açıklamamalarına bile örgüt üyeliği cezasının verildiği, cezaevlerinde infazların yapıldığı, demokratik kürt hareketine karşı en zalimane uygulamaların devreye sokulduğu bir süreçte başta Kürt halkı olmak üzere tüm ezilenler korkmadıklarını, boyun eğmiyeceklerini bu üç eylemle gösterdiler.

Bu üç eylem demokrasi güçlerine büyük bir moral ve güç kaynağı oldu.Tam bu süreçte sistem Türkiye’li demokratlardan intikam alırcasına Osman Kavala’ya kaldırılmış olan idam cezasının yerine getirilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası,diğer sanıklara 18’er yıl hapis gibi ağır cezalar verildi.Hemen newroz sonrası ise Zap’a  Rusya-Ukranya savaşında kullanılan hava araçlarından çok ve silahlardan daha fazla silah kullanılarak operasyon gerçekleştirildi. Bu saldırı halen de devam etmektedir. Bu savaşa karşı da daha da geliştirilmesi gereken eylemler yapılıyor.Sorun şu? 8 Mart’ta, Newroz’da ve 1 Mayıs’ta milyonlar korkmadan sokağa çıkabiliyorken aynı kıtlenin yüzde 10-20’si tüm bu haksızlık, adaletsizlik ve savaşa karşı neden sokağa çıkmıyor? Örgütlenmede mi bir eksiklik var? Taktik önderlikte mi bir sorun var? Yoksa demokratik alanda çalışanlarda mı yetersizlik var?

Veya parlementer mücadeleye çok büyük misyon biçilerek, kitleler seçim, sandık, parlemento endeksli mücadele ile gerçekleşmiyecek bekletiler içine mi girdi?Bu konular üzerinde düşünülmeli, tartışılmalıdır. Elbette şu içinden geçtiğimiz günlerdeki sıkıntılar aşıldıktan sonra bu konuda geniş değerlendirmeler yapılabilir.Önemli gördüğüm başka bir husus da yukarıda sözünü ettiğim üç görkemli eylemin üzerine yatılmamasıdır.Aslında doğru degerlendirildiğinde önemli bir kitle kabarışı var. Açlık ve yoksulluk emekçilerin canına tak etmiş durumda. Kürt halkında büyük bir öfke patlaması var. Milyonların ayağa kalkmasının objektif koşulları mevcut.Eğer Kürtler ve diğer demokrasi güçleri bu kabarış ve öfkeyi doğru değerlendirebilirlerse bu durum sadece AKP-MHP’nin sonunu getirmekle kalmaz, sistemde radikal-demokratik dönüşümler de yaratılabilir…Savaş politikasını bertaraf olmasına ve kalıcı bir barışın gerçekleşmesine hizmet edebilir.Ama eğer bu gerçekleşmezse İttihat Ve Terakki’nin ikinci kolu olan CHP-İP yararlanır ve rejim karşıtı bu potansiyeli,bu enerjiyi, bu öfkeyi sistem içine akıtır ve sistem içinde eritir. Yani bu görkemli eylemliliklerden yine rejim yararlanır. Rejimin bu güçlerini hükümete taşır ama sistem aynı sistem olarak devam eder.

Zam, zulüm, işkence, adaletsizlik, hukuksuzluk, savaş bu kez CHP-İP eliyle devam ettirilir.Son olarak da siyasal İslamcıların değil, dini malzeme yapanların değil, sade, temiz duygularla inananların  geçmiş bayramını kutluyorum.

İlginizi Çekebilir

Temel Demirer: Hümanist bir yazar: Stefan Zweig
Düzgün Veroz: Kürt soykırımının son halkası 4 Mayıs 

Öne Çıkanlar