Her ne kadar şimdilerde yayıncı kuruluşta “Aman Ali Rıza Bey, ağzımızın tadı kaçmasın!” kıvamında son derece “sıradan” yorumlar yaparak yorumculukta idare-i maslahatçılığın “yerli ve milli” maestroluğuna soyunmuş olsa da, aslında Tugay Kerimoğlu futbol oynadığı yıllarda sadece yetiştiği ve büyük başarılar kazandığı Galatasaray’ın ya da milli takımımızın değil, Avrupa’nın en sıra dışı, en yetenekli orta saha maestrolarından birisiydi.
Zaten kendisine bahşedilen bu çok özel futbol yeteneği sayesinde de önce İskoçya’ya Rangers’e, oradan da Premier Lig’in o yıllardaki en kalbur üstü takımlarından birisi olan Blackburn Rovers’a transfer olarak geç de olsa kendisine uluslararası bir kariyer yapmayı fazlasıyla başarmıştı.
İşte her futbolcuya kolay kolay nasip olmayacak bu saygın kariyer, Kerimoğlu’nun Ada’daki son maçında kendisini uğurlamak üzere Ewood Park’a gelen tüm Rovers taraftarlarının yüzlerine kartondan birer Kerimoğlu maskesi takarak o esnada stadyumda 1 değil, on binlerce Kerimoğlu olduğu mesajını futbolcumuza birinci elden vermeleriyle, ya da bir başka ifadeyle ona bu şekilde teşekkür etmeleriyle muhteşem bir şekilde son bulmuştu. Terlettiği formanın hakkını fazlasıyla veren harika bir futbol sanatçısını uğurlamak üzere İngiliz taraftarlarınca kısa süreliğine de olsa takılan o “geçici” ama son derece sevimli Tugay maskelerinin aksine, memleketin çeşitli ırkçılarına ait olan ve bu ülke insanı tarafından asırlardır takılmalara doyulamayan o sevimsiz maskelerin “tek maçlık!” değil, aslında “ömürlük” olduğunu bundan birkaç yıl önce Adana’daki devlet hastanesi’nin banklarından birinde teyzemin koronavirüs testlerinin sonuçlarını hem kendisiyle hem de oğluyla birlikte beklerken fark etmiş ve öfkelenmek yerine inanılmaz üzülmüştüm.
Meğer kuzenimin o mümtaz parmağının, duvar kağıdında Selahattin Demirtaş’ın son derece şık bir fotoğrafının kullanıldığı emektar cep telefonumun üzerinde öfkeyle gezinmesinin ve hemen akabinde de iğrenç bir kibirle bana; “Kaldır şu fotoğrafı, çok ayıp!” uyarısını yapmış olmasının sebeb-i hikmeti, kendisine kutsal bir emanet gibi nesilden nesile aktarılmış olan o korkunç maskelerden birisinin o esnada yine yüzünde takılı olmasıymış!
Yıllarca Recep Peker’lerin, Necip Fazıl’ların, Alparslan Türkeş’lerin, Mehmet Ağar’ların maskelerini takarak ırkçılığın ve mezhepçiliğin her tuşuna tüm hınçlarıyla basmaktan zinhar çekinmeyen memleket insanının bu sefer ki maskesinin adresi bu ülkeyi yönetmekten ziyade kendi ideolojik ve dini formasyonlarına göre kontrol etmeye çalışan; ancak bu faşizan hayalini gerçekleştiremeyince de ülkeyi tüm kurum ve kuruluşlarıyla sık boğaz etmeye yeltenen Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası olmamış belli ki!
Yani zamanında Tugay’a şükranlarını sunmak adına İngilizlerce takılan o unutulmaz “teşekkür” maskelerinin yerini, günümüzde Erdoğan’ın Kürt nefreti konusundaki performansına gönül dolu şükranlarını sunmak adına bizimkilerce takılan “teşekkür” maskeleri almış! O maskeler yüzlerde takılı olunca da, siyasete atıldığı ilk günden itibaren bu çilekeş ülkenin daha mutlu, daha özgür ve daha huzurlu olması için elinden geleni fazlasıyla yapan, bu uğurda özgürlüğünü ve sağlığını feda etmekten bir saniye olsun çekinmeyen, dışlananların, ayrımcılığa, haksızlığa uğrayanların, ezilenlerin, seslerini duyuramayanların, sesleri sinsice bastırılanların umudu olan böylesine “insan soylu” kara yağız bir yiğidin, günümüzün İnce Memed’inin varlığını “ayıp!” olarak nitelemek doğal olarak bu çekilmez hayatın doğal bir parçası haline gelivermiş.
Düzenli okuyucularım kolaylıkla hatırlayacaklardır. Bir süre önce özellikle de Kürtler, Aleviler ve emekçiler söz konusu olduğunda memleket insanının günahta ve ayıpta birleştikleri o iflah olmaz sessizlik yeminine olan sadakatlerini anlatmak için T Harfli Damga isimli hani fena da olmayan uzun bir yazı yazmıştım Politikhane’de. O yazıda ünlü Yellowstone dizisindeki kovboyların göğüslerine vurdukları Y harfli damgalara dem vurarak; alın elinize bıçaklarınızı, kazıyın göğsünüzdeki o günahkar damgalarınızı. Bunu yaparken çekeceğiniz acı, bedeninizde ömür boyu kalacak o damganın size vereceği acıdan çok daha az olacaktır inanın bana yazarak bitirmiştim o yazıyı.
Şimdi anlıyorum ki sadece göğüslerden kazınacak o T Harfli damgalarla bizim salaha ermemiz hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla göğüslerdeki o günahkar damgalar özenle kazındıktan sonra o bıçaklar bir kenara bırakılıp arkasına saklanılarak ırkçılığın ve mezhepçiliğin tüm varyasyonlarının arsızca sahnelendiği maskelerin bir bir çıkarılması gerekmektedir malum yüzlerden.
Bu olurken çekilecek acı, yüzlerde ömür boyu kalacak o maskenin hem kendilerine hem de akrabalarına(!) vereceği acıdan, üzüntüden ve tabii öfkeden çok daha az olacaktır, bu konuda zerre kuşkuları olmasın.
Şubat 2023, Adana Enkazdayız.