İmamoğlu’nun 2023 seçimlerinden sonra bir yerel yönetici gibi davranmaktan çok siyasi lider gibi davranması, yeni dönemde yeni bir sorun olarak karşısına çıkabilir. Türk siyasal muhalefeti yeni bir test sürecinde, hiçbir şey cepte değil. Her şeyi yeniden düşünmenin ve yeni tercihlerin eşiğindeyiz.
2024 Mart’ında yapılacak yerel seçimler, iktidar cephesi için de muhalefet cephesi için de 2023 seçimlerinden ne derece ve ne türden dersler çıkartıldığının göstergesi olacak.
İktidar cephesi yola koyuldu, seçim hazırlıklarına başladı. Mayıs seçimlerinde elde ettiği moral üstünlüğüyle 2019 yerel seçimlerinin kayıplarını telafi etmek hedefiyle hareket edeceği aşikâr.
Türk siyasal muhalefet partilerinin durumu içler acısı. Her birinin içinin kaynamasının yanı sıra, birbirlerini suçlamakla meşguller.
Muhalefetin 2019 yerel seçimlerindeki gibi merkezi iktidarı sınırlandıracak bir seçim stratejisini başarıyla hayata geçirilebileceğine ilişkin umut çok zayıf.
Merkezi iktidarın 2019 yerel seçimlerinde kaybettiği başta İstanbul, Ankara olmak üzere muhalefetin elindeki illeri geri alarak “tek adam rejimini” daha da perçinlemesi ihtimali canlandı.
Türk siyasal muhalefeti, İstanbul ve Ankara gibi Batı illerine odaklanarak yeni bir başarısızlık yaşayacak gibi görünüyor.
2016 yılından itibaren iki dönemdir Kürt illerinde yasadışı, seçmenin siyasal iradesinin gaspına dayalı kayyım uygulamaları devam ediyor. Bu ve demokratik Kürt siyasal hareketinin ve seçmenin 2023 Mayıs seçimleri sonrasında yaşayacağı olası radikal seçim stratejisi değişimi dikkate alınmak zorunda.
2023 yenilgisinden sonra, yukarıdaki iki şey, iktidarı 2024 yerel seçimlerinde sınırlamakta başat bir rol oynayacağa benziyor.
2019-2023 SİYASETİNİN SONU
Demokratik Kürt siyasal hareketi/ partisi için 2019 ve 2023 seçimlerinde Türk siyasal muhalefeti ile kurulan ilişkiye ve seçim stratejisine benzer bir strateji izlenmesinin politik ve örgütsel zemininin artık kalmadığı, seçim değerlendirmesi sürecinde açığa çıktı.
Bunu, HDP/YSP, 11 Haziran 2023’de ortak seçim değerlendirmesi metinlerinde duyurdular. Açıklamada Cumhurbaşkanı seçimlerindeki tutumlarının “Üçüncü Yol siyasetinden uzaklaşma ve iki kutba da payanda olmama ilkesinden kısmi kopuş olduğu“tespiti yer alıyor.
Demokratik Kürt siyasal hareketinin yerel seçim stratejisinin, esas olarak üçüncü yol siyaseti ekseninde olacağa benziyor. 2019 yerel seçimlerinde Abdullah Öcalan’ın mektubunda yer alan Türk siyasetinin iki kutbuna da payanda olunmaması uyarısının, bu seçimlerde seçim stratejisinin odağını oluşturacağı anlaşılıyor.
Bu yaklaşım, her koşulda Batı illerinde Demokratik Kürt hareketinin/partisinin, her yerde mutlaka aday çıkarması biçiminde tecelli etmeyebilir.
Bunun nasıl olacağı, Türk siyasal muhalefet partilerinin ve belediye başkan adaylarının yaklaşımı, demokratik Kürt siyasal partisiyle, ne türden ve nasıl ilişki kurduğu ile şekillenecek ve netleşecek.
2019 ve 2023 yıllarının “kapı arkası diplomasisinin” yerini açık, meşru ilişkiler kurulması alacak. Bu tutum, en doğal ve temel siyasal bir hak olarak Türk siyasal muhalefet partilerinin önüne gelecek. Kararı onlar verecekler, sonucu onlar belirleyecekler.
KAYYIM SORUNU
Bu sürecin en kritik sorunlarında biri de kayyım sorunudur. Hukuksuz, keyfi kayyım atamalarına, bütünlüklü, iç tutarlılığa sahip net ve açık bir politik önermeye sahip olmadan, Kürt seçmenden Batı illerinde mesela İstanbul’da Ekrem İmamoğlu da aday olsa, kazanması için gerekli desteği alması mümkün olmayabilir.
Çünkü Kürt illerine atanan kayyımlara karşı Kürtlerin ekseriyeti, CHP ve Ekrem İmamoğlu’nun konunun önemine, ağırlığına uygun bir hassasiyet göstermediğine dair güçlü ve haklı bir kanaate sahipler.
2019 kayyım atamalarının sadece üstünkörü kınanması; konunun İmamoğlu’nun Diyarbakır’a ziyaretiyle geçiştirilmesi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ırkçı, Kürt düşmanı Zafer Partisi lideriyle 28 Mayıs seçimleri öncesi yaptığı protokolde yer alan kayyım maddesi, adalet ve demokrasi konularındaki zaafı ve ayrımcılığı bir kez daha açığa çıkardı.
ÖRNEK İMAMOĞLU
Ekrem İmamoğlu, 31 Mart 2019’da ilk defa seçildiğinde HDP ile diğer partilere teşekkür ziyaret yaptı. Bir açılışa Meral Akşener ile Pervin Buldan’ı çağırdı. Akşener bunlara tutum alınca İmamoğlu da HDP’ye ve Kürt seçmene karşı yaklaşımını değiştirdi. İşten çıkarmalar, yok saymalar başladı. Birçok dilde tanıtım broşürü hazırlayan belediye, bunların arasında Kürtçeye yer vermedi. Kürt seçmenler İmamoğlu’na hukuksuz ceza verildiğinde Saraçhane’ye gitti, ama Türkçü Meral Akşener baş tacı edilirken, Kürt seçmen ve HDP görülmedi, ağıza dahi alınmadı.
Kürt nüfusunun en yoğun yaşadığı İstanbul’da İmamoğlu’nun, Kürtlerin de kendi başkanı gibi hissetmesini sağlayacağı özgün bir hizmet verdiği yok, bir yaklaşımı yok. Peki Kürtler veya partileri neden İmamoğlu’nu desteklesin sorusu ortaya çıkıyor. Buna “demokrasi ve hukuk için” veya “AK Parti’nin kazanmaması için” yanıtlarının bir değeri artık yok. Demokrasi ve hukuk için kayyımlara karşı tutarlı davranmayanlar, demokrasi ve hukuku kendi çıkarları için araçsallaştırmış oluyorlar.
Bütün bunlar bir ihtiyaca işaret ediyor. Türk siyasal muhalefeti ve belediye başkan adayları 2019- 2023 döneminde Demokratik Kürt siyasal hareketiyle/partisiyle ve seçmeniyle kurdukları ilişkiyi, Kürt sorunu bağlamındaki bir dizi konuya yaklaşımlarını masaya yatırmak zorundalar. Aksi takdirde, Kürt seçmenin veya partisinin gerekli ve seçilmek için yeterli desteğini alacaklarını düşünmek artık bir hayaldir. Yok sayıldıkları, siyasal iradelerinin gasp edilmesinin geçiştirildiği koşullarda, Kürt seçmen artık bağrına taş basmaz, kimseye, kimsenin hatırına oy vermez.
Belediye başkanlarının başarılı olduklarına güvenilmesinin testi de bizzat seçimlerde olacaktır. Başarı ölçütünün ne olduğu çok önemli bir konudur.
İmamoğlu’nun 2023 seçimlerinden sonra bir yerel yönetici gibi davranmaktan çok siyasi lider gibi davranması, yeni dönemde yeni bir sorun olarak karşısına çıkabilir.
Türk siyasal muhalefeti yeni bir test sürecinde, hiçbir şey cepte değil. Her şeyi yeniden düşünmenin ve yeni tercihlerin eşiğindeyiz.
/PolitikYol.com/