Yıllardır gözaltına alındıktan sonra haber alınamayan ağabeyi Hüseyin Taşkaya’yı arayan Faik Taşkaya, “Ziyaret edeceğimiz bir mezarı olsun istiyorum. Kemiklerimizi istiyoruz” dedi.
Türkiye’nin karanlık dönemlerinden 1990’lı yıllarda kaybedilen 17 bin kişiden birçoğunun akıbeti yıllar geçmesine rağmen açıklanmadı. Riha’nin Sewêreg ilçesinde 6 Aralık 1993 tarihinde asker, polis ve Bucak aşireti mensupları tarafından gözaltına alınan Hüseyin Taşkaya’dan da 30 yıldır haber alınamıyor. O dönem ilçede Bucak aşiretine mensup korucuların baskısı sonucu İstanbul’a göç etmek zorunda kalan ve 24 yıl aradan sonra 2017’de geri dönen Taşkaya’nın kardeşi Faik Taşkaya (53), aradan geçen 30 yılda yaşananları ve adalet mücadelesini anlattı.
Ağabeyinin gözaltına alındığı dönemde 23 yaşında olduğunu belirten Taşkaya, o günü şöyle anlattı: “Ağabeyim inşaatçıydı ve emlak işiyle uğraşıyordu. İlçede sevilen ve saygı duyulan bir insandı. İnşaat işi yaptığı için gözaltına alındığı gün çalışanlarına ekmek almak için eve gelmişti. Saat 13.00 gibiydi, eve asker ve korucular baskın yaptı. O gün ilçede birçok eve baskın yapılmıştı. Birçok insan gözaltına alındı. Bunlardan biri de Ahmet Kalper’di. Hem ağabeyimden hem de Kalper’den o günden bu yana haber alınamıyor.”
BUCAK AİLESİ: DEVLETE TESLİM ETTİK
Gözaltıdan sonra İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gittiklerini aktaran Taşkaya, emniyette hakaret ve fiziki saldırıya maruz kaldıklarını kaydetti. Emniyette “göç edin” baskısıyla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Taşkaya, “Anneme ‘Bunu (Hüseyin Taşkaya) biz aldık, öbür çocuklarını da alacağız. İlçeyi terk edin’ dediler. Baskı ve tehditler sürdü” dedi. Siverek Cumhuriyet Savcılığı’na 9 gün sonra dilekçe verdiklerini belirten Taşkaya, ancak dilekçenin kabul edilmediğini sözlerine ekledi. Dönemin Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı’na müracaat ettiklerini söyleyen Taşkaya, dilekçelerinin kabul edilmediğini, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı’na da dilekçeler yazdıklarını ancak burada da bir yanıt alamadıklarını kaydetti. Başvurdukları yetkili mevkilerden “Bizde değil, ağanın evine gidin” cevabı aldıklarının altını çizen Taşkaya “Sedat Bucak’ın evine giderek kendisiyle görüştük. Sedat Bucak ‘Doğrudur biz aldık ama devlete teslim ettik’ dedi. Arayışlarımız devam etti ve emniyetten bazı amirler bize ‘Biz bıraktık dağa çıkmış’ dediler. Devletten gayri resmi aldığımız ilk ve tek cevap bu oldu. Bunun dışında bize bir bilgi verilmedi” diye konuştu.
‘ANNEM 22 YIL AĞABEYİMİ BEKLEDİ’
Ağabeyinin kaybedilmesinden kısa bir süre sonra maruz kaldıkları baskılar nedeniyle İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını vurgulayan Taşkaya, arayışlarının İstanbul’da devam ettiğini belirterek, “Annem İstanbul’a taşındığımız 1994 yılından yaşamını yitirdiği 2016 yılına kadar ağabeyimi bekledi. Bir annenin oğlunu kaybetmesi çok acı bir şey. Yıllarca ağabeyimi bekledi. Annem bir Cumartesi Annesiydi. Her eyleme katılırdı. Bizim çocuklarımız oldu, biz onları annemin yanında sevemiyorduk. Annem üzülmesin diye bunu yapamıyorduk. Bu bir dram ve biz bu dram ile yıllardır yaşıyoruz. Ağabeyimin de 4 çocuğu var, onlar da 30 yıldır babasız, bir başına metropollerde büyüdüler” ifadelerini kullandı.
‘İNŞAAT O GÜNKÜ GİBİ DURUYOR’
Faillerin bulunmamasının bir devlet politikası olduğunun altını çizen Taşkaya, “Bugüne kadar herhangi bir dava açılmadı. Son olarak 2009 yılında Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısına müracaat ettik, savcı ifade aldı ve soruşturma açacağını söyledi. Ama hangi aşamada olduğunu bilmiyoruz. Ben 2017 yılında annem yaşamını yitirdikten kısa bir süre sonra Siverek’e döndüm. Aradan 30 yıl geçti ve ağabeyim ile birlikte yaptığımız inşaatlar hala ağabeyimin kaybedildiği gün gibi duruyorlar. Onlara dokunmadık. Onların bize hatıra olarak bir eser kalmasını istiyoruz. Çok zor bir durumdur. Bunu bize yaşatan sistem, devlettir. Ağabeyim gibi binlerce kişi devlet tarafından kaybedildi” diye konuştu.
‘FAİLLER BELLİ, ÖDÜLLENDİRİLDİ’
“Ağabeyimin bayramda ziyaret edeceğimiz bir mezarı olsun istiyorum” diyen Taşkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Maalesef devlet bunu bize ve binlerce aileye çok gördü. Failler belli, failler cezalandırılacağına rütbeleri büyütülerek ödüllendirildi. Devlet resmen ‘ne kadar fazla zulüm edersen, rütben o kadar büyük olur’ diyor. Bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Buna karşı mücadelemiz sonuna kadar sürecek. Bize yaşatılan hiçbir şeyi unutmayacağız.”
Cumartesi Anneleri/İnsanlarının Galatasaray Meydanı’na çıkmak için verdiği mücadeleye değinen Taşkaya, “Biz o meydanı kendimiz için bir mezar olarak görüyoruz. Yakınlarımızın bir mezarı olmadığı için o meydana gidip meramızı anlatıyoruz. AKP iktidara geldiğinde ‘geçmiş ile yüzleşeceğiz’ dedi. Ama bu olmadı. Geçmiş ile yüzleşmek bir yana, dosyalar zaman aşımı adı altında tozlu raflara kaldırıldı. AKP seçime dönük yaklaştı acımıza. Tek kaygıları ‘oylarımızı nasıl artırırız’ oldu. Talebimiz adalet ve hukukun yerini bulması. Faillerin cezalandırılmasını istiyoruz. Çok şey istemiyoruz, kemiklerinizi istiyoruz” şeklinde konuştu.
Mezopotamya Ajansı / Ceylan Şahinli – Emrullah Acar