Süleyman Demirtaş: Ben bu mahalleden değilim,yapmayın!

Yazarlar

Çok büyük bir kalabalık, gürültü, her yerden bir insan silueti, bir çığlık, bir fotoğraf, bir anı çıkıyor.

Çocukluğum muydu o, bir an görünen. Şu uzun boylu çam yarması, lisedeki polis miydi! Kontraların kestiği yoluma benzedi bu köşe.

Koku…Sanki beni hastaneye götüren taksinin arka koltuk döşeme kokusu. Artık kimse de bilemez ki, burda ölürsem dediğim “karanlık kuytulardaki korkum” değil miydi bu. 

Yüreğim nasıl sıçrayıp, kopup kaçmak istemişti göğüs kafesimden…

 Defalarca gidip gelinen sıratın inceliği, zerafeti ve kahramanlığı yok artık!

Göğüs kafesimi kıran bu basınç, onursuz çağın, çürümüş vicdanın ve hiç bir referansı olmayan, gizli kalma koşuluyla her şeyi mübah kılan bu mahallenin yazılmamış, yazılmaya utanılmış, ama leş gibi yaşanılmış kuralları.

Korkunç bir gürültü, bağrışma, küfür kavga…

İç sesimi duyamıyorum. Ömrümü boğuyorlar, bağırıyorum, yapmayın! Ben bu mahalleden değilim, yapmayın!

Mahalle kavgaları Amed’de çetin geçerdi. Bir ikametgah sorunuydu. Korunması gereken bir kaleydi mahalle. Diğer mahalleye savaş veya sefer, işgal etmek için değildi elbetteki. Diğer mahallenin mahallemize, kalemize saldıracak kadar güçlenmesini önleme operasyonlarıydı bunlar.

Başka mahallenin kurallarını öğrenemedim hiç.

Yaşayamadım başka mahallelerde.

Muhafazakar mıyım ben!

Bence evet, ömrüm boyunca hem de.

Sırtımı dönüp gidemediğim, mevzisinin içinde büyüdüğüm o hatların muhafızı gibi, muhafazakarım.  Yaşadığım evde perdeler olan bitene hiç kapanmadı. Evimi, mahallemi, kentimi muhafaza etmekle geçti ömrüm. 

Uzak mahallelerin kuralsızlığını, vicdansızlığını tanıyamamışım. 

O mahalle pazarlarında neler satılıkmış hayal dahi edememişim.

Senin mahallende muhafaza yoktur. O an vardır. Senin mahallende an’ı yaşarlar. Heyecanınız biterse, işinize gelmezse çöpe atarsınız, pazara koyar satarsınız… Tüketir bitirirsiniz ama asla muhafaza etmezsiniz.

Göğsüm, tek santim geri adım atmamış olmanın gururuyla, gerilmekten paramparça olup patlayacak gibi.

Mahallenden uçurumdan itilmiş, yuvarlanıyor gibiyim. Sesler, anılar, kokular, acı, toz duman.

En dipten, utancımdan kafamı kaldıramadan yazıyorum. Mahallesi, kalesi talan edilmiş,  muhafızlar!!! diye can havliyle bağıran, muhafızları uçuruma itilmiş komutan gibiyim…

Hiç bir korkum yoktu göğsüme geleceklerden, göğüs gerdim, gerçekten hep en önden…

Sırtımdan çık yüreğim, en zayıf yerimden, uçuruma itildiğim ellerin izinden çık, git, kaç bedenimden…

*

/Süleyman Demirtaş, bundan böyle belli aralıklarla kaleme alacağı yazılarıyla Nûpel’de olacak…/

İlginizi Çekebilir

Türkiye’den Amediye’ye hava saldırısı
Erbakan: AKP siyasi şantaj yapıyor

Öne Çıkanlar