🔴 Ursula von der Leyen, 1 Aralık’ta başlayacak olan beş yıllık Avrupa Komisyonu başkanlığı görevine başlamak için son yeşil ışığı da aldı.
Komisyon’un başındaki yeni görevinde, aynı krizlerin şok dalgalarıyla başa çıkmaya hazırlanırken, yeni zorluklarla da mücadele edecek
İşte Ursula von der Leyen’in ikinci başkanlık döneminden beklenenler.
Savaş zamanı yönetimi
Savaş von der Leyen’in ilk başkanlık dönemini belirledi ve ikincisini de belirleyecek.
Yeni görevi, Rus birliklerinin sahada önemli kazanımlar elde ettiği ve Kiev’in kısmen işgal ettiği Kursk bölgesinde tahminen 11.000 Kuzey Kore askerinin savaşa katıldığı Ukrayna için kritik bir zamanda başlıyor. Bu arada Çin, AB’nin ricalarını görmezden gelmeye ve Moskova’ya Batı yaptırımlarının büyük ölçüde kısıtladığı ileri teknolojiyi tedarik etmeye devam ediyor.
“Ne kadar sürerse sürsün” Ukrayna’nın yanında olacağına dair defalarca söz veren von der Leyen, Donald Trump’ın geri dönüşünden sonra bile savaştan zarar gören ülkeye askeri, mali ve insani yardımın kesintisiz olarak akmaya devam etmesini garanti etmek zorunda kalacak. Kremlin’e yönelik yaptırımların sıkılaştırılması ve boşlukların kapatılması da yapılacaklar listesinde üst sıralarda yer alacak.
Bu yılın başlarında üye devletler, Brüksel’in Ukrayna’ya 2027 yılına kadar mali yardımda bulunmasına olanak tanıyan 50 milyar eurouk bir plan oluşturulmasına yönelik bir Komisyon önerisini kabul etti. Geçtiğimiz ay ise G7 müttefiklerinin Rusya’nın dondurulmuş varlıklarını teminat olarak kullanarak 45 milyar euro tutarında kredi vermesine olanak tanıyan bir planı onayladılar.
Her iki araç da çok ihtiyaç duyulan öngörülebilirliği sağlarken, savaşın daha da kötüye gitmesi ve Ukrayna’nın bütçe sıkıntılarının derinleşmesi halinde yetersiz kalabilir. Rusya’nın enerji santrallerini ve sivil altyapıyı durmaksızın tahrip etmesi faturayı daha da kabartıyor.
Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, savaşın önümüzdeki yıl “diplomatik yollarla” sona erdirilebileceğini umduğunu ifade etti. Ukrayna’nın AB adayı statüsü göz önüne alındığında von der Leyen’in önemli bir rol oynaması muhtemel bir süreç. Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda işgal ettiği toprakları elinde tutması halinde bu üyelik görüşmeleri bilinmeyen bir alana girecektir.
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı David McAllister Euronews’e verdiği demeçte, “Avrupa Birliği Ukrayna’nın en yakın ortağıdır. Ukrayna artık aday ülke,” dedi. “Bu aynı zamanda Avrupa Birliği’nin barışçıl ve müreffeh bir Ukrayna’nın yeniden inşasına büyük ölçüde dahil olacağı anlamına da geliyor.”
Ne bekleniyor?: Ukrayna’nın geleceğine ilişkin zor sorular ve kritik kararlar.
Trump’ın gümrük vergileri
Von der Leyen’in temel ideolojik ilkelerinden biri transatlantik ittifaka olan güçlü inancı. ABD Başkanı Joe Biden ile yakın ilişkileri buna örnek gösterilebilir.
Bu inanç, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesi ve tüm yabancı mallara kapsamlı gümrük vergileri getirme tehdidini yerine getirmesiyle yakında ciddi bir baskı altına girecektir.
ABD, AB’nin en büyük ticaret ortağı. Geçen yıl AB 502 milyar euro değerinde mal ihraç etmiş ve 344 milyar euro değerinde mal ithal ederek 158 milyar euro fazla vermiştir. Trump bu dengesizlikten rahatsız ve bunun karşılığında AB’nin “büyük bir bedel” ödemesi gerektiğini söylüyor.
AB için gümrük vergileri olabilecek en kötü zamanda gelecek. Durgun tüketici talebi, yüksek enerji fiyatları, sıkı para politikası, iş gücü kıtlığı ve yeni teknolojiye yapılan yatırımların yetersizliği bloğu tehlikeli bir endüstriyel gerileme sarmalına itiyor.
İhracat, şirketlerin darbeyi hafifletmek ve faaliyetlerini ayakta tutmak için sahip oldukları birkaç seçenekten biri. Eğer Amerika’nın devasa pazarı aniden ticaret kısıtlamalarıyla dolup taşarsa, bunun etkisi anında ve yıkıcı olacaktır. AB liderleri, Trump’ın iş adamı içgüdülerine hitap ederek onunla bir anlaşma yapma fikrini çoktan ortaya attılar. Von der Leyen, başlangıç olarak Amerikan LNG alımlarının arttırılmasını önerdi.
Trump’ın gümrük vergileri, Çin’in elektrikli araçlara uyguladığı ek vergilere sert tepki gösteren Pekin ile ticaret geriliminin arttığı bir döneme denk geliyor. Avrupa’nın domuz eti, brendi ve süt ürünleri ihracatı çapraz ateş altında ve yakında başka ürünler de bunu takip edebilir.
Von der Leyen’in ilk döneminde Komisyon’un ekonomik çıkarlarını korumak için yeni yasal araçlarla donandığını ve bu araçların von der Leyen’in ikinci döneminde de işine yarayacağını söyleyen AP’nin uluslararası ticaret komitesine başkanlık eden milletvekili Bernd Lange şöyle konuştu:
“Gerçekten adil olmayan yöntemler uygulayan iki ticaret ortağımızla, ABD ve Çin’le uğraşmak zorundayız. Sayın Trump bazı gümrük vergileri koyacak. Buna karşı silahlarımızı keskinleştirmeli ve bazı savunma önlemlerini (hazır) bulundurmalıyız,” dedi.
“Çin’de, sanayi politikasına ilişkin olarak çok sayıda yasa dışı sübvansiyonla bir tür hegemonya görüyoruz. Buna tepki göstermeliyiz.”
Ne bekleniyor?: Beyaz Saray’a endişeli gözlerle bakan savunmacı bir Avrupa Komisyonu.
Yeşilden temizliğe
Von der Leyen ilk başkanlık döneminde ilk önemli önerisini sunmak üzere basının karşısına çıktı: Avrupa’nın “Ay’daki Adam” anı olarak selamladığı AB Yeşil Mutabakatı. Bunu, bloğu 2050 yılına kadar iklim nötrlüğüne doğru yönlendirecek geniş kapsamlı, iddialı bir dizi öneri takip etti.
Ancak bu büyük hamlenin büyük bir bedeli oldu: Çiftçilerin protestolarının yol açtığı sağcı tepki. O zamandan beri von der Leyen yeni ana akıma uyum sağlamak için söylemini değiştirdi. İkinci dönemi için hazırladığı kılavuzda Yeşil Mutabakat’tan çok, ilk 100 gün içinde açıklanması beklenen “Temiz Sanayi Anlaşması”ndan söz ediyor.
Ayrıca derin bir çalkantı yaşayan ve binlerce kişiyi işten çıkaran Avrupa otomobil endüstrisinin geleceği konusunda bir “stratejik diyalog” toplantısı düzenlemeyi planlıyor.
Her ne kadar tüm iklim taahhütlerine uyulması gerektiğini vurgulasa da, yeni Komiserler Koleji’ndeki portföylerin hiçbirinin başlığında “yeşil” kelimesi yer almıyor.
Von der Leyen’in hayata geçirmekle görevlendirileceği bir diğer “anlaşma” ise Mario Draghi tarafından “yavaş bir ıstırap” olarak tanımlanan AB’nin ekonomik durgunluğunu tedavi etmek amacıyla liderlerin kısa süre önce onayladığı “Yeni Avrupa Rekabetçilik Anlaşması.”
Anlaşma, diğer hususların yanı sıra, tek pazarların “tam potansiyelini” ortaya çıkarma, bir “basitleştirme devrimi” başlatma, “yıkıcı teknolojiler” geliştirme, “stratejik enerji egemenliğini” teşvik etme ve “kaynakları verimli kullanan” bir ekonomi inşa etme taahhütlerini içeriyor. Komisyon’dan bu iddialı söylemi somut önerilere dönüştürmesi istenecek.
Ne bekleniyor?: Ekonomik büyümenin artırılması ve bürokrasinin azaltılmasına yoğun bir şekilde odaklanılması ve Yeşil Mutabakat’ı canlı tutma çabası.
Tartışmalı inovasyon
Mayıs ayında AB, sığınmacıların gelişini yönetmek için zorlu bir mücadele veren reformunu tamamladığında, Brüksel, belki de çok saf bir şekilde, bunun tartışmanın gerilimini düşürmek ve zihinleri uygulamaya odaklamak için yeterli olacağını düşündü.
Ama yanıldı.
Revizyonun onaylanmasından kısa bir süre sonra, giderek daha büyük bir üye devlet grubu düzensiz göçü engellemek için “yenilikçi çözümler” talep etmeye başladı. Çizgiler, sığınma prosedürlerinin bir kısmını AB topraklarının içinden dışına taşımaya yönelik test edilmemiş, ayrıntılı olmayan planlar etrafında birleşmeye başladı. Başka bir deyişle: Dış kaynak kullanımı.
Siyasi rüzgarları iyi okuyan Von der Leyen de bu kervana katıldı ve başvuruları reddedilen sığınmacıların nakledilmesi için AB üyesi olmayan ülkelerde göçmen kampları inşa edilmesi fikrini -en azından araştırmak üzere- gündeme getirdi. STK’lar, insan hakları ihlallerini körükleyeceği uyarısında bulunarak projeyi hızla eleştirdi.
Von der Leyen ayrıca sınır dışı işlemlerini hızlandırmak, “güvenli üçüncü ülkeler” kavramını gözden geçirmek, araçsallaştırılmış göçü engellemek ve Tunus modelini izleyerek komşu ülkelerle daha fazla AB destekli anlaşma imzalamak için yeni mevzuat sözü verdi.
Göç politikası konusunda uzun bir geçmişi olan sosyalist AP üyesi Juan Fernando López Aguilar, “Von der Leyen’in yanlış yönde adımlar attığını gördük,” dedi.
“AB mevzuatında, üye devletlerin Avrupa Birliği’nin dış sınırlarının yönetimini göç akımları ya da sığınma talepleri konusunda dışsallaştırmasına izin veren hiçbir şey yoktur. Aksine, bağlayıcı yükümlülükler getirmektedir.”
Ne bekleniyor?: Avrupa hukuku ve uluslararası hukukun sınırlarını test edecek düzensiz göçü engellemeye yönelik tartışmalı planlar.
Pandora’nın kutusu
Ukrayna’nın yeniden inşasını desteklemek, savunma kapasitesini arttırmak, fosil yakıtları yenilenebilir enerji ile değiştirmek, en son teknolojiyi teşvik etmek, ticari misillemelerle başa çıkmak, uzak ülkelerde göçmen kampları inşa etmek – bunların hiçbiri ucuz değil.
Peki ama para nereden gelmeli?
Ursula von der Leyen, Pandora’nın kutusunu açtığında ve yaz tatilinden önce gelmesi beklenen bir sonraki uzun vadeli bütçe (2028-2034) için çok beklenen teklifini sunduğunda, her şeyin başı ve sonu sorusuna cevap verecek olan kişi olacak.
Bütçe, bazı başkentlerin gayretle koruduğu geleneksel Ortak Tarım Politikası (CAP), uyum fonları ile diğer başkentlerin öncelik vermek istediği stratejik yatırımlar (iklim, inovasyon, araştırma, savunma) arasında hokkabazlık yapmak ve hesaplanması imkansız dış faktörleri (Ukrayna’daki savaş, insani krizler, doğal afetler, göç akımları, demografik değişiklikler) hesaba katmak zorunda kalacak.
Bu devasa harcama listesi, Mario Draghi’nin çok sayıda zorluğun üstesinden gelmek için “vazgeçilmez” olarak gördüğü ortak borç tartışmasını yeniden gündeme getirmeye hazırlanıyor.
Ortak borçlanmayı benimseyerek 750 milyar euroluk COVID-19 kurtarma fonunu kuran von der Leyen, Almanya ve Hollanda gibi tutumlu ülkelerin tepkisinden korktuğu için bu tartışmalı konuda şimdiye kadar dikkatli davrandı.
Ancak AB’nin endüstriyel gerilemesi devam ederse, Rusya’nın yayılmacılığı sürerse ve iklim krizi daha da derinleşirse, bu tartışmada taraf tutmaktan başka çaresi kalmayabilir.
Ne bekleniyor?: Bütçenin modernleştirilmesi ve tüm AB fonlarının hukukun üstünlüğüne bağlı hale getirilmesi çağrılarının arttığı, üye devletler arasında ateşli bir mücadele.
/euronews/