Türkiye’de dokunulanlar ile dokunulmazlar var. Çatışmalar yoğunlaşınca siyasi iktidarlar meclisteki çoğunluklarına dayanarak, hemen muhalefeti susturmak için dokunulmazlıkları kaldırma tehdit ve girişiminde bulunurlar.
90’larda yaşananların bir benzeri 2016 yılında yaşandı. OHAL koşullarında CHP’nin 25 transfer milletvekili oyuyla dokunulmazlıklar kaldırıldı. AKP iktidarı, HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırırken CHP can simidi olmuştu.
Anayasada öngörülen nitelikli oy sağlanmıştı ve bu yüzden refaranduma gidilmedi.
CHP Anayasaya aykırı ama Evet dedi ve AYM’ye itiraz etmedi.
4 Kasım 2016’da HDP milletvekillerinin evlerine operasyon yapıldı. Gözaltına alındılar; Kandıra, Silivri ve Edirne cezaevlerinde yerleri önceden ayrılmıştı. Özel uçaklar ve helikopterler ile önceden hazır edilen derin plan devreye sokuldu.
Malum, değişmeyen gerekçe ‘terör ve bölücülük’tü. Dokunulmazlık zırhı her ne kadar muhalefetin iktidara karşı bir güvencesi olarak düşünülmüşsede durum tersidir, sadece iktidarı korur.
Dokunulmazlıkların kökeni eskiye gider, eski Roma’dan başlar. 1689 yılında İngiltere’de ‘’Haklar Beyannamesi’’ ile getirilen güvence yüz yıl sonra, 1787 tarihli Amerikan Anayasası’nda yer bulmuş, 1789 Fransız ihtilalinde kabul edilmiştir.
1876 yılında Osmanlı devletinin ilk anayasasında, (teşrii masuniyete ilişkin) 47.maddede yer almıştır. ”Meclisi Umumi azaları, rey ve mütalalaalarından muhtar,meclisin müzakeratı ve mütalaalarından dolayı itham olunmazlardı.”
Yürürülükteki 1982 darbe anayasasınınnın 83. Maddesi, yasama dokunulmazlığı ve sorumsuzluğunu düzenledikten sonra, son fıkrasında: ‘’Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz’’ diye yazsa da, Cumhurbaşkanı startı vermiş partisi ve hükümet, en başta anayasayı ihlal ederek grubunda tartışmaya açmıştı.
Ahmet Türk gibi yarım asır, defalarca seçilmiş, darbeyle milletvekilliği düşürülmüş, dokunulmazlık zırhı kaldırılmış, zindan ve meclis arasında mekik dokumuş siyasetçilerimiz var…
Milletvekili ve muhalif olunca,iktidar mülki amirlerine, polisine askerine emir verir. Muhalefet milletvekillerini, izleyin, dinleyin, engelleyin vurun, haklarında soruşturma açtırın diye.
Fezleke ile tanışmaya başlarsınız, ilk fezleke çok kıymetlidir, çerçeveletip, odanıza, makamınıza baş ucunuza asınız. Halkla Kürtçe konuştuğum için ilk fezlekem gelmişti. Seçimde farklı dillerde propağanda yasağını kaldırana kadar, yüzlerce partilimiz ceza almıştı.
Türkiye’de her darbe oluşunda, fötr şapkasını alıp giden, dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in hatıratında; 6 kez gitti 7 kez geldi, Çankaya Köşkünde görev yapan, 9.Cumhurbaşkanı oldu yazıyor.
En son 12 mart ve 1971 ve 12 eylül 1980 darbelerinde gitmişti.35 yıllık siyasi hayatına çok şey sığdırdı.
Ahmet Türk 47 yıllık siyasi hayatına neler sığdırmadı ki..! Kaç kez başkanı olduğu parti kapatıldı,kaç darbede milletvekilliği düşürüldü, kaç kez dokunulmazlığı kaldırıldı.
Sonra 2007 ve 2011 seçimlerinde tekrar seçilerek meclise geldi. DTP Parti Eş Genel Başkanı ve dokunulmazlığı varken, Samsun’da Adliye kapısında, bir meczubun, 2012 newroz kutlamalarında Batman’da alanda polislerin saldırısına uğradı. İki kez Mardin’de Büyükşehir Belediye Başkanı oldu, görevden alındı, yerine kayyım atandı.
Sırrı Sakık, Leyla Zana yeniden milletvekili seçilmişlerdi. Selim Sadak Siirt Belediye başkanı seçilmişti. Halkta yeri olan siyasetçiler, yasakları her zaman aşıyorlardı.
Siyasette dokunulmazlıkların kaldırılması dışında, farklı dokunmalarda oluyordu. Darbelerde sıkça yaşanan bir durumdu. Darbeler dışında konjöktür uygunsa, konumuna bakılmaksızın dokunmalarda yaşanabiliyordu.
Bülent Ecevit, 12 eylül darbesinde Zincirbozan misafirlerindendi. MGK’nın 52 sayılı bildirisi ile liderlere konuşma ve yayın yasağı konulmuştu uymadı, Ankara 2 nolu sıkıyönetim askeri Mahkemesi,3 ay hapis cezası verdi. ’’Muhaliflerin Hiltonu’’ denilen Ulucanlar cezaevinde 56 gün hapis yatmıştı.
R.Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıyken, Siirt’te bir şiir okudu hayatı değişti. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı. TCK’nın meşhur maddesi 312′ den, halkı suç işlemeye tahrikten 10 ay hapis cezası aldı. Pınarhisar cezaevinde tam 4 ay hapis yattı çıktı.
Milletvekili, sonra başbakan oldu. 11.07.2011 tarihinde mecliste hükümet programını okurken, bu şiiri tekrar okudu. Mağduriyetin semeresini en çok gören siyasetçi oldu. Şimdi Cumhurbaşkanı.
Muhalefetin şimdi müze olan ‘Hilton’unda, Ulucanlar’da en çok hapis yatanlar DEP milletvekilleriydi. Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle, Selim Sadak on yılı aşkın hapiste kaldılar. Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Sedat Yurttaş, Mahmut Alınak daha az olsa da,yılları devirdiler.
Dokunulmazlıkların bir masal olduğunu o zamanlar bir savunma avukatı olarak yaşamıştım. Sonunda yüzün üzerinde fezleke ile bende dokunulanlardan bir oldum.
Anayasada yer alan dokunulmazlık ve yasama sorumsuzluğunun zırhının çok daha fazlası,bürokratlara tanınmıştı.
Doksanlı yıllarda, köy yakan faili meçhul cinayet işeyenler bu suçlarından dokunulmazlardı. Darbecilerde suçlarından sorumsuzlardı,tam yargılanamadılar,ölünce davaları düştü. Resmi devlet töreni ile uğurlandılar.
2016 yılında yasaklı şehirlerde insanlığa karşı savaş suçlarına dokunulmazlık getiren yasa tasarılarını hükümet meclise getirdi,15 Temmuz suç işleyenlerinde haklarında dava açılamayacağını, tıpkı Zilan İsyanında olduğu gibi Meclisten geçirmişti.
Genel Kurmay Başkanlarıda yurttaşa karşı işlenen suçlarda dokunulmazlardı. Sadece hükümete, bazende devlete karşı kalkışmadan cezaevine girdiler.
MİT Müsteşarı ve görevlileri son yasal düzenlemelerle dokunulmaz oldular. Bakanlar devirleri bitince, haklarında açılan soruşturma komisyonlarıyla Yüce Divan’a gönderilmedi.
17-25 Aralık yolsuzluları ört bas edildi, henüz zaman aşımına uğramadı.
463 subay general, Ergenekon, Balyoz, casusluk vs. davalarından yıllarca hapis yattılar. Özel yetkili mahkemelerin, paralel savcı ve hakimleri Fırat’ın ötesindeki suçlarını görmediler,hükümeti devirmekten yargıladılar.
Binlerce legal siyasette yer alan seçilmiş belediye başkanı, milletvekili KCK’den hapislerde yıllarca yattı. Cumhurbaşkanı önceleri ”Cemaatin kumpası” dedi, sonra hazırladıkları dosyalara sarıldılar. Seçilmişleri atanmışlara ezdirme modası daha da yayıldı.
Hiç kimse bu ülkede dokunulmaz değildir. Yasama sorumsuzluğu demokrasilerde muhalefetin özgürce kendini ifade etmesi için konulmuştur. Gün gelir iktidarlarda nasibini alır.
Devlet bölünüyor, elden gidiyor, iç ve dış düşmanlar paranoyası bahanedir. Yeri ve zamanı gelince en uyduruk gerekçelerle, muhalefetin dokunulmazlıkları kaldırılır içeri atılırlar.
Herkes sırasını savdı, AKP iktidarı 18 yıllık iktidar kudretini, tüm toplumu susturarak sindirerek devlet fetişizmi üzerinden sürdürmeye çalışıyor. Tek adam rejimi Otokrasi bütün güçleri tek elde topladı.
Ne yazık ki köşede duran yolsuzluk, zulüm fezlekelerine, insanlığa karşı suçlarda eklendi. Yarın ne olacağı belli olmaz, kimi sıkıyönetimde, kimi Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde, kimi Özel Yetkili Mahkemeler’de, kimi Özel Ağır Ceza Mahkemeleri’nde yargılandı.
Kimi Yüce Divan’da, kimi Strasbourg’ta, kimi Lahey’de UCM’de yargı sırasını bekliyor.
2-3 Mart 1994 yılında mecliste bir darbe yapıldı. Milletin seçtikleri, meclisten alındı cezaevine konuldu. Orhan Doğan’ın gözaltı fotoğrafı, halkı isyan ettirmişti. Demirel bile şık olmadı demek zorunda kaldı.
DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması sırasında, partinin hukuk müşaviriydim. Partinin kapatılması, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması sürecinde, ‘siyasi tutsakların Hiltonu’ olarak adlandırılan, Ulucanlar Cezaevi, Anayasa Mahkemesi, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi ile Strasbourg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde savunma avukatı olarak mekik dokuduyordum.
Anayasa, ceza hukukunu ilgilendiren, ulusalüstü boyutu olan zor günlerdi. AİHM’de Türkiye tüm başvurularda mahkum oldu, ihlal kararı verildi.
2007 yılında Şırnak ilinden 23.dönem bağımsız milletvekili seçildim. Demokratik Toplum Partisinin,İnsan Hakları ve Hukuktan sorumlu Eş Genel Başkan yardımcısıydım. DTP’nin kapatılması eşbaşkanlar Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’un üyeliğinin düşürülmesi ve AİHM süreçlerini takip ettim.
2011 yılında Şırnak ilinden 24.dönem bağımsız milletvekili seçildiğimde, MHP’den bir, CHP’den iki, BDP’den altı milletvekili tutukluydu. Hatip Dicle’nin YSK tarafından üyeliği düşürülünce, sekiz tutuklu milletvekili krizi ile meclis açılıyordu.
Anayasanın 83. Maddesinde düzenlenen dokunulmazlıklar ve istisnası 14. Madde çok tartışıldı. 2001 Anayasa değişikliklerinde, sonuna bir fıkra eklendi. Kapsama giren suçlar kanunla belirlenecekti bu kanun hala çıkarılamadı.
2012 yılında AKP hükümeti BDP milletvekillerinin dokunulmazlığını tekrar gündeme taşıdı. Yoğun çatışmalar, göz altılar operasyonlar, provakasyonlar, açlık grevleri yaşanıyordu.
Bu durumun sürdürülemez olduğunu meclste söylüyor diyalog ve konuşabilme yollarını arıyorduk. Mecliste demokratik siyaset, barışçıl bir çözüm dışında tüm yollar denenmişti ve çözüm bulunamamıştı.
2013 ocak ayında başında İmralı görüşmeleri başladı, silahlar sustu.
2013 Diyarbakır Newroz bayramında barış çağrıları yapıldı, silahlar susunca, siyaset konuşmaya başladı.
AKP çözüm sürecini rafa kaldırınca 2016 yılında HDP Eşbaşkanları dahil tekrar dokunulmazlıklar gündeme alındı. Bu sefer tartışmalar daha sert, kriz daha derindi. Anayasaya Geçici bir madde eklenerek geçmişe şamil dokuulmazlıkların kaldırılması isteniyordu. Diğer yandan bu çatışmalı iklimde yeni anayasa tartışmaları sürüyordu.
Tutuklu milletvekillerinin serbest kalması, meclise gelmesi için grup başkan vekili olarak, meclis başkanı Cemil Çiçek başkanlığında BDP, MHP, CHP üçlü görüşmelerinde bulunduk.
MHP anayasa değişikliğine soğuk bakınca, üç parti CMK’da yapılacak bir değişiklik ile milletvekillerinin meclise gelmesi konusunda uzlaştık. Hukukçu olarak metni kaleme aldım, CHP ile MHP’li grup başkan vekilleri de kabul ettiler.
İmzaladık meclis başkanına verdik toplantı çıkışı basına açıklama yaptık.
Dönemin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan üç partinin uzlaşacağına ihtimal vermiyordu. Meclis başkanına taliamatı verdi, görüşmeleri sonlandırdı, aralanan umudun kapısı kapatıldı.
Sonuçta Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru mekanizması devreye girdi. İki buçuk yıl sonra tutuklu milletvekilleri özgür kaldılar, meclise gelebildiler.
1994 DEP Milletvekilleri sürcinde dokunulmazlıklar, İç tüzük gereği Anayasa ve Adalet Karma Komsiyonlarında görüşüldü. O zaman Erdal İnönü, Mümtaz Sosyal ve bazı CHP milletvekilerinin itirazları vardı.
Mecliste CHP, DYP ile koalisyon bozulmasın diye oylamaya girmedi. Sadece Ziya Halis ve bir kaç milletvekili itirazlarını dillendirmişti. Esat Canan da o tarihte itiraz edenlerdendi.
4 Haziran 2020 de bu sefer HDP’den Leyla Güven,Musa farisoğulları ile CHP’den Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlıkları kaldırıldı. Aynı gece tutuklandılar. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy veren CHP kendi milletvekillerinin cezaevine girmesinede neden oldu.
Şimdi CHP için tehlike çanları çalıyor. Zamanında ses vermeyenler şimdi ser veriyorlar.
AKP’ye gelince, bir gün onlara da sıra gelecek ve dokunulacak. Devir gidecek, zamanaşımına tabi olmayan insanlığa karşı suçlardan elbet bir gün yargı önüne çıkacaklar…