Teknolojik gelişim sayesinde bilgiye erişim oldukça kolaylaşmıştır. O yüzden kalaballık kitleleri yaşanan olaylar konusunda ikna etmek ve yönlendirmek zordur, bunun için yeni bir bakış açısı, yeni bir metod ve retorik gereklidir.
Kullanılacak argümanların bilimsel çalışmalarla desteklenmeli, tarihten, sanattan, kimyadan, fizikten, psikolojiden, sosyolojiden bir bilim insanı titizliğinde analizler hazırlanarak kitleler ikna edilmelidir.
Bu işi layıkı ile yapan bir teorisyen mevcut adı Davıd Icke kendisi ingiliz eski bir futbolcu, spor muhabiri, İngiltere Yeşiller parti sözcülüğü yapmış, 11 kitabı bulunan bir yazar. 1970’lerin sonlarında başladığı komplo teorisyenliğini günümüzde de devam etmektedir.
Etkisi altına aldığı hatırı sayılı bir kitle var.
Küreselleşme karşıtı bir teorisyen David Icke, esas olarak dünyanın eski çağlardan beri belirli bir azınlığın hakimiyetinde olduğunu ve bu azınlığın soyunun Reptilian ırkına dayandığını ve bu melez soyun dünyayı yönettiğini iddia ediyor…
Dünya küresel güçlerinin ve zengin ailelerinin bu hibrit soydan geldiğini ve dünya ekonomisini ele geçirerek dünyaya amaçları dogrultusunda yön vererek asıl amacın insan ırkının tamamen köleleştirlmesi olduğunu belirtmektedir.
Bu Irkın temel besin kaynağının kötü enerji olduğu ve insan türünün ortaya çıkardığı kötü enerjinin onların besin kaynağının temeli olduğunu iddia ederek, savaş,ekonomik dengesizlik, fakirlik kıtlık vb durumların kötü enerjinin ortaya çıkmasını sağlamak için kullandıklarını iddia etmektedir.
Reptilian ırkının 4.boyut varlıklar olduğunu ve bizim boyutta uzun süreli materyalize olamamalarından dolayı insan ırkı ile çiftleşerek melez bir ırk yarattıklarını savunuyor.
Böylelikle dünya üzerindeki hakimiyetlerini devam ettirdiklerini düşünüyor.
İngiltere kraliyet ailesinden tutun da, Obamaya, Clinton ailesinden, Bush ailesine, Rothschildlerden, Rockfellere, Bill Gates’ e, Madonna’ya ve daha bir çok tanınmış simanın bu soydan geldiğini iddia ediyor…
Tabi bu iddiaları dile getirirken de insanlık tarihinideki her önemli gelişmeyi kendine has tarzı ile ele alarak gerek arkeolojik çalışmalardan gerekse bilimsel çalışmalardan yola çıkarak kendi tezlerini savunuyor.
Digitalizmin ve küreselleşmenin insanlığın sonun getireceğini, her yeni teknolojik gelişmelerin insanlığı doğal hayatından biraz daha uzaklaştırarak köleleşmeye yakınlaştırdığını ifade ediyor.
İnsanlığın bunlarla mücadele etmesi gerektiğini belirterek ulus devletlerin ayakta kalmasını ve bu ortak düşmana karşı birleşmeleri gerektiğini savunuyor.
Her ulus devletin küresel sermayeyi kendi sınırlarından çıkarması gerektiğini ve kendi öz kaynakları ile toplumsal yaşamı yeniden eski normlara göre örgütlemesini, değişimin önünde durması gerektiğini savunuyor.
Başta Trump olmak üzere dünya üzerindeki muhafazakar devlet liderleri ve destekleyicileri gerek twıttleri ile gerekse basın önünde yaptıkları açıklamalarla bu sava açık desteklerini belirtiyorlar.
Bilindiği üzere son 20 yıllık süreçte küresel sermaye üretim maliyetlerini en aza indirgemek için üçüncü dünya ülkelerini üretim alanına dönüştürdü, Sermaye uzak Doğu Asya’ya kayarak hem Pazar alternatiflerini hem de Çin merkezli yeni bir ekonomik gücün oluşumunu sağladı.
Bu yeni durum Çin’in büyüme katsayısını artırarak küresel bir güç haline gelmesine neden oldu ve böylelikle dünya genelinde yeni bir statüko oluşturdu. Gerek Amerika gerekse Avrupa kıtasından üretim altyapısının çekilmesi ekonomik büyümedeki duraganlığın temel nedeniydi.
Uzun bir zamandan beri gerek ABD, gerek İngiltere, Almanya, Rusya ve Fransa’nın yani G.7 ülkelerinin küresel sermayeyi yeniden Amerika ve Avrupa kıtasına geri çekmenin çabası içindeydiler.
Yüksek vergiler ve ihracat, ithalat kota sorunu ayrıca malın serbest dolaşım sorunları ve bu bağlamdaki anlaşmazlıklar devam ettiğinden bir ilerleme sağlanamadı.
Küresel sermaye ABD’ye uzun zamandan beri Kuzey Amerika Birliği’nin kurulması ve yeni para birimi olarak Ameroyu kabul ettirmeye çalışıyordu. Amerikan yönetiminin buna verdiği cevap Trump’ı işbaşına getirerek Meksika sınırına duvar örmek oldu.
Öte yandan Avrupa Birliği’nin genişletilmesi ve Avrupa Parlementosu’nun yetkilerinin daha da artırılması ve ülke yönetimlerinde daha fazla söz hakkı olması gerektiği fikrine Avrupalıların verdiği cevap muhafazakarların hemen hemen her Avrupa ülkesinde yükselişe geçerek yönetimsel haklarını artırmak oldu.
Elbette İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasını da bu bağlamda ele alabiliriz.
Öyle ki küresel sermaye AKP üzerinden Anadolu burjuvazisinin önünü açmasına, onu iktidara taşımasına rağmen, bu burjuvazinin kan verdiği Türk milliyetçiliğinin düşmanı olmaktan kurtulamadı…
Türkiye’nin rota değişikliği, küresel sermayenin çekilmesine, ve planlanan yatırımların hayata geçmemesine neden olmuştur.
Sonuç olarak devlet kapitalizmi biteli bayağı oldu kanımca, şimdi sermaye yeniden devlet tekeline alınır mı?
Şahsi fikrim bu trenin çoktan kaçtığı yönünde burdan geri dönüş mümkün değil. Bundandır ki kimse açıktan küreselcileri hedef göstererek pratik bir adıma yönelmiyor. İimdilik ama, ve bu yüzden David gibi teorisyenlere ihtiyaç var.
Olur da kalabalıkların desteği gerekir diye onun gibilere ihtiyaç duyuluyor…
Her doğum sancılıdır, erken doğum sakat, geç doğum ölümle sonuçlanabilir.
Korona krizi bu doğuma verilmiş suni bir sancıdır bence. Doğumu hızlandıracak mı, geciktirecek mi hep birlikte göreceğiz.
Dünya değişiyor, geriye dönüş mümkün görünmüyor. Yukarıdaki çatışmalar her sonuca gebe diyemem, çünkü dengeler değişmiştir.
Akıntıya karşı kürek çekenler, Trump gibi akıllı liderler bir çılgınlık yapmadıkça su akıp yatağını bulacaktır…