Otuz sekiz yıldır Türkiye’de devlet ile PKK arasında süren bir çatışma var. Genelkurmay Başkanlığı buna ‘’Düşük Yoğunluklu Çatışma’’ adını vermişti.
Son zamanlarda, beş yıldır Kürtlere karşı ‘’Yüksek Yoğunluklu Çatışma’’ AKP+MHP iktidarı tarafından başlatılmıştır.
Çatışmaların barışçıl yoldan diyalogla çözümü mümkündür. Dünyada bunun bir çok örneği var.
İster devletler arasında olsun,ister aynı devlet içinde olsun farklı nedenlerle süren çatışmaların bir çoğu barışçıl yöntemlerle çözülmüştür.
İngiltere Tony Blair döneminde parlamentoda görüşmeler yoluyla IRA sorunu çözülmüştü. Hayırlı Cuma olarak açıklanan anlaşmanın son maddesi cezaevindeki tutsakların özgürlüğü oldu.
Afrika’da Mandela, De Klerk ile görüşerek Apertheid rejimin en kanlı unsurlarıyla barış masasına oturdu. Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları kuruldu. Desmond Tutu Başpiskopostu, din adamıydı, barış çalışmalarına katıldı. 1984 yılında Nıbel Barış ödülünü aldı.
Bizde din adamları Diyanet İşleri Başkanı kılıçla Ayasofya’nın minberine çıkıyor. Müslüman olmayanlara karşı gösterdiği fetih ruhunu, aynı zamanda Müslüman olan Kürt halkına karşı göstermekten de geri kalmıyor.
İspanya ETA sorununu diyalogla görüşerek çözdü. Gandi özgürlük için sivil itaatsizlik eylemleriyle öne çıktı.
25 Mayıs 2015 yılında Kolombiya devlet Başkanı Santos, FARC lideri ile görüştü, Havana’da barış anlaşmasını imzaladı.
Çatışmalar savaşlar taraflar arasında görüşülür ve sonuçlandırılır. Türkiye PKK ile önce Oslo görüşmlerini başlattı, sonra İmralı görüşmeleri başladı.
Bu süreçleri bitirenler, oyuna gelenler Ortadoğu’da elli milyona yakın Kürt halkına karşı stratejik düşmanlık tohumlarını ekmeye çalışanlar, herkesin kaybedeceği çok büyük bir kumar oynuyorlar.
Görüşme heyeti içinde yer alanların başta Demirtaş, Baluken, Akad olmak üzere bir çok seçilmişin tutuklanarak cezaevine konulması, ülkeye yapılan en büyük ihanettir.
Şu sorulara verilecek doğru cevaplar bizi çözüme götürür.
1-Türkiye tarihinden gelen etnik,dini farklılıkları olan bir ülke midir?
2-Türkiye’de demokrasi var mıdır? Yoksa yeni bir anayasa şart mıdır. İspanya gibi farklı halkların varlığı anayasada yer almalı mıdır?
3-Demokratik toplumlarda şiddet nasıl önlenir?Geçmişle nasıl yüzleşilir?
4-Halkın milyonların desteğini alanları kriminalize etmek terörize etmek doğru
mudur?
Siyaset yönetme sanatıysa elbette bunları konuşacaktır. İyi toplumsal bir mühendislik, farklılıkları yönetmek kadar krizleri de zamanında ve en zararla aşma becerisi olarak ifade edilir.
Türkiye’de Kürt sorununu Cumhur İttifakı mı yoksa Millet İttifakımı ile çözeceğiz? Kürtler karşısında ikisinin sicili bozuktur. Elleri kanlıdır teskere arkadaşlarıdırlar.
Türk-İslam resmi ideolojisinin üniter tutkalında, ret inkar asimilasyon hamurunda yoğrulan sistem partileri bu zihniyetlerini terk etmedikçe yeni bir çözüm mümkün değildir.
38 yıldır süren çatışmalar elbette tarafların görüşmesiyle çözülecektir. Barış masasına böyle oturulacaktır. Kimse uzaktan ahkam kesmesin.
Yeni bir Anayasa yapılmadan bu yeni anayasada Kürt gerçekliği yazılmadan,özgürlükler tanınmadan,resmi inkar ideolojisinden vazgeçilmeden ufukta hiç bir çözüm işareti görülmüyor.
Barış ve özgürlük için herkes şimdiden kendi programını ve görüşlerini açıklasın.Yazılı olarak deklare etsin,Kürt sorununa nasıl çözmek istiyorlar.
Yaklaşan seçim taktikleriyle Kürtlerin oyuna konmak isteyenlerin, Kürt halkı oyununa gelmeyecek kadar ağır bedelleri ödedi.
Meclis’te bilinmeyen dil Kürtçe yeni bir anayasada resmi dil olmadıkça, Kürt halkı gerçekliğ tanınmadıkça çözüm olmaz.
Çözüm istiyorsanız,eşitlik, adalet ve özgürlük olmadan asla barış olmaz.