1959 yılında bir araya gelen bir grup insan ilk bakışta sıradan bir düğün gibi görülmesine rağmen arka planda Bask ülkesinin sömürgeci Ispanya’ya karşı kurtuluşu icin bir örgütün kurulmasını amaçlayan bir toplantı yapıyorlardı. Dünya gündeminde ETA (Euskadi ta Askatasuna) adıyla bilinen askeri ve siyasi örgüt böyle bir toplantıda kuruldu.
İspanya’nın kuzeyi ile Fransa’nın güneydoğusu arasındaki bölgelerden oluşan, İspanya’daki nüfusunun 2,200 bin, Fransa’daki nufusunun ise 250 bin olduğu ifade edilmektedir. Bask dilinin diğer dünya dilleriyle hiçbir bağının olmadığı, kimi dilbilimcilere göre de Kafkas dilleriyle yakın ilişkide olduğu ileri sürülmüştür. Kendi dillerinin varlığını sürdürebilmelerinde ve Bask kültürünün oluşumunda dağlık bölge olmasının da etkisi vardır. Bu kadar eski bir dil ve yaşayış olmasına rağmen köklü yazılı edebiyatının olmaması benzer sömürge süreçlerinden geçen halkların kaderiyle aynılığını gösterir. Günümüzde Baskça bilenlerin oranı %20 ve Baskça okuyup yazabilenlerin oranı ise %12’dir. Kürtçenin bilinme ve okunup yazılma oranlarını hatırlarsak, kültürel soykırımın tüm dünyada değişmez stratejik çizgiyi izlediğini görürüz. İnsanların dilleriyle bağını koparmak, kendilerine karşı verilecek mücadeleyi hiçleştirmek demektir.
Genelde birbirine karıştırılan ırk ve etnisite kavramlarını kısaca netleştirmek taraflar açısından kolaylık sağlar. Irk: benzer fiziksel ve genetik özellikler taşıyan insan topluluğu, etnisite: dil, tarih, din ve kültürel pratikler, giyim, beslenme alışkanlıkları gibi gündelik yaşama ait ayırt edici özellikleri barındıran, yurt bağı gibi nitelikleri de göz ardı etmeyen kavramdır.
Basklılar, farklılıkları kabul edilmiş şekilde yaşıyorlardı. Baskılıların kendilerinin ayrı olduklarını belirtmelerinin ve ayri bir kimliğe sahip olmalarının nedeni ana hatlarıyla iki noktada belirginleşmektedir.
1- Karlist savaşları sonrasında 1876 yılında Foral sisteminin (Orta Çağ’dan beri Basklıların toplum yaşamında yer etmiş olan toplumsal ekonomik kurallar) kaldırılması,
2- 19. yüzyılın sonlarında yaşanan sanayileşme İspanya’nın diğer bölgelerinden Bask topraklarına doğru oluşan göç dalgasının yarattığı demografik değişimin getirdiği sonuçlar,
Sabino Arana Goiri… Bask ülkesi anlamına gelen Euskadi/Euzkadi teriminin yaratıcısı, Bask bayrağının tasarlayıcısı ve Bask milliyetçiliğine yön veren Milliyetçi Bask Partisi’nin ( Partido Nacionalista Vasco) kurucusudur. Ilk fikirsel adımı atan, örgütleyen ve çalışanı olarak tarihe geçmiştir.
1923 yılında İspanya’da darbe yapan general Rivera, Bask ve Katalan dillerini yasakladı. Aynı tarihte dünyanın başka bir bölgesinde yer alan bir coğrafyada da benzer bir süreç yaşanmış, Kürt, Ermeni ve Pontos soykırımının ardından M. Kemal tarafından kurulan TC de aynı yöntemi izlemiş ve Kürtçe, Ermenice ve Rumca yasaklanmış, yok sayılmıştır. Genel olarak Türkçeden başka diller yasaklanmıştır. verilen mücadeleler sonucu ve cumhuriyetçilerin iktidarı ele almasıyla 1 Ekim 1936’da Basklılar otonom kazanabilmiş ancak başlayan iç savaş sonucunda iktidarı ele geçirmek isteyen faşist general Franco, Hitler’in desteğiyle başlattığı darbe girişimi üç yıl sonra 1939’da faşist general Franco iktidarı ele geçirmiş, 26 nisan 1937 tarihinde Guernica kasabasını yerle bir etmişti.
1950’li yıllara gelindiğinde bir grup üniversite öğrencisi “Ekin” isimli Bask dilinde “Başlamak” anlamına gelen bir dergi çıkarmaya bir yeraltı dergisi çıkarmaya başladılar. Süreç içinde Katolik Ülke Gençliği ve Milliyetçi Bask Partisi’nin gençlik kanadı olan EGI’nin katılımıyla 31 temmuz 1959 tarihinde ETA kuruldu. ETA’nın ilk tüzüğü Bask ruhunu kurtarmayı amaçlayan, self determinasyon hakkını savunan, laik ama siyasi olmayan bir grubun hazırladığı bir tüzüktü. Görüldüğü gibi, Eta ilk zamanlarda kültürel haklar savunuculuğunu öne çıkararak silahlı mücadeleyi geri plana atmıştır.
Ancak kaçınılmaz olan gerçeklik Bask sürecinde de bir kez daha yaşanmıştır. ETA’nın dikkat çekici bir özelliği de lider kadrosunun örgüt içinde pratik görev alması ve askeri eylemlere katılmasıydı, kendilerini geri planda tutmak gibi bir liderlik anlayışı yoktu. Mücadelenin yönünü silahın belirlediği ilk eylem Franco tarafından kazanılan iç savaşın kutlamasına giden faşistlerin treninin bombalanması eylemiydi, başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen bir irade belirlenmesi açısından yol ayrımı ve tercihti. Düşmanın kanının döküldüğü ilk eylem ise bir yol kontrolünde durdurulan araçta bulunan ETA militani Txabi Etxebarrieta kendisini durduran Guardia Civil (sivil muhafiz) görevlisini öldürdü, birkaç saat sonra da öldürüldü ama ilk şehit olarak tarihe geçti. Anısına yapılan cenaze töreni ve sonrasında ETA daha geniş bir tabana sahip oldu. Elbette sol gelenekte olduğu üzre, şehidin intikamı alındı.
İşkenceci komiser M. Manzanas öldürüldü ve faşist rejimin bu eyleme cevabı ağır oldu. Binlerce tutuklamanın ve baskının ardından ETA silahlı mücadeleyi 1969 yılında askıya aldı. Bu karar bölünmeyi de getirdi, silahlı ve silahsız mücadele yürütmek adına ikiye bölündüler. ETA-pm (Politico Militar) ve ETA-m (Militar) olarak bölündüler. Bu dönemde ETA’nın ayakta kalmasının nedenlerinden en önemlisi Bask ülkesinin gerilla savaşına uygun arazisi, halk desteği ve din adamlarının söylemleriydi, diğer neden ise Fransa’nın faşist Franco rejimine karşı bakışından dolayı ETA’ya sessiz kalmasıydı. Uluslararası gündeme oturmayı ve kısmen de olsa destek sağlamayı belirleyen ise M. Manzanas davası sürerken ETA’nın fahri Alman konsolosu’nu kaçırması oldu. Bu sayede 16 idam istenen davada, 6 idam ve 10 müebbet hapis cezası verildi ve faşist Franco rejimine baskılar arttı. En büyük eylem ise Franco rejiminin ikinci adamı , başbakan L. C. Blanco’nun öldürülmesiydi. Uzun süre izlenen ve arabasının gidiş yolunun altında aylar süren tünel çalışması sonucu aralık 1973 tarihinde kilise çıkışında arabasının geçtiği güzergahı altında patlatılan bomba o kadar güçlüydü ki, arabası kilisenin çatısına uçtu. Bir anlamda ETA, ilk uçan arabanın yapımını gerçekleştirecek teknolojinin oluşmasına katkıda bulmuştur diyebiliriz.
Franco’nun ölümünün ardından İspanya demokrasiye geçme kararı aldı. Yeni anayasada Baskıilara otonom verilmesi gibi maddeler bulunmasına rağmen, Basklılar tarafından kabul edilmedi çünkü İspanyolca tek resmi dil olarak kabul edilmişti. Sonuçta Bask otonomi statüsü ve Bask parlamenter meclisi oluştu. ETA kendi siyasal hedeflerinin karşılanmadığı gerekçesiyle eylemlerine devam etti. ETA’yla mücadele etmek için kurulan paramiliter örgüt cinayetlere başladı. GAL (Grupos Antiterroista de Liberacion). Tıpkı 1990’lı yıllarda oluşturulan JITEM, Hizbullah ve diğer örgütler gibi bir yapıyla karşı karşıya kaldılar. Hedefleri ETA militanları ve ETA tabanıydı. Daha sonra tasfiye edilip yargılandılar. İçişleri ve güvenlikten sorumlu bakanlar GAL ile ilişkide oldukları için ceza aldılar . TC’de ise başta M. Ağar olmak üzere Çiller ve şimdilerin ne hikmetse gözde siyasetçisi M. Akşener ve askerler ile diğer ilgililer bırakın yargılanmayı taltif edildiler.
Bask parlamentosu 1987 yılında ETA’nın eylemlerini kınadı. Hani TC sürekli olarak HDP’ye baskı yapıyor ya, Herri Batasuna aynı baskıya direnemedi.
ETA ile Ispanya arasindaki ilk resmi görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı ancak Bask bölgesinin bir kısmının Fransa topraklarında olması nedeniyle Fransa-İspanya işbirliği sonucu ETA lider kadrosu mart 1992 tarihinde Fransa’da yakalandı. ETA ateşkes ilanlarını süreç içinde tekrarladı, 2011 tarihinde ise süresiz silahlı eylem bırakma kararı aldı. 2017 yılında silahlarının yerini bildirdi ve 16 nisan 2018 yılında kendini fesh etti.
Kuruluşundaki ideolojik belirlemeler olan etnik, sınıf temelli, milliyetçilik ve sosyalist hedeflerden vazgeçmişlerdi. Elbette bir örgütün kuruluş amacı ile süreç içinde yaşanan sosyal ve siyasal değişmeler zamanla değişime uğrarlar. Ancak ulusal hedeflerden vazgeçmek, uğruna mücadele ettiği, bedel ödediği herşeyden vazgeçmeyi de beraberinde getirmemelidir, aksi takdirde kendi otonom parlamentosunda bile kınanmayı da ardında getirir. Hatta kişisel ilişkiler ve anlamsız ittifaklarla siyasal kontenjandan katılanlar da o kınamaya katılırlar.
ETA’nın bayrağında yer alan “yılan: siyaseti”, “balta: silahlı mücadeleyi” vurgular. “Bieten Jarrai” ise “ikisinden de geri kalma” demektir. Bir kurtuluş mücadelesinin hedefi ne olursa olsun, bu slogan birbirinden ayrılmaz bir bütünü ifade eder. Sadece siyaseti hedeflemek, güçlü olan egemenin karşısında güçsüzlüğü, sadece silahlı mücadeleyi hedeflemek ise siyasi hedefi olmayan bir çatışmayı gösterir.
Ve Eta sürecine bakarak diyebilirizki, insanlara “siyaset yapın, silah çözüm değildir” diye propaganda yapmanın anlamı, egemenlerin istediği bir “çözüm”den başka birşey değildir, bu nedenle bir kez daha “Bieten Jarrai”,”ikisinden de geri kalma”……