İttihat ve Terakki partisinin Türk-İslam sentezi ile donanmış versiyonu (daha doğrusu fonksiyonu) olan AKP’den sadece Anadolu halkları değil , komşu halklar da çekmektedir. AKP her anti-demokratik iktidar gibi içte sıkıştıkça dışta da halklara zarar veriyor , acı çektiriyor. Tüm bölge AKP’ nin politikalarından nasibini alıyor, hışımına uğruyor. Halklar her gün bir savaş senaryosuyla uyanıyor, savaş ve çatışma tedirginliği yaşıyor. Öncelikle içte halklarımıza reva görünen AKP uygulamalarına bakalım; Kürt , Türk, Laz, Çerkez , Rum, Ermeni… halkları AKP’nin demokrasi, özgürlük, kardeşlik söylemlerine rağmen iyi bir gün görmedi. Kürt coğrafyamızda adeta ateş yanıyor. Bu ateş her gün onlarca eve düşüyor, evleri, yuvaları yakıyor bölge ateş topuna dönmüş durumda. Her gün analar ağlıyor, ocaklar sönüyor. Katliamlar tam gaz devam ediyor, analar babalar çocuksuz kalıyor, çocuklar anasız, babasız, kardeşsiz kalıyor. Ama iktidar demokratik çözüm yerine şiddeti tırmandırıyor. HDP operasyonları adı altında Mc Carty dönemini aratmayan gözaltı, tutuklama, takip, dinleme, tehdit ve göz dağı Kürt politikacılarının günlük yaşamı haline getirildi. Düşünen, düşüncelerini ifade eden, çözüm projeleri sunan politikacıların üzerine haksız biçimde gidilmekte, siyasi soykırım pervasızca uygulanmaktadır. Seçimle görevlere gelen HDP’liler tasfiye edlilerek Kürt sorununda bir muhataptan kurtulmak istenmektedir.
HDP’nin tutuklamalarla kolu-kanadı kırılarak muhattap olamayacak duruma getirilmek istenmektedir. Bu uygulamayla K. Burkay , İ. Güçlü ve KDP’liler benzerlerinden oluşacak sahte muhattapların önü açılmak isteniyor.. Bu tavır Kürtlere yapılacak en büyük kötülük olur. Birlik anlayışını zedelemek için egemenler el açıp dua ediyorlar. Bu oyuna gelinmemeli.HDP hakkında dava acarak kendilerine yakın kürtlerden oluşuma gidilmek isteniyor.
KESK üyesi memurlara karşı da aynı yöntem uygulanarak iktidara yakın sendikalarla baş başa kalınmak isteniyor. Toplumun bu direngen kesiminden de kurtulup, muhalafet edemeyecek duruma getirilmek için KESK’e en şiddetli şekilde yönelinmektedir. Tutuklanan KESK üyesi memurların tümünün Kürt olmasının anlamı ise, ”memur bile olsan Kürt isen, sana yaşam hakkı tanımam” denmektedir. Akademik- demokratik taleplerini gündeme getiren öğrenciler göz altına alınıyor, onlarca yıl cezalara çarptırılıyor. Gazete, dergi yazarları, gazeteciler, aydınlar tutuklanıyor. Gençlerin gelecekleri karartılıyor. Açlık, sefalet bir avuç rantçıya uğramıyor ama Türkiye nin her yerinde kol geziyor. Uygulanan kur rejimi yoksulları ezip geçiyor. Ekonomik bunlalım yaşam zindana çeviriyor. Açlık ve sefalet çekilmez hale geliyor. Emekçilerin giderek yoksullaşması yetmiyormuş gibi iş kazaları sonucu her yıl onlarcası yaşamını yitiriyor. Köylüler girdi fiyatları karşısında üretim yapamıyor, ürettiğini ise satamıyor. Gıda, hayvan ürünleri, sebze ve meyvelerin önemli bir bölümü ithal edildiğinden Anadolu köylüsü zarar ediyor. Esnaf ve zanaatkar siftah yapmadan kepenk kapatıyor. İflaslar birbirini izliyor. Sattığının yerine yenisini koyamıyor. İşçi köylü, memur yoksullaştıkça onların alışveriş yaptığı esnaf da yoksullaşıyor. İşsizlik ise azalmak yerine her gün artıyor. İnsanlar çöp kutularından ekmek topluyor. Aileler dağılıyor, boşanmalar çoğalıyor. Özetle; Anadolu viran yerine dönmüş durumda. Siyasi, ekonomik, sosyal bunalım Türkiye’nin her yerini sarmış, ateş Kürt çoğrafyasını yakarken, Anadolu’nun batısı rahat bir gün geçirmiyor. Şehirlerin yoksul mahallelerine her gün cenazeler gelirken iktidar yanlıları har vurup, harman savuruyor. AKP İktidarı tüm topluma ruhsal bunalım yaşatıyor. Toplum her gün korku yaşıyor , yaşatılıyor. Bilinçli bir tercihle toplumun tansiyonu yükseltiliyor, gerginlik yaşatılıyor. İçte iktidar halka acılar yaşatırken, dışta benzer bir süreç yaşanıyor. İttihatçıların yaptığı gibi bir çok ülke ile sorun yaşanıyor. AKP lideri komşu ülkelere “aklına geleni “ söylüyor. Oysa meşhur bir söz vardır “ aklına geleni söyleyen, aklına gelmeyeni yaşar. Şu bir gerçek “demokratikleşmeyen rejim, sadece halkına değil, komşu halklara da zarar verir…”