(Bu bir Anneler Günü yazısıdır: Annem Sultan Okutan’a ve tüm ezilen annelere hürmetle…)
Ana sen öldükten sonra kişisel ve toplumsal hayatımızda çok şey değişti. 1983’ten bu yana sensiz geçen günler daha da zordu. Sensizdik, kimsesizdik adeta. Biz de Kürdistan toprakları gibi parçalandık,biz de halkımız gibi dört bir yana savrulduk. Biz de hakkını hukunu, özgürlüğü, vatanını arayan insanlar gibi seni aradık. Çünkü sen yurttun, vatandın, özgürlüktün. Sen yurdu işgal edilmiş, özgürlüğü elinden alınmış, dili koparılan acılılı halktın. Kadındın,anaydın,bizi yaradandın. Sen varken 12 kardeş köyümüzde bizi doğurduğun ve cefayla büyüttüğün derme çatma yığma evde toplanırdık. Sabahlara kadar oyun oynar, şiir okur, kilam söylerdik. Sanki özgürlüğünü kazanmış, özgürlük bayramını kutlayan gençlerdik, onlar gibi şendik. Sen gidince darma-duman olduk, dağıldık, bir daha bizi topluyacak kimsemiz yoktu artık. Bizi okula gönderirken Kürtçe konuşursanız karışmam, dayak yersiniz diyordun. Seninle köyün tek radyosu olan radyomuzda Aram Tigran’ı, Kavus Ağa’yı Erivan radyosundan dinlediğimizde efkarlandığımız, duygulandığımız olurdu zira anadilimiz yasaktı. Hani seninle Ayşe Şan’ı dinlerken birlikte ağladığımız dil, anadilimiz yasaklanmıştı ya senden sonra da yasaktı ana, şimdi de yasak.Belediye otobüsünde yevmiyeci olarak çalışan Kürt işçiler Kürtçe konuştuklarında bıçaklanıyor, öldürülüyor. Bu çağda anadilimizle eğitım yapamıyor çocuklarımız. Kürtçe eğitim böler diyorlar. Oysa biz Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla 2’ye, Lozan’la 4’e bolünmedik mi zaten?
Anacığım, sen ölmeden önce 12 Eylül askeri darbesi olmuştu ya, o günün anayasası hala yürürlükte. Yine insanlarımız Kürt oldukları için aşağılanıyor. Hala anayasaya göre Kürt yoktur, Kürt dili yoktur. Adalet yoktur, hukuk yoktur, özgürlük yoktur, Kürt yoktur, Kürdistan yoktur.Yani sen yoktun, biz yokuz.
12 Eylül’ün katlettiği insanlardan biri de sensin aslında. Neden mi? Çünkü bir oğlun 12 Eylül cuntası tarafından tutuklanmış ve yanlış bir anlaşılma sonucu oğlunun cezaevinde işkenceyle oldürüldüğu haberini almıştın. Ve o an tansiyonun yükselmiş, beynine kan sıçramış ve ölmüştün oracıkta. İşte bunun için binlerce insan gibi 12 Eylül senin de katilindi. Binlercesinin katili olduğu gibi. Çocuklarının kemiklerini arayan anaların yavrularının katili, işkencelerde öldürdükleri gençlerimizin katili olduğu gibi senin de katilindi 12 Eylül faşist rejimi. Ana çektiğin acıların hangisini anlatayım? Hastalandığında babamın seni doktora götürmeyerek ölüme terk ettiğini mi anlatayım. Yoksa çocuklarından herhangi birisi yaramazlık yaptığında babamın senin suçunmuş gibi seni azarlamasını mı? Yoksa evde yağ bittiğinde gizli gizli dayımın dükkanından borca yağ almanı mı anlatayım. Ya da şafak vakti uyanıp ahırları temizledikten sonra saçda ekmek yapıp bağda bahçede çalısan babamla abilerime yemek yetiştirmeni mi? Sen ağıtlarla büyüdün ama bizi ninilerle büyüttün ana. Sen aç kaldın bizi doyurdun. Sen yorulmadın biz yorulduk ana sensizliğinde. Ağladın ama bizi ağlatmadın. Sınırlar cetvelle çizildiğinde Rojava’da kalan akrabalarına ağladın…Köyde ölen akrabalarına ağladın, babamın zalimane baskılarına ağladın…. Ana yine de sen şanslı sayılırsın, biliyor musun? Hiçbir çocuğunun acısını görmedin. Senin yaşıtların olan analardan bazıları çocuklarının cenazelerini, kemiklerini bile bulamadı. Bir ananın çocuğu Diyarbakır Dağkapıda gazete dağıtırken bisiklet üzerinde öldürüldü. Satmak istediği gazeteler cenazesine örtüldü. Bir başka ananın cocuğu evden alınıp kaybedildi. Bir diğeri Newroz kutlamasına giderken arkadan kalleşçe vuruldu. Binlerce ölüm yaşandı, yaşanıyor bizim coğrafyada. Bu Anneler Günü’nde yoksun aramızda! Hiç mutlu değilim bugün! Ama benim gibi milyonlar var anasız babasız kalan…On binler var hapiste,sürgünde. Senin ekmek arasına sürdüğün taze yağın kokusunu özledim, senin kokunu da. Senin ve çocuklarını kaybeden, yiğit Kürt gençlerini doğurup yetiştiren tüm anaların ve bu arada sayfamdaki tüm kadın anaların Anneler Günü’nü kutluyorum.Saygıyla!