Uğur Güney Subaşı: İspata Muhtaç Güç!

Yazarlar

Görüntülerden anladığımız kadarıyla o sırada karakolda bulunan ve eli silah tutan hemen hemen herkesi Van’ın Başkale ilçesindeki bir mezrada yaşayan, ya da bilemiyorum belki de orada saklanan bir şüpheliyi gözaltına almak üzere bu mezraya oluk oluk yığarak çevredeki tüm kadınların yürekleri yakan çığlıkları eşliğinde nedense “gökyüzü” ile tuhaf bir biçimde dakikalarca çatışmaya giren özel harekat timinin, Türk’ün o baş edilemeyen, sorgulanamayan sonsuz gücünü(!) üstelik sadece o sırada kendilerini çığlıklarıyla protesto eden bölge halkına karşı değil; bu memlekette yıllardır “üvey evlat” muamelesi gören ve bu sebeple de sık sık “gökyüzü” ile yer değiştirmek zorunda kalan tüm “olağan şüpheli” yurttaşlarımıza karşı da gösteren görüntülerini sosyal medya üzerinden eminim ki siz de benim gibi içiniz fazlasıyla acıyarak ve tabii sık sık da daralarak izlemişsinizdir.

Oysa yalnızca hayatımızın üzerinden silindir gibi geçip giden AKP faşizmi döneminde değil, cari iktidarlardan tümüyle bağımsız olarak o bölgedeki her şeye ve herkese yıllardır hakim olduğunun ve bu sebeple de ihtiyaç duyulması halinde özellikle de bölge insanının hayatına bir gün ansızın kolayca girebileceğinin sabah akşam propagandasını yapmaktan zinhar bıkmayan böylesine kudretli ve iddialı bir devlet organizasyonunun kendi yurttaşlarına karşı sürekli ama sürekli olarak “gövde ve güç gösterileri” yapma ihtiyacını hissetmesi size de bir hayli tuhaf gelmiyor mu?

Hani izaha muhtaç mizah kötü mizahtır derler ya, yoksa ispata muhtaç güç de kötü güce mi tekabül etmektedir? Çok daha az kolluk kuvvetleriyle ve tabii çok daha profesyonelce her şeyi kitabına ve hukukuna uygun olarak sakince yapabilecekken, zaten başta ekonomi olmak üzere birçok büyük sorunla sabah akşam boğuşmak zorunda kalan bölge halkını hiç gereği yokken göz göre göre paniğe sevk eden bütün o abartılı baskın sekansları, çevreden ve tepkiden etkilenmeyen soğukkanlı Rambovari duruş pozları, yoksa o ışıltılı gücün, her şeye ve herkese sonuna kadar hakim olduğu iddiasındaki o asırlık kudretin aslında sanıldığı kadar da “güçlü” ve “hakim” olmadığının gizli birer itirafı mıdır? Siz ne düşünüyor ya da hissediyorsunuz bilmiyorum ama, bana sanki öyle gibi geliyor erenler.

Zira gerçekten her şeye ve herkese tümüyle hakim olduğu iddiasındaki “gerçek bir gücün” bu türden kalabalık ispat ayinlerine hiçbir şekilde ihtiyacı olmayacağını; çünkü ispatına hasıl olmayan gerçek bir gücün temelinde sonu ırkçı ayrıştırmalarla, sonu mezhepçi ötekileştirmelerle biten silah zoruyla korkutmaların, dize getirmelerin ve hatta hunharca boyun eğdirmeye çalışmaların değil; sonu hukuk ve adalet yoluyla sevinçte ve kederde gönülden birleşmelerle biten aynı ırk ya da mezhep paydasında olmasa bile, aynı toprak parçası üzerinde tek bir amaç doğrultusunda bir olmaya, gerçekten birlik olmaya “ikna etmelerin” olduğunu düşünmekteyim.

Dolayısıyla gerçekten gelenekleri olan, güçlü bir devlet olduğunuz iddiasındaysanız eğer, bu kahredici gücünüzü size her şeyini emanet etmiş çilekeş halkınıza saldığınız o kadim korkulardan değil; memleketin istisnasız her yerinde, tüm yurttaşlarınız için hayata geçireceğiniz hukuktan, adaletten ve ahlaktan almalısınız. Sizi halkınızın ve medeni dünyanın gözünde saygın kılacak olan yegane faktörler işte bu evrensel hasletlerdir, kriterlerdir, tercihlerdir, artık bıktırıcı hale gelen o nefret dolu militarist gövde gösterileri değil!.

 

Haziran 2022, Adana (Selahattin Başkan’a, Osman Kavala’ya, Mehmet Baransu’ya, Alparslan Kuytul’a ve diğer tüm siyasi tutsaklara özgürlük)

İlginizi Çekebilir

Suna Arev: Bir ihanet girdabı…
Ali Engin Yurtsever: Niyetler ve Gerçekliğin Ayrımı

Öne Çıkanlar