Dünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma bayramı tüm dünyada kutlanıyor.
Gelinen noktada bence bu bayramın işçi sınıfının yanında ezilen ulusların, ezilen cins olarak kadınların ve tüm ezilenlerin kurtuluş ve mücadele bayramı olarak kutlanması daha doğru olacaktır.
Zira sanayi toplumu dönemindeki işçi sınıfı kadar bugün teknik elemanlar, kadınlar, memurlar da en az işçi sınıfı kadar ezilmekte ve sömürülmektedir. Keza ezilen uluslar bu vahşi rejim altında inim inim inlemektedirler.
Bu bakış açısıyla işçilerin, kadınların, memurların, Kürt halkının 1 Mayıs bayramını kutluyorum.
Evet Türkiye ezilenlerinin ve sol, sosyalist hareketin birçok sorunu var.
Bu sorunların başında sol hareketin hala sanayi toplumunun bakış açısıyla sorunlara çözüm önermesi gelmektedir. Böyle olunca da Türk solu 150 yıl önceki kurtuluş reçetelerini sunmaktan geri durmamaktadır.
Türk solu’nun başka ve çok önemli bir handikapı da İttihatçıluğın tekçi, ırkçı ideolojisiyle kendi arasına mesafa koyamaması ve Kemalizmin etkisinden kurtulamamasıdır.
Bu durum istisnalar hariç onları İttihatçıların ve Kemalizmin yanında olmaya ve dolayısıyla devlet solu olmaya mahkum etmektedir. Oysa sol devletçi olmaz, halkçı olur.
Demek ki sol’un çağı, sınıfı ve devleti doğru okuması artık elzemdir. İttihhatçıların ve Kemalistlerin kurduğu rejimle önce hesaplaşması ve bağını koparması zorunluluktur.
Bu durum gerçekleşmeden sol Kürtlere doğru bakamaz, Kürt hareketiyle doğru ve sosyalist temelde ilişkilenemez, zik-zak yaparak gerilemeye devam eder.
Bu nedenlerden ötürüdür ki Türk sol’undan sonra kurulan sosyalist ve komünist partiler devrim yaptı ,reel sosyalizmi yaşadı Türk sol’u hala yerinde bile sayamıyor, geriye gidiyor.
Orta doğu’da bugün sosyalizmin temsili Kürt hareketiyle yaşanmaktadır. Türkiye’de ve bölgede demokrasi mücadelesine öncülük etmesi bunun önemli kanıtıdır. Rojava’da kurmaya çalıştığı komünal ve konfederal sistem bu görüşün gerçek olduğunun en önemli kanıtıdır.
Sol’un Kürt hareketine bakışı kimi iyi niyetli, dürüst ve sosyalizme gerçekten bağlı birkaç örnek dışında genel anlamda ırkçı ve sosyal şovendir.
Bir iki örnek verelim.
Birkaç gün önce TİP’li Ahmet Şık Kürtleri faşist olmakla suçlayıp, ”Demirtaş’ı HDP’den çıkarın geriye birşey kalmaz” biçiminde bir açıklama yaptı.
Kemal Okuyan isimli sosyal şoven ise hergün benzer açıklamalar yapıyor
Bu ırkçılara soruyorum zaten var olan, sosyolojik bir gerçeklik olan HDP’nin yaratmadığı Kürtlerin varlığını söylemek mi yoksa Kürtlerin varlığını ve mücadelesini inkar etmek mi faşistlik?
Devam edelim; Demirtaş zekidir, yurtseverdir, kapsayıcı ve kazanımcıdır. Kürt hareketinin yetiştirdiği bir liderdir. Kürt hareketinin ideolojisiyle, demokratik anlayışıyla hareketin atmosferinde büyümüştür. Kürt halkının verdiği emeğin, bedelin ürünüdür.
Demirtaş olmassa HDP bir hiçdir demek HDP’yi, Kürt hareketini tanımamaktır. HDP’nin içinde binlerce Demirtaş var..Demirtaş son 15 yıldır var. Kürt hareketi çok daha uzun yıllardır, en az on yıllardır var.
Kimse Demirtaş’ı seviyor ayağına yatıp Kürtlere hakaret edemez. Bu aynı zamanda Demirtaş’a da hakarettir.
Ergenekoncu bozuntusu Ahmet Şık, Erkan baş, Kemal Okuyan vb. sosyal şovenleri solun önünden alın sosyalist hareket çok daha büyüyecektir, sosyalist hareketin gelişmemesinin en önemli nedeni rejim tarafından bu ve benzerlerinin sosyalist hareketin önüne tampon olarak yerleştirilmesidir.
İyi ki kürt halkı var, iyi ki Kürt hareketi var. Türkiye sol hareketine yol gösteriyor, demokrasi mücadelesine öncülük ediyor. O da olmassa sol’u, sosyalistliği Ahmet Şık ergenekonculuğu sanacaktık.
(Bu konuda geniş açıklamayı perşembe akşamı ZANA TV’de yapacağım)