Ali Engin Yurtsever: Helios Madalyonu ve Savaşın Görünmeyen Yüzü 

Yazarlar

Helios antik Grek mitolojisinde güneş tanrısıdır. Görünen yüzüyle insanlara sıcaklık, canlılık ve bereket verir. Bir madalyonun üç yüzünden bakmak istediğimiz tarafın bize vermesini umut ettiğimiz gibi. İstiyoruz ki elimizde Helios madalyon şeklinde olsun ve baktığımız taraf bize istediklerimizi versin. 

Madalyonun üç yüzünün iki yüzünde yer alir savaş. Savaşan güçler ve bu güçlerin destekleyenleri sadece bir tarafına bakar, madalyonun arka tarafına bakmazlar, bakmaktan kaçınırlar. Çünkü kendilerine gerekli olan baktıkları taraftır. Baktıkları tarafta düşmanın yenilgisi, korkaklığı ve kaybettiklerine karşı elde edilen zafer, kahramanlıklarla dolu feda edilen hayatlar ve geleceğin parlak umudu bulunur. Oysa madalyonun üçüncü yüzü tek kelimeyle bir yıkımdır. Parçalanmış hayatlar, o hayatların geride kalanlara verdigi darmadağın edilen ve sürekli geçmişe takılı kalınan geriye dönük yaşanmışlıklar, hayatlarının baharında yitip giden canlar ve ahlaki değerleri başta olmak üzere çöken toplumsal bir yapı. Bunların ardından dev gibi dikilen sağlık, eğitim, barınma ve işsizlik gibi toplumsal hayatın yeniden kurulmasını ve çözümü bekleyen sorunlar. 

Ütopik düşüncenin izini takip edip, gerçekliğin reddine alkış çalarak “sorunlarımızı konuşarak çözelim, halledilmeyecek bir sorun yok” demek suya sabuna dokunmak istemeyenler için bir yöntem olabilir ama sınıfsal ve ulusal sorunların savaş dışında çözümü olmadığını insanlık tarihinin sayfalarından biliyoruz. Sınıfsal egemenlerin ve sömürgecilerin ele geçirdikleri üstünlüğü öyle konuşarak, ikna edilerek geri vermeyecekleri bilindigi için savaşın reddi yerine, bu gerçekliğin başka bir yönüne bakmak da gerekiyor. 

Silahı eleştiri olarak kullanan her sınıfsal ve ulusal devrimci yapı kitlelerin itici gücüne ihtiyaç duyar. Çünkü daha iyi bir yaşam fikri teorinin tahtından kalkıp ancak pratiğin sokağına indiğinde ve kitleler o fikrin kendi yaşamları için iyi olduğunu düşündüklerinde ve sahiplendiklerinde bir anlam ifade ederler. Bu siyasi ve askeri yapılar sorunun savaşla çözüleceği düşüncesinin temel alındığı bir kapıdan geçerler. Ancak her yeni üretim ilişkisi gibi, bu kapıdan geçildiğinde nelerle karşılaşacağı henüz bilinmeyen bir geçişin ilk adımı olacaktır. Şimdi “düşman”la bir noktada buluşup, hemen sonra da yollarının ayrılacağı bir noktadır bu. Madalyona baktığımızda sadece Helios’un yüzünü görüp mutlu olunan bu nokta aynı zamanda bir kopuş anıdır. 

Savaşın hep siyasi ve askeri zafer yönüne duyduğumuz ihtiyacın gerekçesi var. Çünkü gördüğümüz zulmün tahammül sınırını çoktan geçtik. Bunların hesabı sorulsun istiyoruz, “barış” adı altında geçmişi silmek yaralarımızı sarmayacak. Çünkü dile getirilen “barış” adı altındaki sözler sadece geçmişi unutup, olanları kabullenmeyi öneriyor. Oysa binlerce insanımızı kaybettik, kimilerinin mezarı bile yok. Bedenlerinden geri gelmeyecek parçaları yitirenler, gelecek kaygısıyla savrulup sokaklara düşenler, uyuşturucunun yollarından geçenler, hırsızlığa başvuranlar, gözlerinden akan yaşların eşliğinde bedenlerini satanlar, geçinmek için çöp kutularına uzanan eller ve hepsinden bir parça olan, hepimizi kavrayan ruhsal travmalarımız… 

Savaşa önderlik eden merkez yapıların kendi toplumsal yapılarının karşılaştığı bu sorunlara yönelik çözüm yollarına ilişkin bir yol haritalarının olması gerekir. Bütün bir toplumsal yapı sürekli olarak ve sadece savaşın zaferlerine odaklanarak bir yaşam süremez.

Kurdistan özgürlük mücadelesi bu sorunlarla birlikte yürüyor. Ancak koşulları bir gerekçe olarak kabul edip bu sorunlara yeterince eğilememek belirgin hale geliyor. Bugün Kurdistan’da yaşayanlar, oradan çıkıp da dünyaya savrulan kitlenin yaşadığı sorunlar müdahale gerektiriyor. Elbette her an sömürgeciliğin kurşunları ve bombaları altında yaşayarak bir mücadele yürüten bu hareket tamamıyla bu alandan uzaklaşmış, bırakmış değildir. sahiplenme ve yardım kurumları güçleri ölçüsünde müdahale etmektedirler. Ancak bu kadar büyük ve bu kadar geniş coğrafyalara yayılan bir halk kitlesinin mücadele ölçeğinde yaşayacağı sorunlar da elbette büyük olacaktır ü. 

1984 yılından itibaren savaşın etkilediği devasa bir Kürt nüfusu var. Madalyonun üçüncü yüzünde yer alan ise görülmekte zorlanmaktadır. Yüz bin civarında insan sömürgeciler tarafından öldürüldü. Mezarının bile bilinmediği on binlerce insanımız var. Yüz binlerce insan göç ettirildi, göç etti. Zindanlarda uzun yıllarını bırakanların, girip çıkanların sayısı elli binden fazla. Boşaltılan yerleşim yerlerinden koparılanlar başka bir yerde yeni bir yaşam kurmanın, ekonomik gelir elde etmenin ağır bedeliyle karşı karşıya kaldılar. Daha da ağır bir yük olarak bedenlerini satmak zorunda kalanlar oldu. Devlet görevlileri tarafından bilinçli olarak desteklenen uyuşturucu satımı ve kullanımı bir bataklığa dönüşmüş durumda. Anadil kullanımı Türk metropollerinde kaçınılmaz olarak düşük düzeylere indi. Otuz yıl önce sömürge mahkemelerine sadece siyasal sorunlar giderken şimdilerde adli sorunlar da çoğunlukla gitmeye başladı. 

Bir mücadelenin etken gücü kitlelere geleceğe dair yeni bir yaşamın çekici düşünü vermekle sınırlı kalamaz, kaldığı zaman o ana dair gerçeklikten kopmaya baslar. Çünkü kitlelerin yaşamı bugüne dairdir, bugün çözüm bekleyen sorunlarıyla mücadele ederken, içinde oldukları yapının desteğini beklerler. Örneğin Erdoğan yönetimi geniş bir halk kitlesini yoksulluğun çemberinde tutarken aynı zamanda onlara aylık ekonomik destekte bulunmakta, böylelikle kitlesiyle olan bağını korumaktadır. 

Kurdistan özgürlük mücadelesi ülkesi sömürgeleştirilenlerin, kimliği reddedilenlerin, yoksulların, umutsuzların veya başka bir tanımla “baldırı çıplakların” etinden, kanından, hayatından doğmuştur. Mücadelenin sessiz emekçileri katlandıkları her acının bir değeri olduğunu, olacağını bilerek günümüze geldiler. 

Bir madalyonun iki değil üç tane yüzü olduğu söylenir. Biz her madalyonu değil, Helios’un madalyonunu elimizde tutuyoruz ve gördüğümüz tek yüz: güneşin sıcaklığını ve aydınlığını bize gösteren yüzüdür.

İlginizi Çekebilir

IFJ: Gazze’deki çatışmalarda 16 gazeteci öldü
BM Ukrayna Komisyonu: Savaş suçları ve insan hakları ihlalleri devam ediyor

Öne Çıkanlar