Başurè Kürdistan’da savaş kızışıyor. Hergün Türkiye’ye onlarca asker cenazesi geliyor. Ama Türk devleti bu kayıplarının intikamını Rojava demokratik yönetiminden almaya çalışıyor.
Dün geceden bu yana Rojava’da sivil yaşam alanları, ekonomik ve enerji tesisleri yoğun biçimde bombalanıyor.
Bu intikamcı anlayış bitmişliğin, tükenmişliğin resmidir. Başur’daki çatışmaların Rojava yönetimiyle ne ilgisi var diye kimse sormuyor.
Bu saldırıların nedeni; nasıl olsa Kürt her yerde Kürt’tür, hepsi düşmandır, tümü ölmeyi, aç kalmayı haketmiştir diyen Türk devletinin ırkçı anlayışıdır.
Dikkat edilirse bir kaç gün önce dünyanın en demokratik anayasası diyebileceğimiz Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Toplumsal Sözleşmesi kabul edildi.
Aslında Rojava’ya son saldırıların nedenlerinden biri de bu demokratik sözleşmeye cevaptır. TC bu örnek anayasayı kabul etmediğini de bu saldırıyla söylüyor.
Faşist Mahmut Esat Bozkurt’un yazdığı ırkçı Türk anayasasının faşizmin belgesi olduğunu ve bunun Rojava anayasasıyla kıyaslanması istenmiyor.
Türkiye’de yaşayan insanların Rojava anayasasına bakarak aydınlanmasının önüne geçilerek bu anayasanın tartışılmasını engellemek istiyor.
Dikkat edilirse Rojava’ya dünden bu yana yapılan saldırılar daha çok Noel bayramına hazırlanan Hıristiyanların yaşadığı yerlere yapılıyor. Bu da İttihatçı ruhun hiç bitmediğini gösteriyor.
Yine başa dönersek peki gelen cenazelerin evlerine baktınız mı? Bu evler arasında hiç villa var mı? Hiç lüks apartman var mı? Tabii ki yok. Evler eski, gecekondu türü evler. Ölen askerlerin ailelerinin giyim kuşamlarına baktınız mı? Yoksul oldukları her hallerinden belli olmuyor mu?
Siz hiç boğazdaki villalara asker cenazesi geldiğini gördünüz mü? Ankara Or-An semtinde hiç bir ailenin çocuğu bu savaşta yaşamını yitirdi mi?
Türkiye solu bu durumu anlatamıyor, anlatmıyor. Bu savaşın Türk halkına maliyetini Türklere anlatmak da Kürtlerin omuzlarında kaldı.
Türk faşizmi ırkçılaştırdığı kesimleri Başur’dan gelen cenazeleri bahane ederek başta DEM Parti yönetici, üye ve binalarına saldırtabilir. Herkes dikkatli olmalıdır. Geri adım atmadan halkla daha çok bütünleşilmeli ve binalar, yöneticiler korunmalıdır. Tüm sivil toplum kurumları güçlerini birleşmelidir.
Derin devletin her türlü provakasyonuna karşı duyarlı olunmalıdır. Kürt halkı bütünleşmeli, dostlarıyla kenetlenmelidir. Örgütlü halka hiç bir gücün geri adım attıramıyacağı unutulmamalıdır.