🔴 IŞİD’in tüm dünya için halen bir tehdit olduğunu vurgulayan DEM Parti yetkilileri, Kobani davasında tutuklu siyasetçiler için Avrupa Parlamentosu’ndan daha somut adımlar atmasını bekliyor…
DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberi:
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, IŞİD’in ciddi bir biçimde örgütlenmeye devam ettiğini belirterek, “Kobani Davasında çıkan karar onlara da selam olmuştur. Karar, IŞİD’e bir gül uzatmadır” dedi.
DEM Parti, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, üç yıldır süren Kobani davasında aralarında eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın bulunduğu 24 sanığa mahkûmiyet kararı vermesinin ardından bir toplantısında kararı değerlendirdi ve yol haritalarını paylaştı.
DEM Parti temsilcilerine göre siyasette normalleşme ve yumuşamanın tartışıldığı süreçte, Kobani davasından çıkan ağır cezalar, “Kürtler hariç normalleşme” anlamına gelirken Kürtlere baskının artacağına işaret ediyor. DEM Parti, Avrupa İnsan hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının bağlayıcı olduğunu hatırlatıp tutuklu siyasetçiler için Avrupa Parlamentosu’ndan daha somut adımları atmasını bekliyor.
“IŞİD’e karşı olan her kesim için önemli”
Türkiye’de iktidarın IŞİD’le etkin bir şekilde mücadele etmediğini düşünen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kobani kararı da bu çizgiden dönmeyeceğini gösteriyor” diyor.
Hatimoğulları’na göre Kobani kararının bozulması IŞİD’e karşı olan her kesim için önemli. Hatimoğulları, “IŞİD hücreleri şu an uyuyor ama halen dünyanın herhangi bir yerinde tehlikeye yol açabilir. Umarız üst mahkemeler bu kararı düzeltecektir” ifadelerini kullanıyor.
“AİHM kararlarının bağlayıcılığı konusunda Avrupa’dan daha somut adımların atılmasını bekliyoruz” diyen Hatimoğulları, ekliyor: “Türkiye’nin özellikle mülteci sorununu bir tehdit unsuru olarak kullandığını biliyoruz. Dolayısıyla orada bir çekinik durma hali var. Ancak bu herkese zarar vermektedir. IŞİD hala capcanlı bir tehlikedir.”
“Gezi de Kobani de baskı aracı”
Hatimoğullları’na göre Kobani kararıyla Türkiye’deki demokratik ortam talebine de ceza verildi.
Gezi davası ile Kobani davasının bu anlamda bir benzerlik taşıdığına işaret eden Hatimoğulları, iktidarın her iki davayı da topluma baskı aracı olarak kullandığını söylüyor ve bu davalarda alınan kararların bütün topluma bir mesaj olduğunu düşünüyor.
Kobani davasını bir “siyasi intikam davası” olarak tanımlayan Tuncer Bakırhan ise “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kobani davası için siyasi dava değil diyor. Evet, siyasi dava değil siyasi intikam davasıdır” ifadelerini kullanıyor.
Bakırhan, kararı tanımadıklarını belirterek, “Batı sadece ‘Kaygılıyız’ demek yerine Türkiye’yi adalete davet edebilseydi bu sonuçlar ortaya çıkmayacaktı. Artık başka bir dil ve politikanın da tutturulması gerekir” diye konuşuyor.
“Muhalefetin birlikte durması önemli”
Bakırhan’a göre bu anlamda muhalefetin desteği de önem taşıyor: “Kobani davasının bir hukuk davası olmadığını, bir siyasi dava olduğunu CHP’nin söylemesi kıymetlidir. Baskıcı rejimi ortadan kaldıracak olan tam da bu. Haksızlıklara hukuksuzluklara karşı muhalefetin birlikte durması önemli.”
Kürt hareketine karşı tutumun geçen yüz yılda olduğu gibi diyalogdan uzak olduğunu savunan Bakırhan, Türkiye’de tartışılan normalleşme ya da yumuşama sürecinin Kürtleri nasıl etkileyeceğine ilişkin ise “Seçim sonrası Kürtlere karşı ciddi bir gözaltı ve tutuklama furyası başlatıldı. Parti üyemiz ve yöneticilerimizle ilgili son bir ay içerisinde 300’ün üzerinde gözaltı ve 100’ün üzerinde tutuklama var. Bir normalleşme bizim için söz konusu değil” ifadelerini kullanıyor.
Kobani kararının, iktidarın Kürt sorununa ret ve inkar yoluyla yaklaşacağını ortaya koyduğunu düşünen Bakırhan, “Keşke bir normalleşme olsaydı. Sabahın dört buçuğunda kapımız çalacak kaygısıyla bir gece de uyumasaydık. İktidar belli ki bu baskıcı politikalarını bize karşı devam ettirecektir. Bizim de buna karşı mücadelemiz devam edecek” diye konuşuyor.
Barış ve müzakere çağrısı
Tülay Hatimoğulları da ilerleyen günlerde daha sert bir tutum olabileceği görüşünü paylaşıyor: “Bu kadar ağır cezalar verilmesi, Kürtlere yönelik daha sert bir sürecin olacağını gösteriyor. Biz bu konuda yasalar uygulansın, AİHM kararları uygulansın diyoruz. Kürt sorunu çözüldüğü takdirde Suriye Irak politikası bağlamında da daha barışçıl bir politika olabilir.”
Seçim kampanyalarında çağrılarını sürekli ‘barışı konuşalım’ şeklinde yaptıklarını söyleyen Hatimoğulları, Kürt sorununun çözümü için bir diyalog masası oluşturulması çağrısı yineliyor: “Haziranda olası sınırötesi operasyon bu sertliğin derecesini gösterecektir, sınır ötesi operasyon yapılmasın barış ve müzakere masaları kurulsun, bizim de çağrımız budur.”
Siyasette özgürlük ve adalet kampanyası
Tuncer Bakıroğlu da bu konuda “Silahlı çatışmalar çözümsüzlüğün bir sonucudur. Dolayısıyla parti olarak önerdiğimiz bellidir. Milyonlarca Kürdün yaşadığı bir ülkede bu sorunun diyalogla çözülmesini talep etmeye devam edeceğiz. Bu meselenin artık daha fazla uzamaması, ikinci yüzyılda gündemden düşmesi gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullanıyor.
DEM Parti, Kobani davasında gerekçeli kararın çıkmasının ardından kararı istinaf mahkemesine taşıyacak. Parti yetkilileri, hukuki olarak sürdürdükleri çalışmaların yanı sıra kamuoyu oluşturmak için siyasette bir özgürlük ve adalet kampanyası yürüteceğini belirtiyor