Diyarbakır’ın Lice Ilçesinde 11 Yıl Önce Asker Kurşunuyla Katledilen Medeni Yıldırım’ın Annesi Fahriye Yıldırım, “Oğlumun Ölümü Için Katile Emir Verenler Şahit Oldu, Biz Ise Mahkum Olduk” Dedi.
Diyarbakır’ın Lice lçesinde 28 Haziran 2013 tarihinde kalekol yapımı protestosunda askerlerin açtığı ateş sonucu Medeni Yıldırım katledildi. Askerlerin açtığı ateş sonucu ayrıca 9 kişi yaralandı. Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, olaya dair “görevsizlik” kararı vererek, dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Mayıs 2014’te Yıldırım’ın vurulma anına ait görüntüler ortaya çıktı. Ancak olay yerinde 2 yıl sonra keşif yapıldı.
Keşif sonrası hazırlanan iddianamenin Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Er Adem Çiftçi hakkında “haksız tahrik altında olası kasıtla ateş ederek, ölüme sebebiyet vermek” suçundan dava açıldı. Davada tüm delil ve sanığın çelişkili ifadelerine rağmen 8 Kasım 2016 tarihinde görülen 6’ncı duruşmada, mahkeme asker hakkında beraat kararı verdi.
DAVA İSTİNAFTA
Avukatlar, verilen beraat kararına karşı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesine itiraz başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) 1’inci Ceza Dairesince oybirliğiyle dava bozuldu ve yerel mahkemede 21 Aralık 2017’de yeniden yargılama başladı. 8 Temmuz 2021’de görülen duruşmada, mahkeme Yıldırım’ın karakol protestosu sırasında ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak yaşamını yitirdiğini, olay yerinde çok sayıda boş kovan bulunması ve Yıldırım’ın ölümüne neden olan mermi çekirdeğinin bulunmaması nedeniyle merminin hangi silahtan çıktığının tespit edilemediği gerekçesiyle ikinci kez beraat kararı verdi. Avukatlar, verilen karara karşı yine istinaf mahkemesine itiraz başvurusunda bulundu. Avukatların 2022 yılında yaptığı başvuru halen istinafta bekliyor.
KARDEŞİNE CEZA VERİLDİ
Medeni Yıldırım’ın faillerine beraat kararı verilirken, hakkında sosyal medya paylaşımlarımdan dava açılan kardeşi Mehmet Yıldırım’a, “Erdoğan’a hakaretten” 1 yıl 2 ay hapis ceza verildi.
‘KÜRTLERİN PAYINA ÖZLEM VE HASRET DÜŞTÜ’
11 yıllık süreçte yaşananları değerlendiren anne Fahriye Yıldırım, yaşadıklarını “Kürtlerin payına özlem ve hasret düştü” şeklinde özetledi. Anne Yıldırım, “Her Kürt annesi gibi ben de sürekli oğluma hasret ve özlem duyuyorum. Medeni çok akıllı ve ne konuştuğunu bilen biriydi, düşünerek, adım atardı. Medeni’nin şehadeti 11’inci yılına girdi. Şahadeti üzerinden ne kadar zaman geçse acısı ve hasreti bir o kadar büyüyüp derinleşiyor. Hala ne zaman ismini duysam gözlerim doluyor” dedi.
Yıldırım’ın davası için ilkin dosya açılmadığını ve kendilerinin baskısı sonucu “zorla” dava açıldığını hatırlatan Yıldırım, “Mahkeme 7’inci Ağır Ceza Mahkemesinde açıldı. Mahkeme heyeti başkanı bizimle dalga geçer gibi bir süreç yürüttü. Kendileri söyleyip kendileri yazıyorlardı” diye belirtti.
‘ARDINDAN KANLI ATLETİ KALDI’
Oğlunu hala unutamadığını söyleyen Yıldırım, şunları söyledi: “Bir gün evde temizlik yapıyordum ve Medeni’nin çantasına denk geldim. Çantayı açtığım gibi onun kanlı atletini, ayakkabısını ve kitaplarını gördüm. O an ellerim titriyordu, çantayı kaldıramadım. 15 gün sonra mahkemesine o kanlı atleti alıp gittim. Oğlumun kanlı kıyafetlerini hakimin gözü önünde açmak için götürmüştüm. Mahkeme başkanına ‘Eğer senin de çocukların varsa eğer vicdanın varsa kendini benim yerime koy, yapılanları sen kabul eder miydin?’ diye soracaktım. Ben daha mahkemeye ulaşmadan avukatlara, ‘söz hakkı almak istiyorum. Bu kanlı atleti mahkeme başkanına göstereyim’ dedim. Avukatlar, ‘Eğer sen konuşursan mahkeme sana da dava açar deyip’ konuşmamı engellemek istediler. Zaten davayı açtıkları gibi kapattılar. Daha sonra bir açıklamada konuştum. O atleti çıkarıp, bu oğlumun kanlı atletidir, daha kan rengi bile solmamış, kırmızıdır dedim.”
‘MEDENİ KURDİSTAN’IN SEMBOLÜDÜR’
Dosyayla ilgilenen savcının dahi ceza aldığını vurgulayan Yıldırım, “Oğlumun ölümü için katile emir verenler katilin şahidi oldular, biz ise mahkum olduk” diye belirtti. Yıldırım, “Bir gün mezarlığa gittiğimizde bütün mezarlıklarımızı yıkmışlardı, çiçekleri parçalamışlardı. Bizden ve topraklarımızdan dahi korkuyorlar. Bizi mahkûm etmeye çalışıyorlar. Biz sonuna kadar davamızın peşinde olacağız. Biz Kürt’üz, bu gerçeği hiçbir zaman değiştiremeyecekler. Buradan bütün Kürtlere, ‘Uyanın bu zulme diz çökmeyin’ diyorum. Bunlar onlardan olmayan herkesi ‘terörist’ ilan ediyorlar. Bu devlette ne hak ne hukuk ne vicdan hiç bir şey yok” diyerek oğlunun mücadelesini yaşatacağını söyledi. Anne Yıldırım, oğlunun “Kurdistan’in sembolü” olduğunu belirtti. (MA)