Oktay Candemir: Söğüdün Yaprağı Narindir

GenelGündem

‘Söğüdün Yaprağı Narin’dir, Narin’  diye başlayan bir Anadolu türküsü var;  ‘İçerim yanıyor, dışarım serin’ diye devam eden… Narin’i dalından kopardılar ve bir daha asla olmayacak…

*

Türkiye uzun yıllardır  logosunda  ampul olan bir parti tarafından yönetiliyor. Aydınlığın sembolü olan  ampulün aksine 22 yıldır karanlıkta yaşıyoruz. Elinde mum ışığı ile zifiri karanlık bodrum katında uzun süredir görmediği ve o an lazım olan bir eşyayı arayan insanlar gibiyiz.

Hakikatin peşinden koşanlar azaldıkça hakikat ortadan kaldırılıyor. Hakikati arayanlar onu aramaktan vazgeçtikçe hakikat ayağımızın altındaki bir halı gibi kayıp gidiyor.

Ne yazık ki; kara borsa, vergi kaçırma ve daha nice suçtan cezaevindeyken ani bir kararla tahliye edilen “Polat” çiftinin tahliyesine bile artık şaşırmıyoruz.

Şaşırmayı unuttuk. İçimizde bir sessizlik büyüdü ve bizler o sessizliğe yenildik. Geçmiş belleğimizi sildiler, koca topluma yeni bir bellek yüklediler.

Hayatımız artık yanık ve barut kokuyor. Roboski’de savaş uçaklarıyla paramparça olduk,  Adana’da bir cemaat yurdunda Sema, Gamze, Nurgül ile beraber yandık.

Her ölümle biraz daha değiştik, biraz daha koptuk vicdanımızdan. Biz değiştik, sessizleştik ama barutun kokusu hiç değişmedi, Sevimlerin yanarak öldüğü o cemaat yurdundan gelen yanık kokusu hiç değişmedi.

Adana’da bir kız öğrenci yurdunda diri diri yanarak can veren 12 çocuğun acısıyla Cizre bodrumlarında diri diri yakılarak katledilen 60 kişinin acısını tüm ülkenin ortak acısı yapabilseydik ve tüm bu katliamların hesabını hep birlikte sorabilseydik keşke!

Farkında değiliz belki ama onlar öldükçe biz de ölüyoruz. Türkiye’de artık beklenmedik ölüm kalmadı, biz ölümleri bekledikçe ölümler en vahşi biçimde gelip bizi buluyor.

Bugün Narin’e ağlıyoruz. Diyarbakır’ın ilçesi Bağlar’a bağlı Tavşantepe köyünde 19 gün önce kayboldu ve 8 Eylül’de bir dere yatağında bir çuvalın içinde ölü bulundu Narin.

Henüz 8 yaşında bir minik kız çocuğu… 8 yaşında öldürdüler Narin’i. Ölen sadece Narin değildi, 84 milyon hep birlikte öldük aslında. Uzun zamandır  arka sokaklarda, uzak köylerde, ağır ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunların arasında görmediğimiz ve belki de çoğu zaman hiç duymadığımız cinayetlerin birinde kaybettik Narin’i!

Bakın size iki örnek vereyim: Hindistan’da 2019 yılında 8 yaşındaki bir kız çocuğunun tecavüz sonrası öldürülmesiyle ilgili davada suçlu bulunan üç kişi ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Türkiye’de yine 2019 yılında  Narin gibi Ağrı’da kaybolan ve 18 gün sonra cesedi bulunan Leyla’nın katilleri mahkemede beraat etti.

Söz ettiğim ülke Norveç, İsveç, Finlandiya, Fransa değil; Hindistan-Hindistan!

Avrupa’da cinayet sonucu hayatını kaybedenlerin sayısının en yüksek olduğu ülke Türkiye olurken dünyada kişi başına düşen cinayet sayısında ise Türkiye 9. sırada.

Gayrisafi yurt içi katil hasılamız her geçen gün biraz daha çoğalıyor, kişi başına düşen katil sayısı artıyor.

Bu ülkenin aydınını, akademisyenini, gazetecisini, siyasetçisini cezaevine atar, sürgünlere gönderir ya da öldürürseniz haliyle ortalık mafyaya, tecavüzcülere, katillere kalıyor. Can Atalay’ı içeride tutarsanız katiller türer, mafya türer, ülke can pazarına döner.

“O saatte orada niye dolaşıyordu?”, “Bir kereden bir şey olmaz” diyen zihniyetin kurbanı oldu Narin!

“Söğüdün Yaprağı Narin’dir, Narin”  diye başlayan bir Anadolu türküsü var;  “İçerim yanıyor, dışarım serin” diye devam eden… Narin’i dalından kopardılar ve bir daha asla olmayacak.

Narin bir kere öldü, biz her gün ölmeye devam edeceğiz. Narin’in gülen yüzü gözlerimizin önünden hiç gitmeyecek ve acısı bizi hiç terk etmeyecek.

/Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi/

İlginizi Çekebilir

Borell: Bir dehşet, başka bir dehşeti haklı çıkaramaz
Fikret Başkaya: Türkiye İmam Hatip Cumhuriyeti (TİHC)

Öne Çıkanlar