Dünyanın acısını üreten dünyanın günahıdır
Geçenlerde Youtube’tan bir ileti aldım. ‘’Kanalının izlenme sayısı 4 milyonu geçti, kutluyoruz’’ diye yazıyordu. Şaşırdım çünkü bu kadarını beklemiyordum ve ayrıca pek takip de etmiyordum. Üç yıl önce bu mecrada yayına başladığımda ne yalan söyleyeyim başarısız olacağımı ve bir süre sonra bırakacağımı düşünüyordum.
Fakat başlamak için sebeplerim vardı ve kimseye iyi gelmese de, beğenilmese, tepki çekse de bana iyi gelecekti…
Hayatı bir yerinden yeniden yakalamalı, 40 yılı aşkın süredir onuruyla emek vermiş ve anlamlı hizmetler üretmiş bir basın emekçisi olarak mesleğe aktif olarak yeniden başlamalı, geçmek bilmeyen bu ağır zamanı Nûpel ve Youtube’ta oyalanarak harcamalıydım.
Başarısız olacağımı ve bir süre sonra bırakacağımı düşünsem de, bir yanıyla da bana iyi geleceğini, toparlanmam için bir fırsat yaratacağını da hissediyordum. Aslında beni yakından tanıyanlar da bu işi, bu ruh haliyle uzun süre sürdürmeyeceğimi düşünüyordu. Zira aradan geçen 40 yılda ne çok yorulduğumu, nasıl yıprandığımı en iyi onlar biliyor; motivasyonumu ve hatta gelecek umudumu önemli ölçüde yitirmiş olduğumu fark ediyorlardı.
İlk başlarda ben de zaten deyim yerindeyse sürünerek çalıştım. Kendime ve çevreme çok da stres ürettim. Gidip gidip geldim ama sonunda devam ettim ve iyi ki de devam etmişim. Şimdi Nûpel bütün imkansızlıklarına, bunun yol açtığı sorunlara ve zorluklara karşın Kürtler arasında ilgiyle izlenen, güven duyulan etkili, alternatif bir yayın organı olarak yoluna devam ediyor.
Toplum yararını önceleyen bağımsız yayın çizgisi, çoğu kopyala yapıştır özelliği taşısa da nitelikli haber seçimi, hayatın her alanına ilişkin objektif, hızlı haber servisi ve elbette zaman zaman gündeme damgasını vuran etkili köşe yazıları ve analizleriyle Nûpel, Kürt medyasındaki boşluğu doldurmaya aday, alternatif bir yayın olarak yükseliyor.
Nûpel’in yükselişini sürdüreceğini, zamanla daha geniş alanlara yayılacağını ve ona duyulan güvenin ve gösterilen ilginin daha da büyüyeceğini ve Kürtlerin ‘iyi ki Nûpel var’ diyecekleri günlerin de geleceğini söylemem gerekiyor.
Youtube gelecek olursam; ilk başlardaki eleştiri hatta sert tepkilere rağmen o da belli bir aşamaya geldi. Aradan geçen 3 yılda 550 video çekmişim. İki günde bir, ayda ortalama 15 video…Ve her biri ortalama 8 bin izlenmiş. Bence benim gibi yorgun ve üstelik de bunaltıcı derecede karamsar biri için fena değil bu rakamlar…
Öte yandan bu rakamları karamsarlığa borçlu olduğumun da farkındayım. Videolara gösterilen ilgi, gönderilen iletiler ve yorumlar aslında karamsarlığın kötü bir şey olmadığını da gösteriyor.
Ve yine anlıyorum ki insanlar karamsar düşüncelere kendilerini korumak, savunmak, savrulmamak, hayal kırıklıkları, travmalar yaşamamak için ilgi gösteriyor. Karamsarlık aslında bir savunma refleksi, bir korunma, bir direnme biçimi olarak tercih ediliyor.
Özellikle de kendilerini tehdit altında hissedenler, ülkeleri, mücadeleleri, aileleri ve gelecekleri için endişe edenler dünyanın gidişatına uygun olarak karamsarlığı insana özgü belki de bir basiret, bir sağduyu sayesinde önemsiyor ve bütün imkansızlığına rağmen bir gelecek umudu yaratmanın arayışına giriyor, bunun çabasını veriyor.
Yani karamsarlık bazı insanlar, özellikle de endişe duygusu taşıyan, bedel ödemiş, canı yanmış insanlar için vazgeçmek, pes etmek, bazılarının iddia ettikleri gibi boyun eğmek veya teslim olmak için değil, kendini korumak, ayakta kalmak, geleceğe tutunmak için tercih ediliyor.
Günümüz dünyasında aslında iyimserliktir tehlikeli olan. İyimserlik ve bunun tetiklediği endişesizlik ile uyurgezerlik şimdi her zamankinden daha çok zarar veriyor…
Dolayısıyla ‘bu günler geçecek’’ diyen sahte iyimserleri, endişe duygusunu yitirmiş uyur gezerleri ve daldan daldan savrulan umut tacirlerini boş verin…
Bu günler geçmeyecek. Bu durum düzelmeyecek… Ayrıca her şey uzun bir süre daha kötüye gidecek.
Bunu fark ettiğiniz zaman buna karşı etkili bir mücadele verebilir, ancak bu sayede sonuç alıcı bir direniş geliştirebilirsiniz.
Aksi halde yanılır, yanıltır, yeni hayal kırıklıkları yaşar ve yaşatırsınız…
