Analiz:  Ortadoğu’yu topyekun savaşa yaklaştıran hafta

DünyaGündem

7 Ekim 2923 Hamas’in İsrail’e saldırısıyla başlayan savaş hali son bir yılda büyük yıkıma neden oldu.  Savaş çoktan İsrail-Gazze savaşı olmaktan çıktı.  Bir yıl önce başlayan savaş, bir yıl sonra bütün bir bölgeyi içine alacak potansiyeli içinde taşıyor.  Son günlerde yaşananlar ise bunun pekte uzak bir ihtimal olmadığını gösterdi. 

BBC’nin diplomasi muhabiri Paul Adams ve haber editörü Tom Bennet ortak bir analiz kaleme aldılar. 

‘’Ortadoğu’yu topyekun savaşa yaklaştıran hafta’’ başlığını taşıyan analizde şu görüşlere yer verdiler: 

‘’Son yedi gün içinde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah suikasta uğradı, İsrail Lübnan’a kara harekâtı başlattı ve İran, İsrail genelindeki hedeflere yaklaşık 200 balistik füze fırlattı.

ABD önderliğinde Batılı ve bölgesel güçler gerginliğin azaltılması için baskı yaptı. BM Güvenlik Konseyi düşmanlıklara “derhal son verilmesi” çağrısında bulundu. ABD, İngiltere ve Almanya’nın da içinde bulunduğu G7 “sınırlandırma” çağrısı yaptı.

Ancak şimdiye kadar bu çabalar başarısızlıkla sonuçlandı ve Ortadoğu her zamankinden daha büyük bir savaşa yakın.

27 Eylül’de Beyrut’ta güneş batarken, şehrin güneyi bir dizi büyük patlamayla sarsıldı.

Birkaç apartman binası vurulmuş ve zeminde büyük bir krater oluşmuştu. Toz ve moloz bulutları, Lübnan başkentinin her yerinden görülebilen ufuk çizgisini doldurmuştu.

Yeraltı sığınağını hedef alan saldırıda Hizbullah lideri Hasan Nasrallah öldürüldü .

Hedefi olarak görülen Nasrallah, İsrail tarafından suikasta uğrama korkusuyla yıllardır kamuoyunun önüne çıkmıyordu.

Onun ölümü, İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırılarının bir hafta boyunca artmasının ardından gerçekleşti ve bu saldırılarda 500’den fazla kişi hayatını kaybetmişti.

Bir hafta önce de bir dizi telsiz ve çağrı cihazı patlaması sonucu en az 32 kişi ölmüş, 3 binden fazla kişi yaralanmıştı.

Nasrallah’ın ölümü, birkaç saat önce mümkün görünen gerginliğin azaltılması yönündeki tüm umutları yerle bir etti.

ABD’nin 21 günlük ateşkes önerisi New York’taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun aralarında görüşülmüştü . İsrail’in BM büyükelçisi Danny Danon bile “ateşkes önerilerine açık” olduklarını söylemişti.

 

Ancak saldırıdan saatler sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, BM’den evine dönmek üzere erken bir uçaktaydı ve diplomasinin galip geleceğine dair tüm umutlar sönmüştü.

Üç gün sonra İsrail güçleri Lübnan’a girerek kara harekatının başladığını duyurdular. 

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), operasyonlarının “sınırlı ve hedefli” olacağını söyledi.

Lübnan kriz birimine göre, çatışmalar şimdiye kadar yaklaşık 1,2 milyon insanı evlerinden etti. En az 8 İsrail askeri öldürüldü.

İsrail, operasyonun Hizbullah’ın sınırdan roket ve insansız hava aracı fırlatma kabiliyetini durdurmayı amaçladığını söylüyor. Bu, Filistinli müttefiki Hamas’ın yaklaşık bir yıl önce güney İsrail’e düzenlediği ölümcül saldırıdan ve mevcut Gazze savaşını tetiklemesinden bu yana neredeyse her gün yaptığı bir şey.

Şimdi İsrail birlikleri aynı anda iki cephede kara savaşı veriyor: Gazze ve Lübnan. Bu onlarca yıldır olmadı.

İsrail ile Hizbullah arasındaki son savaş, 2006 yılında, Hizbullah’ın Güney Lübnan’daki güçlerini çekmesini öngören BM’nin 1701 sayılı kararıyla kesin bir sonuca varamadan sona ermişti.

Böyle bir şey asla olmadı ve İran’ın desteğiyle Hizbullah güçlendi.

İsrail, Hizbullah’ı Lübnan’ın siyasi manzarasından tamamen çıkarmak istediğini söylemedi -Gazze’de Hamas’a yaptığı gibi- ancak bunun “sınırlı ve hedefli” bir operasyon olduğu yönündeki tüm konuşmalarına rağmen, İsrail’in Hizbullah’ın boyutunu küçültmekte acımasızca kararlı olduğu açık.

İki buçuk haftalık şaşırtıcı bir sürecin ardından İsrail iddialı bir ruh hali içinde.

Ertesi gün, yerel saatle 19:30 sularında, İran’ın İsrail’e yaklaşık 200 balistik füze fırlatmasının ardından 10 milyon İsrailli ülke genelindeki bomba sığınaklarına kaçtı .

Ülkenin hava savunma sistemi harekete geçti. ABD ve İngiltere gibi müttefikler saldırıyı püskürtmek için görev aldı. Bu, çatışmanın kapsamının genişlediğinin bir başka işaretiydi.

İsrail ordusu füzelerin çoğunun engellendiğini ancak az sayıda füzenin orta ve güney İsrail’e isabet ettiğini söyledi. Öldüğü bildirilen tek kişi, işgal altındaki Batı Şeria’da bir Filistinli kişiydi. 

En büyük vekil grubunun dağılmasıyla Tahran, caydırıcılığın bir nebze olsun geri kazanılması için Nisan ayında İsrail’e yönelik son iyi planlanmış füze ve insansız hava aracı saldırısından daha dramatik bir şey yapması gerektiğini hesapladı.

Bu nedenle balistik füze sayısı fazla ve önceden haber verilmemiş.

Ancak saldırı sadece göstermelik olmakla birlikte, İran’ın topyekun bir mücadele isteğinin sinyali olarak görülmüyor.

Bu pek de şaşırtıcı değil. Tam bir savaşa girerse, İran kaybedeceğini ve çok kötü kaybedeceğini biliyor.

Hatta bu durum İslam Cumhuriyeti’nin sonunu bile getirebilir.

Güçlü Batılı müttefikleri ve İran füzelerini düşürmeye yardım etmeye istekli bir avuç Ortadoğulu komşusu olan İsrail, bölgesel bir süper güçtür.

İran  ise ekonomik olarak kırılgan ve popüler olmayan bir hükümet tarafından yönetiliyor. Ayrıca bir çatışma durumunda savunmasına atılmaya istekli olacak türden müttefikleri de yok.

Dini lider Ayetullah Hamaney, Tahran’daki cuma namazında meydan okuyan sesler çıkardı, ancak İran, gerginliğin daha fazla tırmanamayacağını biliyor.

Peki sırada ne var?

Hizbullah, yıkıcı kayıplarına rağmen Lübnan’da savaşmaya devam edeceğinin sözünü verdi.

Ve tarih bize İsrail’in Lübnan’a girmesinin kolay, ama çıkmasının zor olduğunu gösteriyor.

İsrail’in İran’a cevabı ise Salı gününden bu yana bölge ve dünya çapında gerginlik yaratıyor.

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail’in misilleme olarak İran’ın nükleer veya petrol tesislerine saldırmasını istemediğini söyledi. Ancak sert bir tepki kaçınılmaz görünüyor ve Benjamin Netanyahu’nun son söylemlerinden bazıları, onun nihai olarak İran’da rejim değişikliğini düşündüğünü akla getiriyor. 

Ancak İsrail’in acil hedefleri var;  Gazze’de “tam zafer” ve Hizbullah’ın kuzey sınırında oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırmak.

İsrail liderleri birçok cephede savaş halinde olduklarını belirtiyorlar. Benjamin Netanyahu ise yedi tane olduğunu söylüyor: Gazze, Lübnan, Batı Şeria, Yemen, İran, Irak ve Suriye.

Geçtiğimiz yıl boyunca Irak ve Suriye’deki İran yanlısı grupların henüz gerçek bir tehdit oluşturmamasına rağmen, saldırıların her yönden geldiği doğru.

Henüz bölgesel çapta tam kapsamlı bir savaş görmüyoruz, ancak pek çok oyuncunun bu savaşta çıkarı olduğunu düşünmesiyle birlikte Gazze’deki savaş dramatik bir şekilde yayılmış durumda.

/BBC Word/

İlginizi Çekebilir

Ahmet Kahraman: Hamas, Hizbullah ve Kürtler
Fransa Dışişleri Bakanı Ortadoğu turuna Suudi Arabistan’dan başlıyor

Öne Çıkanlar