Oktay Candemir: Yiğit bir kuşak üzerine/ Saçak altında buluşanlar

GenelGündem

🔴 90’lı yılların başında Sovyetler Birliği çözüldü, Berlin Duvarı yıkıldı. Seni Halk Adına Ölüme Mahkûm Ediyorum, Ve Çeliğe Su Verildi, Moskova Önlerinde, Lenin’in Fedaisi Kamo, Gorki/Ana, Gazap Üzümleri gibi kitaplar, kahramanlarıyla birlikte tarihe gömülüyor ve biz de yeni bir zamanın kapısından içeri adım atıyorduk.

Dünya genelinde 68 kuşağından söz edebiliriz, ancak 90 kuşağı, Türkiye coğrafyasına ait daha yerel bir tanım olabilir. Türkiye ve Kürt coğrafyasında 90 kuşağını belirgin kılan en büyük özellik, 90’larda Kürt özgürlük mücadelesinin kitlesel boyutlara ulaşarak Serhildanlara (ayaklanmalar) yönelmesiydi.

1990’lar, büyük toplumsal ve politik olayların yaşandığı bir dönemdi. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte dünya çapında yeni bir düzen kurulurken Türkiye’de de önemli politik gelişmeler yaşandı. 90 kuşağı; Türkiye’de 28 Şubat süreci, ekonomik krizler, Kürt hareketinin yükselişi ve siyasi çalkantılarla büyüdü. Bu olaylar, 90 kuşağını politik olarak daha bilinçli ve sosyal meselelere karşı duyarlı bir nesil haline getirdi.

90’larda ülkenin doğusunda/Kürt coğrafyasında her gün neredeyse onlarca insan öldürülürken, ülkenin batısında bir kuşak, televizyonda Van, Batman, Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri’de neler olduğuna ilişkin TRT’de yayınlanan resmi yalanlar dışında faili meçhul cinayetlerden, işkencelerden ve köylerin boşaltıldığından bihaberdi. Burada yaşananlara dair en fazla bildikleri, “Güvenlik güçlerinin teslim ol çağrısına ateşle karşılık veren bir grup terörist ölü olarak ele geçirildi” şeklinde, menşeiTSK olan haberlerdi.

Batı illerinde sokakta yürüyen orta yaşlı insanlara “90’lar denilince aklınıza ne geliyor?” diye sorulduğunda, Maraba Televole, Medyum Memiş, Oynama Şıkıdım, Reha Muhtar, Saklambaç programı ve Susam Sokağı diyenler çoğunluktaydı. Politik olarak daha ilgili biri ise en fazla “Uğur Mumcu” diyebiliyordu. Batı illerinde yapılan bu röportajlardan çıkan sonuç, Batı toplumunun televizyon kuşağı olduğunu gösteriyordu. Politik düzeyleri, Uğur Mumcu’nun suikastını hatırlayacak kadardı.

Oysa aynı soruyu Şırnak’ta, Diyarbakır’da, Van’da, Batman’da, Digor’da veya Dersim’de sorsalar alacakları cevapların listesi oldukça uzun olurdu: ‘Faili meçhuller’, ‘Köy boşaltmaları’, ‘JİTEM’, ‘Özel Harekât’, ‘Duvarlara yazılan yazılar, kapılara konan çarpılar’, ‘Beyaz Toroslar’, ‘İşkenceler’, ‘Digor’da öldürülen köylüler’, ‘Yeşil’, ‘General Zinnar’, ‘Tansu Çiller’, ‘Mehmet Ağar’, ‘Susurluk’, ‘Hizbullah’ ya da ‘Apê Musa’, ‘Vedat Aydın’ gibi öldürülen onlarca gazeteci, aydın…

Batıda bir kuşak televizyonda televole izlerken, Kürt 90 kuşağı gizlice Dörtlerin Gecesi romanını okuyor, bayiden Özgür Gündem gazetesi alabilmek için planlar yapıyordu. Gözaltına alınacağını bile bile kasetçiden Ahmet Kaya kaseti alıyor, Radikal İki okuyor, 32. Günü izlemek için gecenin geç saatlerine kadar televizyonun karşısında bekliyor ve sonra tüm bunların etkisiyle karşısına çıkan ilk kişiyle Kürt sorunu üzerine tartışıyordu.

 

90 kuşağı her sabah okul önlerinde ettiği ‘Varlığım Türk varlığına armağan olsun’ a bir isyandı aynı zamanda.

İlk Kürtçe televizyonu da 90 kuşağı gördü, ancak bunun için çanak anten almak zorundaydı ve bu çoğu zaman ağır bir bedel anlamına geliyordu.

O fırtınada erken büyüdü 90 kuşağı. Newroz ateşinin kitlesel olarak yakıldığı ilk kutlamalarla sokağa çıktılar. En yakın arkadaşlarını, kardeşlerini, amcalarını yitirdiler. Vedat Aydın’ın cenazesinde Surlardan halkın üzerine ateş açıldığını gördüler, Digor’da güpegündüz caddenin ortasında katledilen insanlara tanıklık ettiler…

Tüm bunlara tanıklık ederken henüz 15-16 yaşındaydılar. İşte bu yüzden Kürt 90 kuşağı, bugün yaşananların arşivi ve hafızasıdır. Bugün neler olduğunu öğrenmek isteyenler 90 kuşağına dönüp “O gün neler oldu?” diye soruyor.

Hele yeni bir süreçten söz edilen bugünlerde, bir dönemin aydınlatılması ve hakikatlerin araştırılması gerekiyorsa, bu 90 kuşağının tanıklığında olacak.

90 kuşağı, nostalji kuşağı ya da yitik bir kuşak değildir. 90 kuşağı, yiğit ve özgür yarınları yaratan en önemli kuşaktır. Teknolojinin hızla geliştiği ve toplumsal olayların şekillendirdiği bir dönemde büyümüş bir nesildir. Onlar, geçmişten gelen değerleri korurken modern dünyanın hızlı değişimlerine de ayak uydurmayı başarmışlardır. Toplumsal duyarlılıkları, bu kuşağı önceki nesillerden ayıran en önemli özelliklerdendir. Hem yerel hem de küresel olaylardan etkilenen bu nesil, gelecekte de toplumsal ve kültürel değişimlerde önemli bir rol oynamaya devam edecektir. 90 kuşağı, kazanmayı ve zaferi düşlerken, kaybetmeyi de öğrenmiş bir kuşaktır.

Yazar Sibel Öz,  90 kuşağı için “saçak altında buluşanlar” diye yazmıştı. 90 kuşağı, saçak altında buluşan romantik bir kuşaktı. Saçak altları tehlike saçıyordu ama okul müdürünün ‘saçak altında durmayın’ uyarısını önemseyen yoktu.

Büyük bir çoğunluğu inandıkları idealler uğruna yaşamını yitirdi, bir kısmı hâlâ cezaevinde, diğerleri ise tesadüfen hayatta ve o gün neye inandıysa bugün de aynı inançla mücadelesini sürdürüyor. Rafine bir emek sürecinden geçmiş, kül elenmemiş 90 kuşağına, hele bugünlerde çok ihtiyacımız var.

/radikal2.com/

İlginizi Çekebilir

Cayan Okuduci: Beyoxlî
Türkmenistanlı bakıcı Tazegül: Şu dünyada göçmen olmak korkunç bir şey

Öne Çıkanlar