Erdoğan: Lübnan’dan ülkemize gelenler olursa onlara kapımız açık

GündemPolitika

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile İstanbul’da düzenlenen ortak basın toplantısında; Suriye’den Türkiye’ye gelen mülteciler için kapıların hep açık olduğunu belirterek, “Lübnan’dan da ülkemize gelenler olursa biz onlara da kapımızı açık tuttuk.

Şu anda Lübnan’da ciddi manada Türkmenler de var ve bu Türkmen soydaşlarımızı da bizler aynen içeriye alırız. Onlara da kapımızı açık tuttuğumuzu söyledim, söylüyorum” diye konuştu. Scholz ise “İsrail konusunda farklı görüşlere sahibiz. 7 Ekim’de Hamas’ın saldırısı korkunç bir suçtu ve aynı zamanda Gazze’nin insanlarını bir felakete sürükledi. Herkesin kendini savunma hakkı var. Tırmanmanın azalması ve ateşkes bu çatışmanın yayılmasını engellemek için şarttır” dedi.

Almanya Başbakanı Scholz, çalışma yemeği kapsamında dün akşam saatlerinde İstanbul’a geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Scholz’u Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi’nde kabul etti. İki lider daha sonra ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, şöyle konuştu:

“NATO müttefikimiz Almanya ile iki büyük devlet arasında olabilecek her alanda yoğun ilişkilere sahibiz. Son dönemde ülkelerimiz arasında gerçekleşen üst düzeyli ziyaretler bu durumun açık tezahürüdür. Bu ilişkilerin lokomotifi beşeri bağlarımız ve ortak menfaatlerimizdir. Almanya’da nüfusu 3,5 milyonu geçen Türk toplumu yaşıyor. Her yıl ülkemizi 6 milyonu aşkın Alman turist ziyaret ediyor. Biz bu sayının daha da artmasını temenni ediyoruz.

Ülkelerimiz arasındaki ilişkileri tüm boyutlarıyla kapsamlı şekilde ele aldık. İkili ticaretimiz 50 milyar dolara ulaştı. Hedefimiz ise 60 milyar dolara ulaşmak. Bu hedefi gerçekleştirmek için gayretlerimizi artırmış bulunuyoruz.

“Savunma sanayinde iş birliğimizi geliştirmeyi arzuluyoruz”

Şansölye Scholz ile üzerinde durduğumuz önemli konu başlıklarından biri de savunma sanayi alanındaki iş birliğimizdir. Savunma savunma sanayi ürünlerinin tedariki bağlamında geçmişte yaşanan bazı sıkıntıları artık geride bırakarak iş birliğimizi geliştirmeyi arzu ediyoruz. Bu konuda değerli dostum Scholz’un gayretlerini takdirle karşıladığımı bugün bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Görüşmelerimizin gündeminde Almanya’daki Türk toplumu tabiatıyla yer aldı. İslam düşmanı ve yabancı karşıtı aşırı sağcı akımlar Avrupa’da yükseliyor. Birçok ülkede iktidar ortağı olacak güce ulaşan akımlar bilhassa yurt dışında yaşayan kardeşlerimizi de tedirgin ediyor. Alman hükümetinin izlediği birleştirici sütun üzerinde özellikle durduk. Almanya’nın kamu güvenliği bakımından da ciddi tehdit teşkil eden PKK ve FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle ortak mücadelenin önemini ve birlikte terörle mücadele kararlılığına ulaştık. Bu alanda somut adımlar atılmasına dair beklentimizi sayın Şansölye ile bir kez daha paylaştık.

“AB’nin atacağı adımlar hepimizin menfaatine”

Almanya’nın Avrupa Birliği (AB) içindeki anahtar rolünden hareketle Birlik ile ilişkilerimize dair görüş ve beklentilerimizi değerli dostuma aktardım. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi diyaloğu başta olmak üzere AB’nin atacağı adımların hepimizin menfaatine olduğunu vurguladım. İsrail’in Gazze ile işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı soykırım ve Lübnan’daki saldırıları ele aldığımız bir diğer önemli başlıktı. Bölgede yaşanan insanlık dramı maalesef devam ediyor. Daha önce de ifade ettiğim üzere acilen kalıcı ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve İsrail üzerinde gerekli baskının oluşturulması için uluslararası toplum olarak elimizden geleni yapmamız şart. Filistin ve Lübnan’daki katliamlar devam ettikçe bölgemizin ve ötesinin huzur bulması mümkün değildir.”

Scholz: İsrail konusunda farklı görüşlere sahibiz

Almanya Başbakanı Scholz ise şunları kaydetti:

“Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını hepimiz uluslararası hukukun bir ihlali olarak gördük ve ikimiz de Ukrayna’ya destek oluyoruz ve Ukrayna bize destek oluyor. Fakat bu savaşın sonsuza kadar devam etmemesi için ne yapabiliriz. Rusya’nın saldırısı bütün Avrupa’nın barış düzenini tehlikeye atıyor ve bu nedenle NATO’da müttefikler olarak kararlı hareket etmeliyiz.

Orta Doğu’daki kriz hepimizi meşgul ediyor. Bu bir sır değil, biz İsrail konusunda farklı görüşlere sahibiz. 7 Ekim’de Hamas’ın saldırısı korkunç bir suçtu ve aynı zamanda Gazze’nin insanlarını bir felakete sürükledi. Herkesin kendini savunma hakkı var. Tırmanmanın azalması ve ateşkes bu çatışmanın yayılmasını engellemek için şarttır. İki devletli bir çözüm olmalı hem Filistinliler için hem İsrail’in varlığı için. Biz bu konuda çaba harcıyoruz.

Toplumsal açıdan çok yönlü ilişkilere sahibiz. Örneğin göç ve mülteciler konusunda Türkiye önemli çabalar harcıyor. Suriye’deki savaşın sonuçlarla başa çıkmada Türkiye’ye desteğimiz sürecek. Ekonomik ilişkilerimiz çok iyi gelişiyor. İkili ticaret hacmimiz rekor seviye olan 55 milyar euroya ulaştı ve bunu daha geliştirilebiliriz.

“Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin olumlu yönde gelişmesini görmekten çok mutluyum”

Türkiye-Yunanistan arasındaki ilişkilerinin daha olumlu bir yönde geliştiğini görmekten çok mutluyum. Aynı zamanda bu yolun kalıcı olarak iyi dostluk ilişkilerinin sürmesini temenni ediyorum. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin de gelişmesini arzu ediyoruz. Türk Dışişleri Bakanı’nın bu yıl ağustos ayında 5 yılın ardından ilk defa AB’nin Gayriresmi Dışişleri Bakanları Konferansı’na katılmış olmasından dolayı da büyük memnuniyet duydum.”

“Gelişmeler ve ilerlemeler olacak”

Ortak basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularına geçildi. Almanya’nın silah ihracatı politikasına ilişkin soru üzerine Scholz, “Türkiye NATO üyesi ve bu nedenle somut konularda da kararlarımız oluyor. Kısa süre önce de bir karar verdik ve bu konuda başka kararlar olacaktır. Başlangıç aşamasında olan projeler var. Örneğin İngiliz hükümetinin sürdürdüğü müzakereler var. Bu konuda gelişmeler olacak, ilerlemeler olacak” dedi. Scholz, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail’e karşı açılan davaya ilişkin soruyu ise, “İsrail’in kendisini savunma hakkına sahip olduğu görüşüne sahibiz” diye yanıtladı.

“Bunun hesabını, sorusunu siz de sorarsınız. Ben de sizlerden bunu bekliyorum”

Erdoğan ise Adalet Divanı’ndaki sürece ilişkin şunları söyledi:

“Başta Güney Afrika olmak üzere Lahey Adalet Divanı’na onların müracaatıyla başlayan süreci biz de dahil olmak üzere birçok dünya ülkesi Lahey Adalet Divanı’na bu müracaatı onlarda tazelemiştir, zenginleştirmiştir. Bu ülkelerden bir tanesi de biziz. Çünkü 50 bin insanın öldürülmesi, 100 bine aşkın insanın yaralı halde olması herhalde ‘F-35’lerle iyi vurdunuz, iyi yaptınız’ dedirtmez. Bunlara ‘Siz nereye gidiyorsunuz’ dedirtir. O zaman bu Adalet Divanı niye kurulmuştur? Bu Adalet Divanı’na müracaat etmek niyedir? Bundan dolayıdır. Ve yapılan budur ve ben inanıyorum ki dün İsrail Dışişleri Bakanı’nın şahsımla ilgili yaptığı açıklamayı da bir takip ederseniz onu şöyle bir öğrenirseniz herhalde niçin Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na İsrail Dışişleri Bakanı bu şekilde saldırdı veya saldırıyor. Bunun hesabını, sorusunu siz de sorarsınız. Ben de sizlerden bunu bekliyorum.”

“Türkmen soydaşlarımızı da aynen içeriye alırız”

Göç konusunda iki ülkenin iş birliği ve göç konusunda Türkiye’nin AB’ye desteğiyle ilgili soru üzerine Erdoğan şunları söyledi:

“Malum Suriye’den ilk etapta bize 4 milyon civarında mülteci geldi ve şu anda da 3,5 milyon civarında Suriyeli mülteci ülkemizde. Biz onları şu anda ülkemizde ağırlıyoruz ve bu Sayın Merkel döneminde de bunları birlikte görüşerek birlikte bunlara yönelik her türlü desteği vererek bu süreci çalıştırdık ve şu an itibarıyla da Suriye’den ülkemize gelen mülteciler konusunda kapımız onlara hep açık olmuştur. Şu anda da açıktır. Hele hele böyle bir savaş döneminde oradan Türkiye’ye gelebilecek olanlar olursa ki bunların içerisinde Lübnan da var. Lübnan’dan da ülkemize gelenler olursa biz onlara da kapımızı açık tuttuk. Şu anda Lübnan’da ciddi manada Türkmenler de var ve bu Türkmen soydaşlarımızı da bizler aynen içeriye alırız. Onlara da kapımızı açık tuttuğumuzu söyledim, söylüyorum. Kapımız onlara açık.”

Bir gazetecinin “Almanya eskiden Türk hükümetine insan hakları ihlalleri konusunda eleştiriyordu. Örneğin PKK’lıların bulunduğu yerleşim bölgelerini bombalayarak sivillerin zarara gelmesini göze alarak. Alman Dışişleri Bakanı teröristlerin saklandığı sivil kurumların konusunda bir korunma ilkesi yok olacağını ifade etmişti. Burada çifte standart mı var, yoksa gelecekte Türkiye’yi eleştirme konusunda geri adım mı atacak Almanya? Yoksa nasıl bir yol takip edecek” sorusu ise yanıtsız kaldı.

“Terörle mücadeleyi Almanya’da birlikte sürdüreceğiz”

Erdoğan, Avrupa’da yükselen İslamafobi ve Almanya’nın bu konudaki politikalarına ilişkin soruyu şöyle cevapladı:

“Almanya’da İslam düşmanlığı yaygın bir şekilde devam ederken bunun da başını PKK, FETÖ bu örgütler çekiyor. Bu konuda da bugün değerli dostumla Şansölye ile bizim bu terör örgütlerine karşı ortak bir tavır takınmak suretiyle ortak bir mücadeleyi de sürdürelim kararını birlikte verdik ve bu terörle mücadeleyi Almanya’da birlikte sürdüreceğiz. Gerek Dışişleri Bakanım, gerek İstihbarat Örgütümüz muhataplarıyla birlikte burada dayanışma içinde olacaklar ve dayanışma halinde de bu mücadeleyi inşallah sürdürecekler.”

Scholz aynı konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Aşırı dinci, İslamcı akımlar var. Bunlarla da mücadele ediyoruz. Avrupa ülkeleri arasında Almanya bu konuda son derece başarılı. Almanya PKK’nın işlediği suçlar konusunda önemli bir mücadele içerisinde” ifadelerini kullandı.

“Ateşkes için herkesin çaba harcaması çok önemli”

Başbakan Scholz, AB içinde İsrail konusundaki görüş ayrılıkları ve Almanya’nın İsrail’e savunma sanayi desteğiyle ilgili soruyu şöyle yanıtladı:

“Almanya’nın İsrail’in varlık hakkı konusunda özel bir sorumluluğu var. Bizim uğradığımız acılar değil, bizim sebep olduğumuz acılar nedeniyle milyonlarca insan Nazi diktatörlüğü döneminde öldürüldü. Bu bir gerçek. Bu nedenle Almanya’nın bir görevi, bir sorumluluğu var.  İsrail ve Orta Doğu’daki kriz konusunda söylediklerim biraz önce ifade ettiğim şekilde. Artık herkesin bir ateşkes olması için ve rehinelerin serbest bırakılması için çaba harcaması çok önemli. Katar ve Mısır’ın bir önerisi var. Bu öneri artık kabul edilse çok olumlu bir gelişme olur.”

“Batı zil takıp oynuyor”

Erdoğan, İsrail’in saldırganlığının yayılmasına rağmen bazı ülkelerinin desteğini nasıl değerlendirdiği sorulmasına üzerine şöyle konuştu:

“İsrail’in, Netanyahu’nun kafa yapısında çok açık net bu savaşı sadece belli basit bir dairede tutmak değil, yayma anlayışı var. Zira İsrail’in elindeki imkanlar diğer ülkelerle mukayese edilemeyecek derecede fazla. Şu anda F-35’leri de kullanma noktasına geldi. Öbür tarafta roket, füze bütün bu imkanlar şu anda İsrail’in elinde var ve bunlarla birlikte ne yapıyor? Bir yayılma periyoduna giriyor ve bu yayılma periyodunda da işte önce Gazze’de başlayan bu savaş sonunda nereye yayıldı? Lübnan’a kadar yayıldı ve Lübnan’da da bu ne yazık ki katliamlarını acımasız bir şekilde İsrail devam ettiriyor. Netanyahu devam ettiriyor. Bu birçok liderlerin şehit olması bunlar için adeta bir zevk meselesi. Batı zil takıp oynuyor. Başta Amerika’nın yaklaşım tarzı bu süreç içerisinde hiç de farklı değil ve bunu aynı şekilde devam ettiriyorlar. Zaten İsrail için silah, mühimmat, araç-gereç bunları temin etmek zor bir iş değil. Bunlar da kendilerine yoğun bir şekilde geliyor ve bu imkanlarla da İsrail bu bölgede katliamını sürdürüyor. Tabii bütün bunlar karşısında özellikle, gıda mühimmat bütün bunlarla ilgili olarak biz, Türkiye ne yaparız? Bunlara bakıyoruz ve elimizden geldiği kadarıyla da bölgeye bu imkanlarımızı başta Kızılayımız olmak suretiyle onlarla aktarıyoruz. Aktarmaya da devam edeceğiz.”

“Vize başvurularının incelenmesini daha hızlı tamamlamak istiyoruz”

İkili ilişkiler ve vize konusuyla ilgili soruyu Scholz şöyle yanıtladı:

“Hükümetler arası müzakereleri tekrar başlatmak istiyoruz. Uzun süre ara verildi. Bu şekilde birçok ikili yapıyı dış politikayla ilgili veya savunma sanayindeki iş birliği ile ilgili formatlar yeniden canlandırıldı. Almanya AB nezdinde de AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi için çaba harcıyor. Türkiye de bizim bu konuda çalışmalarımız olduğunu biliyor.

Türkiye’deki Konsolosluklar dünya çapında en çok vize veren konsolosluklardır. Bu konuda çalışmalarımızı hızlandırmak istiyoruz. Çünkü çok sayıda başvuru var. Süreçleri dijitalleştirerek iyileştirmek istiyoruz. Birçok tedbirle daha başvuruların incelenmesini daha hızlı tamamlamak istiyoruz.”

/Anka/

İlginizi Çekebilir

Almanya, Trump’ın olası yeni başkanlığına ne kadar hazır?
Tuncel: Tecrit sadece Kürtlerin sorunu değil

Öne Çıkanlar