Ortadoğu’daki gelişmelerin her ülkeyi değişime zorladığını belirten Doç. Dr. Hakan Güneş, “Kürtlerin ne yapacağı önemlidir. Kürtler çok aktörlü ve karmaşık bir denklem içerisinde kolektif haklarını genişletmeye çalışıyor” dedi.
Ortadoğu’da var olan kaos ortamı her geçen gün daha da karmaşık bir hal alıyor. 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e başlattığı saldırının ardından İsrail’in Gazze’ye daha sonra Lübnan’a saldırıları başladı. Aynı şekilde İsrail-İran arasındaki gerilim de giderek arttı.
Mezopotamya Ajansı, yangın yerine dönen Ortadoğu’daki yeni denklemleri ve gelişmeleri Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Hakan Güneş ile konuştu.
Ortadoğu’da dengelerin çok sık değiştiğini ama bu seferki değişimin daha farklı olduğunu ve geniş çaplı bir coğrafyanın savaş sahası haline dönüştüğünü belirten Güneş, “İsrail ve müttefikleri ile İran ve müttefikleri arasında bütün bölgelerde belirli bir düzeyde silahlı çatışmalar yaşanıyor. Yemen, Lübnan, Suriye, Irak sahası da buna dahil. Filistin’le başlayan çatışma süreci oldukça yayılmış görünüyor. Uzun bir süreden sonra ilk defa devletlerarası bu türden bir savaş başlamış görünüyor. İran kendi topraklarından, İsrail de kendi topraklarından saldırılar gerçekleştiriyor. Bu tam bir savaş değil. Buna askeri terminolojide yıpratma savaşı diyebiliriz. Zamana yayılmış ve diğer tarafın kaynaklarını, olanaklarını, savaşma kapasitesini azaltmaya, zayıflatmaya çalışan bir savaş stratejisi izleniyor” diye belirtti.
BÖLGESEL SAVAŞ GERÇEKLEŞİR Mİ?
İsrail’in Amerika’nın desteğiyle İran’ı doğrudan savaşın içine çekmeye çalıştığını kaydeden Güneş, İran ve müttefiki olan güçler dışındaki diğer aktörlerin daha çok mevcut tabloyu izlemekle yetindiğini söyledi. Yakın zamanda Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye, Irak merkezi yönetiminin veya bölgedeki başka ülkelerin de doğrudan bu savaşa dahil olacağı bir bölgesel savaş beklemediğini kaydeden Güneş, “Bu savaş daha çok İran ve müttefikleri ile Filistin halkı ve İsrail’i destekleyen ABD, Britanya gibi ülkeler arasında gerçekleşen bir savaştır. Diğer aktörlerin bu savaşa dahil olmamasının nedenleri var. Çünkü İran bölgede güçlü bir rakiptir ve zayıflatılması gereken bir aktör. Bu nedenle Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ve Mısır’ın Filistin’de Hizbullah’ın güç kaybetmesini olumlu karşılayacaklarını söyleyebiliriz. Böylelikle onların desteklediği güçler daha etkili hale gelecekler. Bu diğer bölgeler açısından ve Yemen ile Suriye sahasında da geçerlidir” ifadelerini kullandı.
‘İSRAİL SALDIRILARINI GENİŞLETECEK’
İsrail’nin Hizbullah’ın bulunduğu sahalarda esasen Güney Lübnan ve yer yer Suriye’nin içindeki mevzilere yönelik saldırılarını genişleteceğine işaret eden Güneş, “İsrail Savunma Bakanlığı, Güney Lübnan’daki kara harekatını genişleteceklerine dair yakın zamanda açıklama yaptı. Fakat kara harekatı göründüğü kadar kolay bir iş değil. İsrail’in sıkıştırılmış 15-40 km Gazze sahasında bile askeri hakimiyetini kuramadığını görüyoruz. Hamas’tan çok daha büyük bir cephaneliği, teknik ve teknolojik olanakları ile coğrafi saha üstünlüğü olan Hizbullah’ın kontrol ettiği Güney Lübnan sahasını da öyle birkaç haftada veya birkaç ayda hatta yılda kolayca ele geçirmesi mümkün olmayabilir. Ama kara harekatı başlamış durumda. İsrail, Güney Lübnan sahasında Hizbullah’ın askeri kapasitesi ve savaş cephaneliği kapasitesini minimize edecek bir düzeye getirmek istiyor. Fakat bunun nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyor” diye belirtti.
İsrail’in yakın zamanda Hizbullah’ın siyasi ve askeri komuta merkezinin çökertilmesinin Hizbullah açısından büyük bir kayıp olduğunu belirten Güneş, Hizbullah’ın “başsız” ve ne yapacağını “bilmez halde” olmadığını söyledi. İsrail’in Güney Lübnan’da başlattığı kara harekatının yavaşlatılmasının Hizbullah’ın bu konuda ne kadar etkili olduğunun bir göstergesi olduğunu kaydeden Güneş, “Hizbullah komuta merkezinin çökmesi, Hizbullah’ın çökmesi anlamına gelmiyor” dedi.
ABD SEÇİMLERİ VE YENİ PAZARLIKLAR
Ortadoğu’da yıpranan ve güçsüz kalan bir İran’ın bölgenin diğer aktörlerine yeni fırsatlar doğuracağına işaret eden Güneş, şunları kaydetti:
“Genişçe bir açıdan Ortadoğu’ya bakıldığında daha çok Şii topluluklar ve örgütlere dayalı olan İran ve müttefiklerinin alanları var. Bunun dışında da birbirleriyle sorunları olan çeşitli önemli aktörler var. Türkiye, Sudi Arabistan, Mısır, Katar gibi. Şimdi bu aktörler bu süreçte İran’ın yıpranmasından kendilerine alan açılacağını düşünüyorlar. İkincisi ise bu aktörlerin çoğunun batı merkezleriyle özellikle ABD’yle çeşitli sorunları da var. Dolayısıyla bu süreç bölgedeki denklemde kimden yana ağırlık koyacaklarına göre bir pazarlık gücü sağlıyor. Bu da Katar-ABD ilişkilerinde, Riyad-Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinde, Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir çerçeve, yeni bir anlaşma, yeni bir denklem çıkarma olanağı sağlıyor. Bu bakımdan sözünü ettiğim aktörlerin Amerikan seçimlerini beklediklerini ve yeni oluşacak yönetimle, yeni denklemde elleri daha güçlü olarak, pazarlık masasına oturacaklarını söyleyebiliriz. Bir bakıma bu savaşın acı gerçekliğine karşın burada bölge devletleri açısından yeni ittifaklar kurma ya da var olan ittifaklarda yerlerini güçlendirme olanağı görünüyor.”
ABD VE TÜRKİYE GERİLİMLERİ
Türkiye’nin batıyla ilişkilerinde yaklaşık on yıldır eski stratejik düzeyinin olmadığını ifade eden Güneş, ancak hala aynı uluslararası siyasal kampta yer aldığının altını da çizdi. ABD başta olmak üzere batı merkez ülkeleriyle Ankara arasında önemli gerilimlerin olduğunu vurgulayan Güneş, “Bu gerilimlerden en önemlisi bölgedeki Kürtlerdir. Özellikle ABD ve batının PYD’ye vermiş olduğu destek gerilimlerin en başında geliyor. İkincisi; Türkiye’nin Suriye politikasında aynı perspektifi izlemiş olmalarına karşın birlikte hareket etmemeleri. Üçüncüsü ise Lübnan, Irak, Yemen ve tüm bu alanlardaki tartışmalarda da yine çıkarları çok yakın olmakla beraber, Ankara ve Washington’un, bir ortaklık, partnerlik konsensüsüyle ilerleyememiş olmalarıdır. Washington, Türkiye’ye İsrail’in de içinde olduğu batı müttefiki cephenin güç kazanması için Ankara’ya ihtiyacı olduğunu ve ABD, Türkiye’yle yeni bir anlaşma ve karşılıklı konuları yeniden gözden geçirmeye ‘hazırım’ mesajı veriyor. Bu mesajların somut başlıkları ise bugüne kadar Türkiye’ye F-35’ler verilmiyordu. Bunun yerine F-16 uçaklarının yeni versiyonları verilecekti ancak onlar da verilmiyor. İşbirliği alanında Ankara’nın arzu ettiği ilerlemeler sağlanamıyor” diye belirtti.
‘KÜRTLERİN NE YAPACAĞI ÖNEMLİ
Ortadoğu’da yaşanan savaşın merkezinde duran Kürtlerin durumuna da dikkat çeken Güneş, “Kürtler, Ortadoğu’nun tam ortasında, devlet olmayan çok önemli bir örgütlenme kapasitesine sahipler. Suriye’de, Türkiye’de ve İran’da durum böyle. Irak’ta ise bir bölgesel yönetim ve devlet durumundalar. Bu savaş, geniş Kürt coğrafyasını çok etkileyecek. Yeni dönemde Ortadoğu’nun yeni jeopolitik dengeleri şekillenirken, Suudi Arabistan’ın, Katar’ın ve Türkiye’nin ne yapacağı önemlidir. Ama aynı zamanda Kürtlerin de ne yapacağı önemlidir. Kürtler de Ortadoğu’da çok boyutlu, çok aktörlü ve karmaşık bir denklem içerisinde varlık alanlarını, yasal ve kolektif haklarını genişletmeye çalışıyor” dedi.
‘KÜRTLER ÖNEMLİ BİR AKTÖR’
Kürtlerin önemli bir aktör olarak sahada varlık gösterdiğine işaret eden Güneş, “Haliyle Kürt sorunu da önemli bir konu olarak orta yerde duruyor. Kürt sorununa Türkiye, İran ve Irak, Sadabat Paktı çerçevesinde bakıyor. Şuana kadar bu üç devlet de buna uygun davranıyor. Biri diğeri karşısında, Kürtlere destek vermeye çalışmıyor. Bu yaklaşım devam ediyor. Özellikle Türkiye başta olmak üzere Kürtlerin otonomilerinin genişlemesi ve siyasal varlıklarının daha da büyümesi istenen bir durum değil. Çünkü Türkiye, Kürt hareketini varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Ama her ülke çeşitli yeni düzenlemeler de yapmak zorunda. Çünkü hayatın kendisi yeni güçleri, yeni varlıkları ortaya çıkardıkça eskisi gibi kalamaz” diye konuştu.
‘KÜRT AÇILIMI AYNI ZAMANDA ORTADOĞU AÇILIMIDIR’
Kürt sorununun çözümünde önceki süreçlerde Türkiye’nin başarısız olduğunu dile getiren Güneş, Kürt sorunundaki bir “açılımın” aynı zamanda bir Ortadoğu “açılımı” olduğuna dikkati çekti. Kürt sorunun çözümüne dair güncel siyasetteki tartışmalara değinen Güneş, Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıkmasının, bir “yoklama” olduğuna işaret etti.
Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugünler yeniden Ortadoğu’daki genel denklemi etkileyecek şekilde, Türkiye’nin bölge genelinde Kürtlerle ilişkilerinde yeni bir denklem ortaya çıkabilir mi yoklaması yapıyor. Bir çözüm süreci değil ama bir yoklama var. Bahçeli’nin DEM Parti vekilleriyle el sıkışmasını bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bu bir yoklamadır. Ve kesinlikle Ortadoğu’daki yeni sürecin şekillenmesiyle ilgili bir durum yoklamasıdır. Dengeler yerine oturmuş değil ama çeşitli fırsatlar ve olanaklar ile Türk burjuvazisinin Ortadoğu açılımları açısından yeni kapılar açılabilir. Türkiye’nin batıyla sorunlu olan ilişkilerinde daha az sorunlu ya da daha fazla işbirliğinin ortaya çıktığı bir zemin ortaya çıkabilir. Ankara burada hem Kürt sorununda yeni bir denklem ortaya çıkarmanın avantajları üzerinde çalışıyor hem de bunun bölgesel açılımlarında nasıl bir kaldıraç etkisi yaratabileceğine dair bazı seçenekleri değerlendiriyor. Bunlardan herhangi birisine tam olarak karar verildiği kanaatinde değilim. Zaten bunu önümüzdeki dönem hep beraber izleyerek göreceğiz.”
/MA – Esra Solin Dal/