🔴 Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD’nin 47. Başkanı seçilen Donald Trump’ın kabine adaylarına ilişkin “Benim ilk etapta görebildiğim yoğun bir İsrail yanlısı durum var. Bu sürpriz değil.” dedi.
Fidan, katıldığı bir canlı yayında gündemi değerlendirdi.
ABD’nin 47. Başkanı seçilen Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinin nasıl olacağının sorulması üzerine Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ile çok güçlü şahsi ilişkisinin olduğunu dile getirdi.
Bakan Fidan, “Ben çok büyük problem olacağını düşünmüyorum, yani iktidarı anlamada, reflekslerini görmede bizim problemimiz olmayacak.” dedi.
Süper güçlerin pozisyonlarıyla ve bunun Türkiye ile ilgili muhtemel sonuçlarıyla ilgili senaryoları kendilerinin de oluşturduklarını kaydeden Fidan, “Burada benim ilk etapta görebildiğim tabi yoğun bir İsrail yanlısı durum var. Bu sürpriz değil, yani Amerikan iç politikasında, özellikle Kongrede, iki tarafında da hem Temsilciler Meclisinde hem Senatoda ağırlıklı olarak İsrail destekçiliği bir gerek şart haline gelmiş durumda.” ifadelerini kullandı.
Fidan, böyle bir kompozisyonun oluştuğunu açıkça gördüklerini belirterek, “Demokratların iktidar olduğu dönemde biz Gazze’de açıktan soykırımın işlendiğine şahit olduk. Daha kötü ne olabilir ki? Dolayısıyla Cumhuriyetçilerin olacağı dönemde de İsrail’le ilgili bir takım negatif gelişmelerin olacağını varsayıyoruz. Umarız, Sayın Trump, bu konuda kendi tabanına, Amerikan halkına ve dünya kamuoyuna vermiş olduğu, ‘ben yeni savaşlar çıkartmayacağım, buna engel olacağım’ sözünün arkasında durur ve bu konuyu da özellikle Filistin coğrafyasını da bu meselenin bir parçası yapar.” diye konuştu.
Suriye’nin kuzeyinin güvenliğiyle ilgili bir soru üzerine Fidan, “Gerek Amerikalı dostlarımıza gerek herkese, söylüyoruz. Kimin orada olduğundan, kiminle iş tutulduğundan bağımsız, bizim milletimize, bizim devletimize tehdit teşkil eden sınırımızın ötesindeki bu hedeflerle biz mücadele etmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
İİT ve Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi’nin sonuçları “tarihi niteliğe sahip”
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Olağanüstü Zirvesi’nde, Temas Grubu’nun son bir yıldır ürettiği bütün müktesebatın ve bütün tekliflerin kayıt altına alındığını kaydeden Fidan, “Bence bu toplantının sonuçları tarihi niteliğe sahipti. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler aslında diplomatik olarak, siyasi olarak bir fikir birliği içerisine girdiler, bir irade beyanında bulundular.” değerlendirmesini yaptı.
Fidan, zirvede özellikle İsrail’le işbirliği olan ülkeler nezdinde atılabilecek adımlar, başta Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ile olmak üzere uluslararası kurumlar nezdinde İsrail’i mahkum ettirmeye yönelik atılması gereken adımlar ile çift taraflı yapılabilecek ambargoların kayıtlara geçtiğini söyledi.
“İsrail’in Gazze’ye saldırılarının ne zaman ve nasıl duracağı” sorusuna yanıt veren Fidan, “İsrail ve Amerika ile destekçileri herhangi bir bedel ödemedikleri sürece bu politikanın devamlılığını biz göreceğiz. İsrail şu anda siyasi bedel, askeri bedel, ekonomik bedel ödemiyor.” ifadelerini kullandı.
ABD seçimlerinde Filistin meselesinin rolü
Fidan, “Amerika’daki seçimlerin kaybedilmesinde Filistin’deki meselenin de bir nebze rolü oldu. Müslüman seçmen, Arap seçmen ve başka ezilmiş milletlerden gelen seçmenlerin klasik olarak Demokratları desteklemesi gerekirken bakıyorsunuz cezalandırdılar ve Cumhuriyetçilerin yolundan gittiler.” ifadelerine yer verdi.
Bakan Fidan, İsrail’in Gazze’deki soykırımının cezasız kalmasının, beraberinde daha büyük bir savaşı ve öngörülemeyen kitlesel sorunların ortaya çıkmasına sebep olabileceğine işaret etti.
İsrail’in Gazze’deki soykırımı konusunda gördükleri karşısında kişisel olarak ne hissettiğinin sorulması üzerine Fidan, “Ben bir savaştayım. Hislerimi gösterme lüksüm yok.” yanıtını verdi.
Suriye ile ilişkiler
Bakan Fidan, Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesine ilişkin soruya da, geldikleri noktada ”Suriye’de iç savaşın donduğunu, daha fazla yüksek sayıda insanın hayatını kaybetmediğini ve yerinden edilmenin yaşanmadığını, bunların büyük ölçüde azaldığını” belirtti.
“Ama daha iyi bir çözümün mümkün olması için gerekli adımların atılmadığını görüyoruz.” diyen Fidan, Suriye rejiminin yurt dışındaki 10 milyon civarında Suriyeliyi tekrar Suriye’ye getirme konusunda bir tercih yapması gerektiğini söyledi.
Fidan, Suriye rejiminin, İsrail’in bölgedeki yayılmacılığının etkileriyle daha önce hiç olmadığı kadar baş başa kaldığına dikkati çekerek, “Son 3 yıldır esas itibariyle biz çok sistematik şekilde İsrail Hava Kuvvetlerinin İranlı milisleri sistemli şekilde vurduğunu hep görüyorduk. Yani haftada 1-2 bazen 3 operasyon yaparak. Ruslarla koordineli götürüyorlardı bunları. Şimdi Gazze Savaşı’ndan sonra bunun daha da arttığını görüyoruz.” ifadelerine yer verdi.
Fidan, Rusya’nın Türkiye-Suriye normalleşmesinde herhangi bir rolü olup olamayacağına ilişkin, “Eğer Şam yönetimi belli kritik konularda adım atmak isterse Rusların ben buna hayır diyeceğini düşünmüyorum. Ama Rusların, (Şam yönetiminin) bu adımları atması için çok yoğun bir baskı yapacağını da düşünmüyorum ve görmüyorum da zaten. Bu konuda biraz nötr duruyorlar açıkçası.” ifadelerini kullandı.
Miçotakis, Ocak-Şubat 2025’te Türkiye’ye gelecek
8 Kasım’daki Atina ziyareti ve Yunanistan-Türkiye ilişkilerine dair Fidan, ziyaretinin bir sürecin parçası olduğunu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in Ocak ya da Şubat 2025’te Yüksek Düzeyli İşbirliği Konferansı için tekrar Türkiye’ye geleceğini söyledi.
Fidan, Yunanistan’a yaptığı ilk ikili ziyaretin olumlu bir atmosferde geçtiğini ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis’in de olumlu bir yaklaşım içinde olduğunu kaydederek, iki ülke arasında önceki nesillerden aktarılanlar dahil karmaşık problemler bulunduğunu dile getirdi.
İki ülkede de iç siyasetin belli miktarda baskısı olduğunu aktaran Fidan, Türkiye’nin menfaatlerine halel getirmeden iki tarafın da razı olabileceği bir çözüme nasıl ulaşılabileceğinin arayışı içinde olduklarını ifade etti.
Fidan, Yunanistan’la başlatılan süreçte açıklıkla tartışmaya ve gerginliği yükseltmemeye odaklandıklarını kaydederek, Ege sorunu dışında adaların silahsızlandırılması, kıta sahanlığı, karasuları, statüsü belli olmayan yerler, hava sahası ve münhasır ekonomik bölge gibi birçok farklı mesele olduğunu anlattı.
“Türkiye’nin önceliği bölgede savaş ve çatışma olmaması”
Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin yürüttüğü arabuluculuğa ve savaşın gidişatına ilişkin Fidan, bu konunun yakından takip edildiğini ve ilk günden itibaren iki tarafa da çok ciddi uyarılarda bulunduklarını vurgulayarak, “Tabii, işgalin kendisine biz karşıyız.” dedi.
Fidan, Türkiye’nin barışın sesini, umudunu ve olabilirliğini dile getiren, yükselten, sürekli o ışığı canlı tutan güçlü bir devlet olmasının önemine dikkati çekerek, “Bu savaş inanılmaz derecede yok edici bir savaş. Yüz binlerce insan öldü. Her iki taraf da kamuoyu baskısı almamak için gerçek ölü miktarını maalesef paylaşmıyor. Yani 500 binin üstünde insan kaybından söz ediyoruz.” dedi.
Türkiye’nin savaşın durması için pozisyonunu devam ettirdiğini kaydeden Fidan, “Biz buradan bir puan ve kredi alma peşinde değiliz. Gerçek manada, samimi bir şekilde bu savaşın bitmesine yönelik bir stratejik niyetimiz var. Bizim hükümet olarak dış politikadaki bir numaralı önceliğimiz yakın bölgemizde savaşın ve çatışmaların olmaması, kuzeyimiz, güneyimiz, doğumuz, batımız”. diye konuştu.
Fidan, bölgesel sahiplenmeyle ilgili bir inisiyatif geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek, bölgenin sorunlarını esas itibarıyla bölge ülkelerinin çözmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
/Ajans/