8 Aralık 2024’de Baas rejimi yıkıldıktan sonra aradan geçen zaman rağmen yeni Suriye’nin nasıl şekilleneceği henüz belli değil. Kuzey-Doğu Özerk Yönetimi ile Şam hükümeti arasındaki görüşmelerin ise ucu açık. Öte yandan Türk ordusu ve bağlı cihadist Suriye Milli Ordusu’nun Tişrin barajına ve Kobani’ye dönük saldırıları ise araklıksız devam ediyor. SDG savaşçıları hava saldırılarından korunmak ve cephe hattını tutmak için tünel savaşları yürütüyor.
İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden The Guardian muhabiri William Christou Kobani’den; cephedeki son durumu yazmış.
‘’Kuzeydoğu Suriye’deki Kobani şehrinin otuz metre altında , Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Türk sınırını dikkatle izliyordu. Kürt liderliğindeki milislerin tünellerinden birinde bulunan bir odadaki görevliler plazma ekranlı bir televizyonda 16 gözetleme yayını gösteriliyordu, duvarlarda Kalaşnikoflar ve SDG bayrakları vardı.
Savaşçılar tepelerinde vızıldayan Türk insansız hava araçları tarafından vurulmaktan korktukları için tünellerden çıkmaya cesaret edemiyorlar. Yeraltı ağındaki tesisler arasında yürüyerek hareket ediyorlar ve belirsiz binalarda gizlenmiş girişlerden çıkıyorlar.
SDG’nin tünel ağında dolaşırken “Güçlerimizin çoğu şu anda tünellerde yoğunlaşmış durumda. Türkiye bizi tehdit etmeye başladığında, yer altına inmeye başladık,” dedi SDG’nin Fırat bölgesi komutanı Zinarin Kobane.
Suriye İslamcı grubu Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) geçen yıl 8 Aralık’ta Esad rejimini devirip iktidarı ele geçirdiğinde, yıllardır dondurulmuş olan Suriye çatışması aniden çözüldü. ABD destekli SDG ile Türkiye destekli Suriye muhalif güçleri arasındaki hassas denge paramparça oldu ve 2019’dan beri sessiz olan cephe hatları yeniden alevlendi.
SDG kısa süre sonra Kuzey Suriye’deki Minbiç şehrinden çekildi. Çatışmalar ise Tişrin Barajı yakınlarında günlük olarak yaşanmaya başlandı. SDG ile Kuzey Suriye’deki Türk destekli gruplar arasında doğal bir tampon bölge görevi gören baraj, Kürt yönetimindeki bölgelere elektrik sağlıyor.
Kürt güçleri 2012’de kuzeydoğu Suriye’de özerk bir bölge oluşturdular ve ABD desteğiyle o zamandan beri burayı yönetiyorlar. Şimdi, Şam’daki Suriyeli isyancılar ve kapılarının önündeki Türk destekli savaşçılara karşı, Kürtler özerk bölgenin hayatta kalması için mücadele ediyor.
Kobane”Baraj bizim ilk savunma hattımız. Eğer barajı aşarlarsa, tüm bölgenin işgaline kapı açarlar. İslam Devleti’ne karşı mücadelede şimdiden 14.000 kişiyi kaybettik. Bu bölgeyi teslim etmeyeceğiz” diyor.
Tehlikede olan, Suriye Kürtlerinin zulmüne son veren on yıllık bir siyasi projedir. Artık ebeveynler çocuklarına Kürtçe isimler koyabilir ve okullarda dillerini öğretebilirler. Bunlar Esad rejiminin 53 yıllık yönetimi altında etnik azınlığın mahrum kaldığı temel haklardı.
SDG’nin Türk destekli gruplara karşı mücadelesi cezalandırıcı oldu. Kobane, Suriyeli grupların savaş taktiklerinin son iki ayda Türk askeri doktrinini daha yakından yansıtacak şekilde değiştiğini söyledi. Suriyeli gruplar yerde savaşırken, Türk insansız hava araçları ve savaş uçakları yukarıdan koruma sağlıyor ve cephe hattının çok ötesindeki hedefleri vuruyor.
NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’ye rakip olamayacaklarının farkında olan Kürt savaşçılar mevzilenmiş durumda. Türkiye’nin 2019’da Suriye’nin kuzeyini işgal etmesinden beş yıldan biraz fazla bir süre sonra, SDG bölge genelinde geniş bir tünel ağı inşa etmeye başladı.
Binlerce savaşçıyı barındıracak kadar büyük olan yeraltı tesisleri oldukça genmiş. Tünellerde zeminler fayanslı, havalandırma delikleri yerden oksijen sağlıyor ve komutanlar internete bağlanırken, Pepsi yudumlarken 10 kat aşağıda bulunan kontrol odalarından savaş oluşumlarını rahatça yönetmelerine olanak sağlıyor.
Tünel ağı, SDG’nin Türk hava gücünden gelen tehdide uyum sağlamak için taktiklerini değiştirmesine olanak sağladı. Savaşçıları yeraltı tesisleri arasında hareket ediyor, bir saldırı gerçekleştirmek için düşman hatlarının arkasında çıkıyorlar ve sonra ağların birçok gizli girişinden birinde tekrar kayboluyorlar.
Cephede çatışmalar şiddetlenirken, SDG liderleri ile Şam’daki yeni Suriye hükümeti arasında müzakereler başladı. Ocak ayının başlarında, SDG lideri General Mazlum Abdi, şu anda Suriye’nin cumhurbaşkanı olan eski HTŞ lideri Ahmed el-Şaraa ile görüştü.
Görüşmeyi “olumlu” olarak nitelendiren Abdi, iki liderin genel ilkeler üzerinde anlaştığını ve Şam ile SDG arasında askeri ve sivil konularda koordinasyon sağlamak üzere iki teknik komite kurulduğunu söyledi.
“Suriye’nin bir parçası olduğumuz ve Suriye’yi birleşik tutmak istediğimiz konusunda anlaştık. Ancak, geçiş aşamasıyla başa çıkma biçimlerine ilişkin görüşlerimiz örneğin pratik detaylar, birlikte çalışacağımız araçlar, zaman çizelgesi gibi konularda görüşlerimiz farklı,” diyor Abdi.
“Türk müdahalesinin” müzakereleri yavaşlattığına ve onlar üzerinde olumsuz bir etki yarattığına inandığını da sözlerine ekledi.
Suriye hükümeti, kuzeydoğunun Suriye hükümetinin kontrolüne geri dönebilmesi için SDG’nin dağıtılmasını ve yeni Suriye savunma bakanlığına entegre edilmesini talep ediyor. SDG, yeni bir Suriye ordusuna entegre olmaya açık olsa da, yeni bir ademi merkeziyetçi anayasa altında bir şekilde özerkliği sürdürmek istediğini söylüyor.
SDG’nin Şam ile anlaşma yapma penceresi kapanmış durumda. Müzakereler dururken Şam, Kürt otoritesi olsun veya olmasın, yeni Suriye devletinin kurulması yolunda ilerliyor.
Suriye hükümeti, perşembe günü yaptığı açıklamada, silahlarını bırakmayan grupların Suriye’nin ilk kalıcı hükümetini kurmayı amaçlayan ulusal diyalog konferansına katılmayacağını söyledi.
Abdi, “Diyalog konferansına katılım için hiçbir ön koşul olmamalı… Suriye’nin geleceği için yeni Suriye yönetimiyle birlikte çalışmak istiyoruz, Suriye’yi birlikte inşa edebiliriz” dedi.
SDG, Trump yönetimi altında Kuzeydoğu Suriye’den ABD birliklerinin çekilme olasılığıyla daha da sıkıştırılıyor. ABD, doğu Suriye’de, nominal olarak SDG’yi IŞİD’e karşı mücadelelerinde desteklemek için yaklaşık 2.000 asker bulunduruyor. Asker varlığı, Kürtlerin elindeki topraklara herhangi bir Türk veya Suriye işgali için önemli bir caydırıcı güç olarak görülüyor.
Trump yönetimi halen ABD askerlerinin Suriye’deki varlığına dair bir açıklama yapmadı. Ancak ABD’nin yurtdışındaki bağlantılarını azaltma hedefi ve Trump’ın dengesiz karar alma süreci Kürt yetkilileri endişelendiriyor. 2019’da Trump, Türk cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı bir telefon görüşmesinin ardından aniden ABD birliklerini bir gecede çekmeye karar verdi ve SDG’yi Türk müdahalesini tek başına savuşturmaya bıraktı.
ABD, 2014 yılında, “hilafetinin” bir parçası olarak Irak ve Suriye’de geniş topraklar tutan IŞİD’i yenmek için SDG ile ortaklık kurdu. Son on yılda, bu ortaklık Kürt otoritesinin güvenliğinin temel taşı haline geldi.
ABD zırhlı personel taşıyıcıları, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke sokaklarında devriye gezerken, insanlar varlıklarına alışmış bir şekilde, etkilenmeden yürüyorlar. Eski CIA direktörü Gina Haspel’in, Abdi’ye liderliği için teşekkür ettiği bir plaket, generalin resepsiyon salonunda misafirleri karşılıyor.
Bu ilişkiyi, ABD’nin, SDG’yi, terörist bir varlık olarak sınıflandırdığı ve 45 yıldır savaştığı bir grup olan Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Suriye kolu olarak gören Türkiye’ye açıklaması giderek zorlaşıyor. IŞİD ve Esad’a karşı mücadele sırasında güney sınırında SDG’nin varlığına tahammül eden Türkiye, Washington’a ortağını terk etmesi için giderek daha fazla baskı yapıyor.
ABD’li diplomat James Jeffrey, eski Türkiye büyükelçisi, Suriye elçisi ve İŞİD’ı yenmek için uluslararası koalisyonun elçisi, şunları söyledi: “Sorun şu ki, SDG ile ortaklık kurmamızın birçok nedeni ortadan kalktı. Bana bunun nasıl biteceği soruluyor. Türkler merak ediyor: ‘Geçici bir işlem ilişkisi olduğunu söylediğiniz şeye ne oldu?'”
Ancak Kürt liderliğindeki güçler pazarlık kartlarından yoksun değil. Kürt liderliğindeki yetkililer yaklaşık 70.000 şüpheli IŞİD savaşçısı ve akrabalarını elinde tutuyor; bunların binlercesi yabancı. Yabancı güçler, saflarında birçok yabancı cihatçı bulunduran Şam’daki yeni otoritenin, şüpheli IŞİD üyelerinin tutulduğu hapishaneleri ve kampları kontrol altına almasına izin vermekten çekiniyor.
Kürt yetkililer ayrıca ABD’nin çekilmesi ve ardından Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’ye müdahalesinin, IŞİD’i kontrol altında tutma kabiliyetlerine zarar verebileceği konusunda uyarıda bulundu.
Abdi, “ABD’nin çekilmesi, Türkiye’yi bölgeye saldırmaya teşvik edecektir ve bu da genel olarak İŞİD’e karşı savaşı etkileyecektir” dedi. Çünkü güvenlik boşluğu, SDG’nin İŞİD hapishanelerini ve kamplarını koruma kabiliyetini engelleyecektir.
Şehrin çevresindeki kırsalda Türkiye düzenli olarak hava saldırıları gerçekleştiriyor. Şehrin ana ticari pazarının sokakları, yayaları yukarıdan uçan Türk insansız hava araçlarının görüşünden korumak için oluklu metal levhalarla kaplı. Tişrin Barajı ve diğer sivil altyapılara yapılan saldırılar, şehri günlerce su ve elektriksiz bıraktı.
“Her gün, insansız hava araçları başımızın üstünde. İki aydır su ve elektrik yok,” dedi 15 Ocak’ta Tişrin Barajı’nda protesto gösterisi yaparken Türk insansız hava aracı saldırısında dört dişini kaybeden ve yüzünde yaralar oluşan 18 yaşındaki trafik polisi Fidan Şemsi. Polis birimindeki 10 kadından dokuzu insansız hava aracı saldırılarında yaralandı, biri öldürüldü.
“Ülkenizi kaybederseniz, ruhunuzu kaybedersiniz. Kobani’ye saldırırlarsa kimseyi esirgemezler,” dedi Şemsi.
/ The Guardian/