Nurten Ertuğrul : Anlatabildik mi?

Yazarlar

Geçen hafta Emine Bulut, kızı ve tüm insanlığın gözü önünde eski eşi tarafından boğazı kesilerek öldürüldü. “Ölmek istemiyorum” diye diye hayatından oldu. Birileri olayı izledi, birileri de telefona çekti ama hiç kimse müdahale etmedi…,

Emine Bulut gözümüzün önünde katledildi…Lakin olayın gözden kaçmayan tarafı şu oldu; olayı videoya çeken kişi sayesinde bu olay gündeme taşındı. Yoksa biz bugün Emine Bulut’un adını anmadan “bir kadın daha cinayete kurban gitti “  alt yazısından ibaret birkaç saniyelik bir haberle kaşılaşacaktık.

Emine Bulut cinayetinin bir süreliğine de olsa görünür olması bir anda dikkatleri kadın cinayetlerinin üzerine çekti ve gündemi belirledi. Aslında her gün kadınlar öldürülüyordu ama medyanın dikkatini çekebilmesi için Emine Bulut gibi herkesin gözü önünde ve vahşice öldürülmesi gerekiyordu..Maalesef durumumuz budur. ‘Olay ne kadar görünürse o kadar vardır…’

Görünmeyenin kayda alınmadığı ruhsuz bir çağdan geçiyoruz çünkü… 

Emine Bulut’un sansasyonel bir şekilde öldürülmesi ve cinayetin görsel bir meteryale dönüşmesi medyayı, tartışma programlarını, siyaset dünyasını,Cuma hutbelerini, cumhurbaşkanını, Twitter gündemini, deyim yerindeyse herşeyi salladı.

Peki neden sallandık ve sarsıldık;

Çünkü cinayeti kör bir kayıkçı gördü,

Ve biri de onu telefona çekti…

Telefona çeken kişi belki like için yaptı bunu. Belki popüler olmak için, belki anlık bir gafletle yaptı…Her neyse. Bu kişi farkında olmadan topluma “Emine Bulut’u görün, kadın cinayetlerini görün” dedi…

Ve biz anca öyle görebildik.

En azından toplumun bir bölümü zorla da olsa görmek zorunda kaldı.

Bu görüntüler sayesinde Cumhurbaşkanı mağdur aileyi aradı,

Bu görüntüler sayesinde Cuma hutbeleri verildi

Bu görüntüler sayesinde her akşam her kanalda onlarca tartışma programı yapıldı.

Belki bir kısmınız bu görüntüler “vicdani değil” diyebilirsiniz, “görüntüyü çekeceğine müdahale etseydi” diyeniniz olacaktır ama, maalesef ölü toprağı serpilmiş bu toplumu uyandırmanın yolu bu görüntüler oldu. 

Ha bu arada olayı görüntüleyen gözaltına alındı. 

Peki, Emine Bulut öldürülürken izleyenlere, kaçanlara ne demeli? 

Bütün bu olup bitenler yaşanırken,kadınları erkek şiddetine karşı koruyan İstanbul Sözleşmesinin ilk imzacısı olan Türkiye, imzasını sesiz sedasız geri çekme hazırlığındadır.

Yıllardır çığlık çığlığa öldürülmek istemiyoruz diyen, bir yılda yüzlerce kadının öldürüldüğü ülkemizde sözde nafaka mağduru olan bir erkek derneğinin müracaatı kabul edilmiş, erkeklerin maddi yönden zora girmesini önlemek için erk; erkeklerin bu talebini derhal görmüş ve harekete geçmiştir.

Karar vericiler kadının ,erkeğin malı olmadığı ve cinayetleri namus ile örtmeye kalkmalarının asıl ahlaksızlık olduğunun bilincine varmaları gerekmektedir. 

‘Henüz yanıtlanmamış ve kadın ruhu ile ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benimde yanıtlamayı başaramadığım bir soru var: Kadınlar ne ister diye?” Freud…

Ne mi istiyoruz? 

Huzur içinde, şiddetin olmadığı, bütün farklılıklarla birlikte özgür bir yaşam istiyoruz.

Silahsızlanmanın olduğu, savaşın olmadığı bir dünyada ailelerimiz ile birlikte güven içinde yaşamak istiyoruz.

Emeğinin karşılıksız kalmadığı, hak-hukuk-adalet ve eşitliğin olduğu kardeşçe bir yaşam istiyoruz.

Babadan, kardeşten, kocadan, oğuldan, yolda yürürken karşılaştığı erkeklerden zarar gelir mi korkusunu yaşamadan, güven içinde yaşamak istiyoruz.

Ekonomik sıkıntının olmadığı, yarına güvenle bakan, işsiz kalır mıyım kaygısını yaşamadan, saygı ve sevginin olduğu bir yaşam istiyoruz.

Anlatabildik mi?

Gerisi ne mi olur?

İyilik, güzellik…

İlginizi Çekebilir

Osman Aytar : Kürt ve Kürdistan’ın ‘demokrasi cazibesi’nin ağırlığı mı?
Halil Dalkılıç : ‘Mexdûriyet’a me  û ‘çareserî’ya CHPê

Öne Çıkanlar