Günümüzde artan kadın şiddetinin yegâne nedenlerinden bir tanesi de kadınların alışagelmiş erkek dünyasına başkaldırmalarıdır. Zira bu başkaldırıya karşı uygarlık sahibi eril erk, güdüsel olarak yerini ve uygarlığını korumak için saldırgan bir hal alıyor.
Neticede uygarlık boyunca kadına biçilen tüm değerler erilin kadına biçtiği değerlerdir. Onun için erkeğin güzel olarak kabul ettiği kadın aslında köle bir kadındır. Çünkü uygarlıkta yeri olmayan, bunu talep dahi edemeyen, eril kültürünün dışına çıkamayan, çocuklarına dahi bir sahiplik hakkı yapamayan uysal, söz dinleyen kadın eril için güzel kadındır.
Bilakis bunun tam tersi batıda cadı, doğuda ise cennetten kovulma nedenidir. Bu anlayış eril ile birlikte uygarlık çatısı altında yaşayan tüm kadınların da kabul ettiği bir gerçektir. Öyle ki bir annenin en övünülen tarafı kızını bir eril kültürüyle donatmasıdır.
Yani deyim yerindeyse erkeğin isteyeceği bir kadın yaratmasıdır. Gerçekte bu süreç ‘’ kadının ruhsal gelişimini etkilediği gibi erkeğin ön plana çıkmasını sağlamış ve en önemlisi de kadınların kendi konumlarını ‘aşağılık’ duygusuna kaptırmıştır’’.
Sözüm ona eril uygarlığı tarafından budanmış ve eril aşısıyla filizlenen bir kadındır güzel kadın.
Kadınlar eril aşısına karşı, kendilerine özgü ruh halini ve kadını buna taraf yapan zorlamalara karşı feminist bir çıkışıyla engel olmaya çalışmışsa da bunu tam anlamıyla başardığı söylenilemez. Netice itibariyle feminizm kadınlar için uygarlıkta bir statü bulmak yerine tepeden inen kaskatı bir Medusa’ya dönüşerek erilin faydalanacağı bir çıkışa dönüşmüştür.
Bilhassa günümüz yüzyılında artan kadın cinayetlerinin perde arkasında da bu tepeden iniş var. Başka bir sebep ise 21’inci yüzyılın çağdaş ülkelerce koruyucu hakların özelde gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde erkek ve kadınlar için yine tepeden inen bir uygulama olduğundan ötürü iki tarafında buna ruhsal bir uyum sağlayamaması, özelde de erkekler için bu durum tam anlamıyla bir keşmekeşliğe dönüştü.
Onun için feministler kadar çağdaş hakların da toplumu ortak bir yaşama hazırlamadan keza uygun bir zemin yaratmadan erkekler için yasa tanımazlığın ve kadın cinayetlerinin hat safhalara ulaşmasının önüne geçilemez. Öyle ki geliştirilecek bir çözümün en az uygarlığın ilk günlerinden başlayan sosyal psikolojik dayanaklarla erkekleri ve kadınları bu yeni yaşama ikna eden yöntemlerin olmasıdır.
Tepeden inen bu yenilik yalnızca erkeğin kadına reva gördüğü öfkesiyle sınan mı yor keza kadınların özünden yoksun davranışlarla da sınandığı bir gerçek. Onun için eril uygarlığının ilk zamanlarında unutulmuş kadınlık duygusunu, kadın ruhunu ve erkeğin dışında bir anlayış ve kültüre sahip olduklarını öğreten kurumların güçlü bir şekilde faaliyetlerde bulunması gerekiyor.
Yine de gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde kadınlar için geleceğe dönük güçlü adımları var.
Alfred Adler’in değindiği gibi bu adımların başında kuşkusuz karma eğitim gelmektedir. Adler gelecek için kadın ve erkeğin ortak değerlere sahip olmasını böyle değerlendirmektedir: ‘’ kadın ve erkek arasında daha sağlıklı bir ilişkinin kurulmasına yönelik çabalardan en önemlilerinden biri olarak, eğitim kurumlarındaki karma eğitimi gösterebiliriz.
Karma eğitiminin temel üstünlüğü olarak ileri sürdüğü şey, erkek ve kızların böylelikle vakit geç olmadan birbirini tanıma fırsatına kavuşacağı, dolayısıyla bir takım yanlış önyargıların doğacak zararlı sonuçlara yer açılmasının en iyi şekilde önlenebileceğidir.
Karma eğitime cephe alanların bu tutumları için öne sürdüğü nedene göre, erkekler ve kızlar arasında okula başlama döneminde zaten ala bildiğine güçlü olan karşıtlık, karma eğitimde daha da geniş boyutlara ulaşacak, çünkü erkekler kızlar karşısında bir ürkekliğe kapılacaklardır.
Böyle bir ürkekliğin nedeni de, ilgili dönemde kızların ruhsal gelişiminin erkeklerinkinden daha hızlı bir seyir izlemesidir; dolayısıyla, ayrıcalıkların yükünü omuzlarında taşıması ve kızlardan daha becerikli sayılacaklarının kanıtlarını sergilemesi istenen erkeklerde, ansızın ayrıcalıklarının, gerçek karşısında sönüp giden bir sabun köpüğünden farksız sayılacağı düşüncesi uyanacaktır.’’
Keza ‘’ karma eğitim daha sağlıklı bir yoldan yaklaşan, onu kız ve erkeklerin gelecekte ortak ödevler üzerine sürdüreceği ortak çalışmalar için bir alıştırma ve bir hazırlık olacaktır’’.
Böylece yeni yüzyıl birlikteliğinde kadınların erkeklerle eşit olduğu gelişimleri özgüvenlerine yansıyacaktır. Bu gelişme aynı şekilde ‘şımartılmış’ erkeğin uygarlığında kadını kabul eden bir kültürün yaratılmasına da vesile olur. Örneğin Türkiye için İstanbul Sözleşmesi’nin önemi ve değeri bu minvalde paha biçilemez…