”Türk ve Kürt halkının kardeşliğinin güçlenmesi bölgenin kaderini belirleyecektir” diyen Hozat, ”Bu kadar yoğun soykırım saldırıları yürütülürken, Kürtlerin varlığı ve özgürlüğüne dönük bu kadar büyük bir saldırı varken, büyük bir bedelle Rojava’da oluşturmuş sistemi ortadan kaldırmak için her türlü kontra yapıyı, çeteyi, gücü kullanarak her yerde bunun diplomasisini yapıp, Kürtleri yok etmeye çalışarak, Kürt-Türk kardeşliğini nereye oturtabilirsin” ifadelerini kullandı.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, DEM Parti milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın 28 Aralık’ta PKK lideri Öcalan ile yaptıkları görüşmeyi Medya Haber TV’ye değerlendirdi.
Hozat’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
”Önder Apo bölgeye, bölgedeki halklara dayatılan karanlık senaryoları ve planların derinliğini, yol açabilecek sonuçları yüksek bir öngörü ile görüyor. Bu konuda sürekli uyarılarını yapıyor. İlgili güçlere, ülkelere, iktidara, halklara çağrıları oluyor, muhalefete çağrıları oluyor, tüm demokrasi güçlerine kamuoyuna çağrıları oluyor. Eğer devlet samimi yaklaşırsa, hükümet samimi yaklaşırsa, çözüm iradesini ortaya koyarsa, kendisinin de buna büyük katkı sunacağını, o güçte olduğunu, teorik ve pratik güçte olduğunu, bu konuda rolünü oynayacağını çok net biçimde ifade ediyor.
Gerçekten şimdi bölgenin içerisinden geçtiği durum, yaşanan gelişmeler ürkütücüdür. Bu bir gerçek. Önderlik Gazze örneğini veriyor, Suriye’de yaşanan durumları örnek veriyor. Şu anda Büyük Ortadoğu Projesi uygulanmaya çalışılıyor kapitalist hegemonik güçler tarafından. Bu anlamda İsrail’in güvenliği esas alınarak, İsrail’in bölgedeki gücünü güvenceye alma temelinde bu plan ve proje yürütülüyor. Bu anlamda Suriye’deki gelişmelerden de görüyoruz, Türkiye de bu plan içerisine dahil edilmiş durumdadır. Hem mezhep savaşı hem çok ciddi etnik savaşın Türkiye’ye çok ciddi yansımaları olacak.
Türk ve Kürt halkının kardeşliğinin güçlenmesi bölgenin kaderini belirleyecek,
Önderliğimiz bu anlamda çok ciddi uyarılarda ve çağrılarda bulunuyor. Türk ve Kürt kardeşliğinin güçlendirilmesinin, aynı zamanda bütün halkların kardeşliğinin de garantisi olduğunu, bu anlamda bütün halklar açısından da kader belirleyici önemde ve aciliyette olduğunu ifade ediyor. Şu anda bu plan engellemezse, devam ederse, Kürt ve Türk halkı arasında korkunç bir düşmanlaşmaya yol açacak. Çatışma daha fazla derinleştirilecek, yoğunlaştırılacak ve bütün bölge halklarının geleceğini tehdit edecek bir noktaya ulaşacak. Bu açıdan önemlidir. Türk ve Kürt halkının kardeşliğinin güçlenmesi, bu anlamda bölge halklarının da kaderini belirleyecek, öneme ve aciliyete sahip bir durumu ifade ediyor. Bu anlamda elbette Önderliğimiz şunu da çok net ortaya koyuyor.
Bahçeli ön almaya mı çalışıyor?
“Anladığımız kadarıyla Önderliğimiz de durumu anlamaya çalışıyor. Bu açıklamalar, bu yaklaşımlar bir taktik midir? Bir özel savaş mıdır? Yoksa mevcut tehlikeyi Devlet Bahçeli de biraz fark ediyor, ön almaya mı çalışıyor? Bu anlamda Önderliğimizin ifadesiyle AKP-MHP iktidarı yeni bir paradigma mı geliştirdi? Bunun üzerinden mi bu söylemler gelişiyor? Bu tehlikeli planı, bölge üzerinde yürütülen bu konsepti hegemononik uluslar arası güçlerin bu konseptini, planını fark etme temelinde yeni geliştirdikleri paradigma mıdır? Bu söylem biraz buna mı dayanıyor, yoksa tam tersi bu durumdan çok büyük yaralar almadan iktidarın esas olarak çıkması için tekrardan bir özel savaş konsepti midir, psikolojik özel savaş mıdır? Bir taktik midir? Bu geçmişte çok denendi. Elbette bunun çok iyi anlaşılması gerekiyor..
”Ortada çözüm ve barış süreci yok”
Bu görüşmeden yola çıkarak, bir çözüm sürecinden, bir barış sürecinden söz etmek çok mümkün değil. Bunun gerçekten turnusol kağıdı, İmralı’ya yaklaşımdır. Önder Apo’ya yaklaşımdır. İmralı’da halen tecrit ve işkence koşulları devam ediyor. Önder Apo’nun sağlık, güvenlik ve özgür yaşam, çalışma koşulları sağlanmış değildir. Kürt halkı üzerindeki soykırım saldırıları durmuş değildir. Bakur’da, Rojava’da, her yerde, Başûr’da çok kapsamlı soykırım saldırıları devam ediyor. Dolayısıyla bu sürecin adını biz bir çözüm ve barış süreci koyamayız. Bunu pratik gösterecek. Bu anlamda ciddi pratik adımlar atmadan, bu sürecin adı konulamaz. Şu anda bu tartışmalara da bir tanım getirilemez.”
‘Önder Apo’nun çalışma koşulları sağlanmalı”
Bir; İmralı’da tecrit ve işkence sistemi devam ediyor. Önder Apo’nun sağlık, güvenlik ve özgür yaşam ve çalışma koşulları sağlanmış değil. Önder Apo halen avukatları ile görüşemiyor, sivil toplum kurumları ile görüşemiyor, istediği her kesimle görüşemiyor. İmralı’ya her gün bir sürü başvuru oluyor, görüşme başvuruları oluyor, Türkiye’den oluyor, siyasetçilerden oluyor, aydınlardan oluyor, sanatçılardan oluyor, Avrupalı birçok kesim, akademisyen, aydın, siyasetçi başvurularda bulundu, hiçbir karşılık bulmadı. İşkence tecrit sistemi olduğu biçimiyle devam ediyor. Önderliğin özgür yaşam ve çalışma koşulları da mevcut durumda sağlanmış değildir.
Kürtleri soykırımdan geçirmek isteyen zihniyet Kürt sorununu nasıl demokratik temelde çözecek?
Saldırılar, soykırım saldırıları, her yerde çok yoğun bir biçimde devam ediyor. Rojava’da Kürtlerin özsavunmasına karşı çıkan, Özerk Yönetimi tasfiye etmeye çalışan, Kürtleri soykırımdan geçirmek isteyen bir zihniyet ve iktidar Türkiye’de Kürt sorununu nasıl demokratik temelde çözecek! Nasıl gerçekten Kürt sorunun demokratik çözümüne samimi yaklaşacak. Bu çok büyük bir soru işaretidir. Tartışma konusudur. Bu anlamda mevcut uygulamalar, mevcut politika, saldırılar, hiçbir biçimde güven vermiyor, kimseyi inandırmıyor. Kimsede güven oluşturmuyor. Tamamen nereden bakarsan inkar, imha, soykırım politikaları tüm yoğunluğuyla devam ediyor, tüm şiddetiyle devam ediyor.
Devlet Bahçeli ağzını açıyor, PKK’yi yok etmekten bahsediyor, Rojava’yı tasfiye etmekten bahsediyor, Kürtleri soykırımdan geçirmekten bahsediyor. Erdoğan ağzını açtığında da benzer şeylerden bahsediyor. Hep ifade ettikleri şeyler, öldürme, yok etme, saldırıdır, savaştır. Bunun dışında ortaya koydukları bir şey yok. Farklı olarak algılanan ya da algı yaratmak istedikleri şey nedir? Türk-Kürt kardeşliği. Ağızlarına pelesenk etmişler.
Rojava’ya düşmanlık Türk-Kürt kardeşliğinin neresine oturtulabilir?
Peki, bu kadar yoğun soykırım saldırıları yürütülürken, Kürtlerin varlığı ve özgürlüğüne dönük bu kadar büyük bir saldırı içerisinde olurken, büyük bir bedelle, çok ağır bedellerle, can vererek, kan dökerek bir özerk statü, bir özerk sistem Kürtler Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturmuş, Rojava’da oluşturmuş, bunu ortadan kaldırmak için her türlü kontra yapıyı, çeteyi, gücü kullanarak her yerde bunun diplomasisini yapıp, Kürtleri yok etmeye çalışarak, Kürt-Türk kardeşliğini nereye oturtabilirsin. Kürt-Türk kardeşliği üzerinden bir hamaset yapıldığı ortaya çıkıyor. Kürt var fakat, ben özgür Kürt’ü, hak arayan Kürt’ü kabul etmiyorum, özgürlük mücadelesi veren Kürt’ü kabul etmiyorum, kendisini yönetmek isten Kürt’ü kabul etmiyorum diyor. Benim kabul ettiğim Kürt, köle Kürt’tür diyor. Kürt bana hizmet edecek, bana kölelik yapacak, benim yayılmacı işgalci politikalarıma hizmet eden temelde işbirlikçilik yapacak bana, her türlü desteği bana sunacak, benim emperyal politikalarıma hizmet edecek, ben böyle bir Kürt’ü kabul ederim diyor. Kabul ettiği Kürt ölü Kürt’tür, köle Kürt’tür. Mevcut durumda bunu kardeşlik ile de bağdaşan bir tarafı yoktur.
‘‘Öcalan’ın ortaya koyduğu çözüm iradesinin arkasındayız”
Önderliğimiz Devlet bunun koşullarını oluşturursa, çözüm zemini yaratırsa, bu konuda samimi olursa, gerçek anlamda paradigmasını ve politikasını değiştirirse, ben her türlü pozitif katkıyı sunmaya hazırım dedi. Benim bu pratik ve teorik gücüm var dedi. Çok güçlü rol oynarım dedi. Bu görüşmede bunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Muhalefete de çağrıda bulunuyor, tüm siyasi çevreler de bu sürece çok güçlü katkı sunmalı, bu sürecin çözüm sürecine evrilmesi için gerçek bir çözüm sürecine evrilmesi için tüm siyasi güçler ve yapılar pozitif rol oynamalı, katkı sunmalı, inisiyatif almalı diyor.
Biz bir bütünen Önderliğimizin çağrılarını destekliyoruz, Önderliğimizin ortaya koyduğu çözüm iradesinin arkasındayız, bu iradeyi biz destekliyoruz. Dolayısıyla Kürt sorununun demokratik çözümünde başmüzakereci Önder Apo’dur. Biz bunu hep söyledik, tekraren söylüyoruz. Fakat Türk devleti, AKP-MHP iktidarı, iktidarı ve muhalefetiyle bir bütünen devletin kendisi, gerçek bir çözüm iradesi ortaya koymalıdır…”
/Mezopotamya Ajansı/