Dostoyevski, bir anlatımında insanın değişik hallerine ilişkin; ‘kırık bir aynada çoğalan yüzler’ benzetmesini kullanır. Ayna bir bütünken bir tek yüz görürsünüz, ama kırıldığında birçok perspektiften farklı yüzleriniz ortaya çıkar.
Kamuoyu, mafya lideri Sedat Peker’in kırılan aynasında ortaya çıkan yeni yüzleri/yönleri karşısında şaşkın. Daha önce toplumun karşısına antipatik bir mafya babası tarzında arzı endam eden, muhalefete karşı kalabalık mizansenlerle hükümetin tetikçiliğini tehditvari efelenmeler eşliğinde yüksek bir sesle dillendiren ve dolayısıyla da toplumun büyük bir kesiminin nefretini kazanan bir figür olarak karşımıza çıktı.
Peki kırılan aynadan sonra biz Sedat Peker’in hangi yüzlerini gördük. Yaptığı videolardan; anlatımlarından, bir kere klasik mafya babalarının aksine alışılmışın dışında çok sayıda değişik kitaplar okuyan, belli bir entellektüel kapasiteyi kendinde barındıran, çocukları için dünyayı yakma moduna giren bir babanın isyanı, bir siyaset hatibi ile Talkshowcu karışımı bir potansiyel ve meziyete sahip bir adam var karşımızda. Aynı zamanda, Turancılık ülküsünü bırakmamakla birlikte, daha önce karşıtlık yaptığı Kürtlerle, Alevilerle ve solcularla arasındaki buzları eritme sinyalleri veren bir adam.
Peki ne oldu da 30 yıldır gerek siyasetçilerin kirli işlerini gören ama aynı zamanda kendi organize suç örgütünü büyükmeye çalışan Peker’i, sistem neden diskalifiye edip, ülke dışına gönderip uzak diyarlara savurdu?
Bahçeli desteğiyle yeraltı dünyasının baronluğuna getirilen Çakıcı; derinlerden Mehmet Ağar, Korkut Eken ve Engin Alan’ı da arkasına alınca, Sedat Peker’in suyu ısındı. Son videolarından dolayı biraz daha tanıdığımız ve kontrolü pek mümkün gözükmeyen Sedat Peker’in bu durumda meydanı tümden bu ekibe bırakacağı düşünülemezdi. Üstelik zaptedilemeyen karakteri, ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen özelliği nedeniyle ayak altında dolaşmasının daha doğrusu yeni baronik organizasyonun ayağına dolanacağı varsayılarak yurtdışına çıkarılması uygun bulundu.
Diğer tarafta, el konulan Yalıkavak Marina’nın önceki sahibi Mansimov’un korumalığını üstlenen Peker, büyük bir gelir kapısını da kaybetmiş oldu. Peker’in dominant kişiliği ve bulunduğu ortamlarda bir numara olma gibi megaloman bir özelliği de ortaya çıktı. ”Davutoğlu çok konuşur, ben de öyle, o nedenle onu sevmezdim” demesi bize bu özelliğini anlatır. Yani bulunduğum ortamda kim var kim yok önemli değil, en fazla ilgi benim üzerimde olmalı, 1 numara ben olmalıyım takıntısı öteki derinlerin ve siyasilerin pek hoşuna giden durumlar olmasa gerek.
Devlet hiyerarşisi ve protokol gerekliliklerini hiçe sayan bir görünüm verdiği için, üst düzey devlet erkanı, Peker’in olduğu herhangi bir ortamda etkisiz eleman durumunda kalıyorlardı. O nedenle hiç bir devlet büyüğü Sedat Peker gibi bir ateş topuyla aynı atmosferde bulunmak istemeyebilir. Çünkü toplulukta en fazla ilgi ve alakayı üzerinde toplamayı seven ve bunu da başaran bir yapısı var.
Sürekli kendine ve zekasına olan güvenini de dile getiren Peker, video anlatımlarını heyecanlı bir bir şov/gösteri tarzında kurguluyor. Meramını anlatıp mesajlarını verirken yer yer mizaha kayarken aniden sesini yükseltip parmağını sallayarak yeni yeni ifşaatlarda bulunma yoluna gidiyor. Washington Post, Peker videolarının röntgenini şu cümleyle özetlemiş: “Monologları ise teatraldir; dramatik kreşendolar, uzun duraksamalar ve manik kahkahalar içeriyor.”
Gittiği mekanlarda onlarca popüler sanatçının masasını şenlendirdiği, etrafında pervane olduğu, Türkiye’deki şatafatlı döneminin ve imkanlarının elinden gittiğini gören Peker, ben içinde yoksam o lüks yaşamı size de haram edeceğim, uykularınızı kaçıracağım, cehennemin kapılarını açacağım diyerek bir hesaplaşma içine giriyor.
Sedat Peker’i bekleyen seçenekler şunlar:
1.Hükümetle bir şekilde anlaşarak sessizliğe gömülmesi ve yasal yollar denenerek Türkiye’ye iadesinin sağlanması.
2.Bir gece ansızın suikastvari bir operasyon ile tümden etkisizleştirilmesi.
3.Uluslararası bir güvenceye sırtını dayayarak hedeflediği kim varsa onlarla sonuna kadar bir savaşa girmesi.
Bu arada bir aksilik olmazsa, yarın yayınlayacağını söylediği yeni video bu gidişatın ne yöne kayabileceğini görmek açısından önemli. Çünkü Erdoğan ve Bahçeli’nin açıklamalarından sonra ya savaşı daha geniş bir cepheye oturtacak ya da geri adım atacak.