Demokratik Alevi Konfederasyonu FEDA, Maraş merkezli depremlerinin birinci yılında bir basın açıklaması yaptı. ”Deprem Felaketinin Sorumlusu AKP- MHP Diktatörlüğüdür” başlıklı açıklama şöyle:
”Bir yıl önce Maraş’ın merkez olduğu ve 11. ilin etkilendiği bir deprem felaketi yaşandı. Milyonlarca Canımız değişik düzeylerde acılar yaşadı, yakınını, sevdiğini, evini, barkını, varlığını kaybetti. Öncelikle depremde hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, yakınını kaybeden, yaralanan, zarar gören halklarımızın acısını paylaşıyor, sabırlar diliyoruz.
6 Şubat depremi, Kürt- Arap ve Türk Alevi halklarının yoğun olarak yaşadığı ve “Alevi coğrafyası” olarak bilinen bölgede yaşandı.
Deprem tabiatın doğal bir hali’dir. Ancak depremlerde insan ölümlerinin çokluğuna ve yaşanan her türlü tahribata, bozuk düzenin, rantçı, katliamcı sistemin yol açtığını bu depremde bir kez daha gördük.
Türk devleti, yüz yıldan beri Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında yaşanan deprem ve benzeri felaketlere karşı halkları korumaya, depremin yıkıcı ve öldürücü sonuçlarını azaltmaya çalışmamıştır. Ekoloji düşmanı devlet, doğayı tahrip ederek, depremle ilgili alınması gereken önleyici önlemleri almayarak, deprem esnasında yerine getirilmesi zorunlu kurtarma faaliyetlerini zamanında veetkili şekilde yapmayarak, depremlerin yıkıcı olmasına neden olmuştur.
Devlet rantçı politikasını, 6. Şubat depreminde çok daha can yakıcı bir biçimde hayata geçirmiş ve ayrıca bölgenin Kürt, Arap ve Türk Alevilerinin yaşadığı bir coğrafya olmasını, “etnik ve dinsel arındırma” politikalarını uygulamak için fırsata çevirmiştir.
Rantçı AKP/MHP iktidarı, doğanın uygun olamayan özelliklerine rağmen, bölgede yüzbinlerce çürük, depreme dayanıklı olmayan binanın yapılmasına göz yummuş, hatta bu tür binaların yapılmasını teşvik etmiştir. “imar aflarıyla” bu binalara, depreme dayanıklı olmadığını bile bile oturulabilir ruhsatı vermiştir.
Böylece yandaş müteahhitlere ciddi bir rant sağlanmıştır. Hem de elde edilen rantın büyükçe payı, ayakkabı kutularındasaklanması için iktidar sahiplerine verilmiştir. Sonuçta deprem bölgesindemilyonlarca insan, depreme dayanıklı olmayan ev ve binalarda yaşamaya mahkûm ve mecbur edilmiştir. Ama aynı AKP/MHP çetesi, iktidarlarını sürdürmek için, “şu kadar ev yaptık, imar affı çıkartarak yüzbinlerce insanı zengin ettik” diye utanmadan propaganda yapmış,halklarımızın aklını çelmiştir.
AKP/MHP Yezit iktidarı, depremin ilk saatlerinde, milyonlarca insan enkaz altındayken, yapılacak yardımın can kurtaracağı en önemli ve kritik saatlerde, hiçbir yardım ve kurtarma çalışması yapmamıştır. AKP/MHP iktidarı, depreme karşı görmez, duymaz olmamakla kalmamış, aynı zamanda ülkenin ve dünyanın her tarafından depremin acısına ortak ve çığlıklarına cevap olmak isteyen kurumların ve devletlerin yardımlarını ve kurtarma çalışmalarını engellemiş, yardımların yapılmasına imkân ve izin vermemiştir.
Kürtlerin, Alevilerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin her türlü hak talebine en kısa zamanda ve her türlü silahla saldıran AKP/MHP iktidarı, depremin acılarını hissetmemiş, çığlıklarını duymamış, devasa enkazların altından kalan “Can”ların bedenlerini görmemiştir.
Bunların yaşandığı anlarda, iktidarın borazanlığını yapan sözde medya, depremin vahametini gizlemeye çalışarak, devletin ortaya koyduğu “bilinçli ve örgütlü kötülüğü” izah etmeye soyunmuştur.
Depremin bütün yıkıcılığının yaşandığı günlerden sonra AKP/MHP iktidarı, bu defa depremi “asrın felaketi” olarak tanımlayarak, yapmadığı, yapılmasını engellediği yardımları ve kurtarma faaliyetlerini, sanki gücü yetmemiş, olanakları yokmuş ve o nedenle yapamamış gibi göstermeye çalışmış, bunun için de “helallik” istemiştir.
AKP/MHP iktidarı, depremden sonra, halkların, barınma, beslenme ve diğer yaşamsal sorunlarının hiç birisini çözmemiş, Alevi halkı, çaresiz bırakılmıştır.
Devletin bu yaklaşımının bilinçli ve politik olduğunu, bu yolla Alevilerin topraklarından kopartılmasının amaçlandığını bizler gibi bütün Alevi halklarımızda bilmektedirler. Çünkü toprağından kopmak, inancından, kimliğinden kopmak demektir.
Devlet, bu gerçekten hareketle, 6 Şubat depremini, bölgenin Kürt- Arap Alevi halklarına yönelik bir soykırım olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle devlet, Alevi toplumundan daha az insanın hayatını kaybetmesini sağlamak için ciddi bir kurtarma çalışması içine girmemiştir. Sağ kalanların da “derdine derman”, “yarasına merhem” olmayarak bu insanları topraklarını terk etmek zorunda bırakmıştır.
AKP/MHP iktidarının bu soykırımcı/rantçı politikasını hayata geçirmek için, depremin ilk anlarından sonuna kadar, devlete bağlı bazı kurumlar karanlık, kirli ve kanlı faaliyetlerini aralıksız sürdürmüşlerdir. En başta polis ve devletin askeri sivil bürokrasisi, halka yardım götürmek isteyen ulusal ve uluslararası demokratik kurumları ve devletleri engellemiştir.
İkinci olarak devlete bağlı olan tarikatlar, bütün devlet olanaklarını kullanarak acı içindeki depremzedelerin kayıp çocuklarına el koymuş, bu çocukları kaçırarak izlerini kaybettirmişlerdir. Ayrıca Alevi halklarına kendi inançlarını dayatmışlar, hayati ihtiyaçlardan önce “mescit”götürmüşleridir.
Üçüncü olarak halkların vergileriyle beslenen Kızılay yöneticileri, depremzedelere verilecek olan çadırları başka kurumlara parayla satarak “ölü soyucular” gibi halkların yaşadığı felaketi ranta çevirmeye çalışmışlardır.
AKP/MHP iktidarının borazanı medya, depremin gerçeklerini, gizlemiş, sürekli farklı rakamlar söyleyerek kirli bilgilerle kamuoyunu yanıltmaya, hakikati çarpıtmaya çalışmıştır. AKP/MHP iktidarının İstanbul belediye başkan adayı, daha önce 50 bin olduğu söylenen can kaybının gerçek olmadığını, 130 bin Can’ın hayatını kaybettiğini itiraf etmiştir.
Değerli halklarımız, FEDA olarak bizler, 6 Şubat depreminde devletin izlediği bu rantçı ve soykırımcı politikayı kınıyor, ret ediyoruz. Alevi inancının temel değerlerince haksızlığa ve zorbalığa boyun eğmedik, hakkı, barışı ve özgürlüğü her şart altında savunduk, savunacağız. FEDA olarak, depremin yıl dönümünde halkımızın acılarına ortak olmayı asli görev biliyoruz.
AKP/MHP çetesi de iyi bilsin ve unutmasın ki, Alevi toplumu olarak hiçbir zulme boyun eğmeyecek ve özgür geleceği kazanma azminden vazgeçemeyeceğiz. Onların Yezitlerine karşı Hüseyinlerimiz, Yavuzlarına karşı Kalender Çelebilerimiz bizim geleceğimizin güvencesi, onların da korkuları olmaya devam edeceklerdir.
6 Şubat Depreminde hayatını kaybeden canlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz!
Unutmadık, Unutmayacağız! ”