Antalya Döşemealtı S Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 30 yıllık ağır hasta tutsak İdris Başaran, 19 Temmuz’da cezasının infazını tamamladı. Ancak “pişmanlık” dayatmasını kabul etmediği için tahliyesi 6 ay engellendi. 1994 yılında Adana’da gözaltına alınarak çıkarıldığı Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) müebbet hapis cezası verilen Başaran, bu süreçte sırasıyla Konya, Kürkçüler, Ceyhan, Sêrt, Mûş, , Silifke, Çankırı, Kandıra, Bandırma ve Bursa’da bulunan cezaevlerinde kaldı. Başaran, son olarak 24 Mayıs 2022’de Antalya Döşemealtı S Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi.
FELÇ GEÇİRDİ
2006’da kısmi felç geçiren Başaran, dördüncü evre kanser hastalığıyla da mücadele ediyor. Kanser hastalığının yanı sıra kronik bronşit, panik atak, gastrit, ritim bozukluğu, FMF hastalığı (ailevi akdeniz ateşi, göğüs, karın ya da eklemlere tekrarlayan ağrılı bir şekilde görülen inflamasyon ataklarıdır) epilepsi, guatr, bel ve boyun fıtığı, astım ve KOAH gibi sağlık sorunları da bulunan Başaran, birçok kez hastaneye kaldırılıp tedavi edilmeden tekrar cezaevine götürüldü. Başaran’ın ağabeyi Lokman Başaran, kardeşinin sağlık durumuna ve cezaevlerinde giderek artan hak ihlallerine dikkat çekerek, uygulamaların tepkisizlikten kaynaklandığını söyledi.
‘TAHLİYE OLUNCA DAĞA MI ÇIKACAKSIN?’ SORUSU
Kardeşinin 4 gün önce Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldığını belirten Başaran, yaşanan bu durum hakkında ailenin bilgilendirilmediğini söyledi. Cezaevlerindeki hak ihlalleriyle toplum üzerinde baskı ağının oluşturulmak istendiğini ifade eden Başaran, “Özellikle yalnızlaştırma, tecrit etme politikası ile zindandaki tutsaklarla toplum arasındaki bağı koparma niyetinde olan bir yaklaşım var. Özellikle birkaç yıldır zindanlara ilişkin çok ciddi bir yalnızlaştırma, tecrit etme politikası var. Temel amaç toplumla, zindanda tutsak edilen insanların arasındaki iletişim bağını tamamıyla koparmaktır. Tutsakları psikolojik olarak teslim alma sistemi ve anlayışı içerisindeler. Durum böyle olunca da ister istemez çok ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Bu insanlar uzun zamandır cezaevinde ve sağlık sorunları var. Bunun yanında hukuki sorunlar da var. Bir insanı 30 yıl cezaevinde tutuyorsunuz ve ona, ‘tahliye olduğunda dağa mı çıkacaksın?’ sorusunu soruyorsunuz. Bu kadar absürt bir soru soruluyor. Ya da, ‘dışarıda ne yapacaksın, ailene mi gideceksin?’ gibi sorular soruluyor. En sonunda da ‘pişman mısın?’ diye soruyorlar. Tamamıyla bir teslim alma, pişman etme, iradesini kırma anlayışı var” dedi.
‘TEPKİSİZLİKTEN KAYNAKLANIYOR’
Başaran, söz konusu uygulamalara karşı tutsakların güçlü bir inanç ve iradeye sahip olduğunu vurguladı. Başaran, “Cezaevi Gözlem İzleme Kurulu, gerekçeli kararında şu cümleyi kullanıyor; ‘İdris Başaran ile ilgili kaldırılmamış herhangi bir disiplin cezası bulunmamaktadır.’ Herhangi bir disiplin cezası bulunmayan insanı topluma tehlikeli bir kişi olarak yansıtarak, kişinin tahliyesini engelleyip 6 ay uzatması keyfiyetçiliktir. Böylesi bir baskı, sömürü ve zulüm aygıtı varsa bu toplumsal zayıflıktan kaynaklanır. Tecrit etme politikaları, keyfi uygulamaları ortadayken kamuoyunun zindanlara karşı çok daha duyarlı olması gerekiyor. Bütün baskılara, keyfi uygulamalara, gayri hukuki yaklaşımlara karşı toplumun dayanışma içinde olması ve tepki göstermesiyle bu durum sonlanabilir.”
/Mezopotamya Ajansı/