Kürt müzisyen Tara Mamedova, Lîlav (Kar Suyu) adını verdiği yeni albümüyle müzikseverlerin karşısına çıkıyor. Yeni albümün ilk şarkısı Nizanım (Bilmiyorum) 20 Eylül Cuma günü tüm dijital platformlarda yayınlanıyor…
Tara yeni çalışması için, “Sanırım albüm çıkınca oturup bol bol ağlayacağım” diyor ve ekliyor: “Sanki uzun zamandır söylemediklerimi söyleyecek, içimdeki taşları derin sulara bırakacakmışım hissine kapılıyorum. Bu albüm ile aşka ve özlemini çektiğim barışa doğru bir yolculuğa çıkmış duygusuna kapılıyorum. Umarım bu albüm, bizlere dokunduğu gibi birçok insana dokunur ve onların da duygularının dili ve köprüsü olur…”
Filiz Deniz/ Nûpel
Sevilen ve yıllardır beğeniyle dinlenen Kürt sanatçısı Tara Mamedova, ”özel bir dünyada iki yıl süren bir yolculuğun ardından” hazırladıklarını söylediği yeni albümü aracılığıyla dinleyicilerine de bir yolculuk çağrısı yapıyor: ”Sevgi, şefkat ve barışla süslenmiş bir dünya turuna hazır olun” önerisinde bulunuyor.
Kürtçenin kendine özgü derin duygusal tarzını başarılı bir şekilde yansıtan ve Kürt müziği içerisinde kendine özgü duygusal, kimlik ve kültürel değerlerle yoğrulmuş estetik ve etkileyici bir tarz yaratan Tara, kimliği ve anadili için yaptığı değerlendirmede, ”Kendin olabilmek çok önemli. Ben Kürdüm ve anadilim Kürtçedir. Kürtçe benim huzurlu dünyamdır’’ ifadesini kullanıyor.
Sadece müziğiyle değil, insan canlısı, içten, sempatik kişilik özellikleriyle de çevresiyle ve dinleyicileriyle güçlü bağlar kuran Tara ile yeni albümü, müziği ve gelecek hedeflerini konuştum…
Öncelikle sana uzun aradan sonra yeniden merhaba demek istiyorum; Nasılsın, bu zor zamanlarda sen kendini nasıl hissediyor ve nasıl zaman geçiriyorsun?
Merhaba sevgili Filiz seninle yeniden konuşa bilmek çok güzel. Açıkçası benim için çok zor bir yıl oldu. Dünyada, ülkemiz de ve normal yaşantımızda olan biten her şey ayrı bir şekilde ruhumu etkiledi tabi. Kendimi yorgun hissediyorum, belki de yaşlanıyorum diyeceğim ama içimde inanılmaz hayatı seven bir çocuk da var ve o beni ayakta tutuyor. Bundan olsa hep iyi olmaya çalışıyorum, bunun için çabalıyorum çünkü, her şeyden önce ben bir anneyim…
Pandemi sonrası izlediğim kadarıyla konserlerine başarılı bir şekilde geri döndün ve birçok ilde ilgiyle izlenen konserler verdin. Kısaca bir değerlendirebilir misin? Sahneye yeniden geri dönmek, izleyicilerle buluşmak nasıldı ve sen gittiğin yerlerde nasıl karşılaştın?
Sahne benim evim, huzurum ve özgürlüğümdür…Pandemi dönemi hepimiz için çok zor bir süreçti. Herkes bir şekilde bir şeylere tutunmaya çalıştı. Ben ise hep yazarak, beste yaparak sahnede yeniden olmayı hayal ederek tutundum. Hayatım boyunca hep hayal ettim ve hayallerimin peşinden koştum. Hayallerimin peşinden koşarken bazen rüzgâra, bazen sellere yakalandım, düştüm, zaman zaman boğulur gibi oldum ama içimde hep neşeli, umutlu, hayata aşık olan bir çocuk saklı…İşte o çocuk her seferinde beni bana geri verdi ve bana hep güneşin yüzünü gösterdi…
Sahnelere dönmek için inanılmaz hazırdım. Yeni şarkılar yazmıştım, onları insanlarla paylaşmak için gün sayıyordum ve nihayet o mutluluğu yaşadım. Sahneye yeniden bütün zorlukları göze alarak muhteşem bir ekiple resmen koştuk. Ve evet çok güzel konserler verdik. Dinleyici ile buluşmak yeniden ve yeniden nefes almaktı benim için. Ter temiz bir hava, berrak bir su gibi. Çok güzel geri dönüşler aldık, insanları performanslarımız ile mutlu edebilmek bizi çok mutlu etti. Birlikte şarkı söylemek, gülmek, dans etmek, hüzünlenmek, tek ses tek yumruk olmak inanılmaz bir duygudur. Çok güç aldım. Bana özelikle 2022 ve 2023 konserleri inanılmaz umut verdi. Muhteşem bir dinleyici kitlemiz var. Konsere gelmeden bütün hayat hikayeni okuyan, candan gönülden seni tanımaya çalışan, her şarkının hikayesini bilen ve seni yücelten bir dinleyici ile karşılaştım. Onları çok ama çok seviyorum…
Bu duyguları yaşamana sevindim ancak, ne yazık ki bunların pozitif bir yansımasına, paylaşılmasına ve yaygınlaşmasına pek rastlanmıyor. Özellikle sosyal medya çağında negatif paylaşımlar sanki daha çok önemseniyor..Maalesef ünlü ya da sıradan, çoğu insanın haksız eleştirilere maruz kaldığı ve bazen de linç edildiği bir platforma dönüştü sosyal medya. Sen de yer yer bundan payına düşeni alıyorsun? Bu konuda neler söylemek isterdin?
Maalesef bazı insanlar birbirini tanımadan, bilmeden hiç bir fikri olamadan çok kolay yargılıyor. Eleştiri kültürü giderek yozlaşıyor bana göre. Özellikle bazı mecralarda sanki bilinçli pusuda yatıyorlar birilerini linç etmek için. Sanki tek işleri güçleri buymuşçasına pervasızca… Sanki zevk alınıyormuş gibi de… Ciddi bir hastalık gibi, çok tehlikeli ve üzücü bir durum. Elbette herkes bundan rahatsız. Öncesinde benim ile ilgili olumsuz bir şey yazıldığında ben günlerce ağlardım, motivasyonum düşerdi. Hayat zaten çok zor, kimse kimsenin ne yaşadığını bilmez, bu yüzden önyargı çok korkunç bir şey ve bunun temelinde de bilinçsizlik yatar. Linç kültüründen kendimi korumaya aldım ve artık eskisi kadar da etkilemiyorum. Sanırım bunun adı kendinden emin olmak ve ne yaptığını, ne istediğini bilmek.
Çok dilli, çok kültürlü bir sanatçısın. Eserlerini Kürtçe seslendiriyorsun ve görebildiğim kadarıyla hem sahne hayatında hem de gündelik hayatta Kürtçeye ağırlıklı yer veriyorsun? Kürtçenin geliştirilmesi kurumsal bir alana sıkıştırmayacak kadar hayati bir öneme sahip elbette. Hayatın her alanında aktif olarak kullanılması gerekiyor ki asimilasyonla başa çıkabilsin. Senin bu konudaki duyarlılığını biliyorum ama yine de sormak istiyorum; Tara’nın Kürtçe ile nasıl bir bağı var ve bu bağ Tara için ne anlama geliyor?
Ben 4 farklı geniş kültüre sahip olan ülkede yaşadım, orada yeşerdim ve hepsinin dilini ana dilim gibi öğrendim. O renkler, o kokular ve her kültürün duygu dünyası, tarihi ve edebiyatı bana çok şey kattı. Hepsini de çok seviyorum. Ama hep söylerim her ağaç kendi kökü üstünde yeşerir. Kendin olabilmek çok önemli. Ben Kürdüm ve benim ana dilim Kürtçe. Ben 20 dil de bilmiş olsaydım, 20 ülkede yaşamış, bütün dünyayı gezmiş de olsaydım benim huzurlu dünyam Kürtçedir. Etrafımda birçok insan bana, ‘Tara sen bu kadar dil biliyorsun neden sadece Kürtçe?’ diye soruyor. ‘Aslında başka dillerde söyleme potansiyelin çok, söylersen önün çok açılır’ gibi söylemler ve soruların altında çok şey yattığını biliyorum. Ama ben ana dilimle sanat yaparak, kendim kalarak ve temelden aldığım öz ile yeşermek istiyorum…
Çünkü benim özüm ruhum bu ve ben dilimden, kültürümden sorumluyum. Bunun yanı sıra sahnede arada başka dillerde de şarkı söylüyorum. Böyle bir katılığım asla yok. Çünkü bildiğim diller ve yaşadığım o kültürler bende derin izler bırakmıştır. Ama albümlerim tamamen Kürtçedir. Bizim dilimize, dilimizin de bize ihtiyacı vardır…
Kadın olmak her alanda çok zor…Kürt kadın sanatçı olmak daha da zor. Zira piyasa ve sanatçılar arasındaki bağ da oldukça problemli. Senin bu konuda bir Kürt kadın sanatçı olarak yaşadığın zorlukları da öğrenmek isterdim. Ne tür zorluklar yaşıyorsun?
Kadın olmak; ah kadın olmak öyle zor ki bu dünyada. Kadın olmak, kendin olmak özgürce yaşama isteği ve bu bunun için mücadele etmek büyük bedeller vererek, acı çekerek yaklaşabiliyorsun oraya. Şöyle dönüp arkama baktığımda çocukluğumdan beri hep kavga etmişim kendi istediğim yoldan yürüyebilmek için…Önce babamla, sonra abilerimle, sonra koskocaman bir toplum ile. Ama ben çok şanslıydım çünkü, ben çok güçlü bir annenin kızıydım. O beni o kavgadan korkup almadı, beni o kavgaya daha çok itti ve bana hayatı öğretti.
Tek başıma mücadele edip kendimi tanımam için gösterdiği yola doğru itti beni. Şimdi bende anne oldum ve annemin gücünün kaynağını anladım. Ona daha çok aşık ve hayran oldum. O yollarda çok zorladım ve hala da çok zorlanıyorum. Üstünde hep bir baskı, bir türlü kaldırmak isteyipte kaldıramadığın bir perde var gibi. Bu his kalbimi sıkıştırıyor. Yani kadın olmak çok zor ve eğer sen ışığın peşinde koşan bir kadın isen hayat daha da zor. Ama kendi gücünün farkında olan kadınlar mücadele verir ve bu mücadeleyi severek verir. Ben de ne olursa olsun hatalarım ile doğrularım ile, acı ve sevinçlerim ile bu mücadeleyi severek veriyorum…
Geleneksel sözlü Kürtçe kilamları modern müzik ile harmanlayarak seslendiren nadir seslerden birisin. Önümüzdeki süreçte Tara neler yapmak istiyor?
Ben geçmiş yıllarda daha çok kendi bestelerimden oluşan şarkılar ve albümler yaptım. Ax albümü ilk albümümdü. O heyecanı hiç unutmuyorum. Sevgili Hakan Akkay ile Almanya Bonn şehrinde tam 10 gün stüdyoda kapanmıştık. Enstrümanını çalmaya gelen her müzisyen ile saatlerce özgün bir rif, tını bulabilmek içim resmen atölye yapmıştık. İşte oradan başladı profesyonel yolculuğum. Çok güçlü müzisyenler ile bu yolla başlamak bana çok şey kattı. Ben Rus klasikleri, Ramans ve Kürt klasikleri ile büyüdüm. Bu yüzden ilk albümlerim de o renklerden ve ruhlardan oluşan bir yolculuktu. 2023’te Kürt klasiklerini modern bir saunt ile sahneye taşımak istedim ve onları çok özlediğimi hissettim. Bu yeni nesiller için de kendi klasikleri ile bağlarının kopmaması için, bir denizin üstünde duran muhteşem bir köprü gibidir. Onlara yeniden can vermek, özünden uzaklaştırmadan, günümüzün ruhu ile can vermek aslında çok zor.
Biraz korktum, acaba dedim hakkını verir miyim diye, kendime sorular sordum. Onları bir stüdyoda değil, direk sahnede canlı performans olarak kaydetmeye karar verdim. Ve çok değerli menajerim Azad Bozan, hep yanımda olan yönetmen ve fotoğraf sanatçısı Mehmet Acaruk ile ekibimizi kurduk. Daha sonra müzisyen ve aranjör sevgili Metehan Dada’ya gittik ve Mete ile oturduk hepsini çizdik. Çok şey kattı bana Metehan, daha çok teşekkür ediyorum ona ve tüm ekibime. Sonuçta büyük emek vererek sahneye taşıdık ve canlı performans albümü olarak paylaştık . Ve dinleyicimizin beğenisini aldık. Çocuklarımız, gençlerimiz bizimle beraber o şarkıları söyledi. Bu büyük bir mutluluk verdi bize. Onlar taktir etti, biz de güç aldık ve mücadeleye daha motive bir şekilde devam ettik.
Şimdi ise 2 yıldır büyük bir tutku ile Vellua Project ile beraber yaptığımız albümü paylaşmaya başlıyorum. Müzik kalpten, deneyimden ve kültürden yapılınca, sizi çok boyutlu bir paradigma içinde bir yolculuğa çıkaracağından ve kendi portrelerinizi şekillendireceğinden emin olabilirsiniz. Albümü Stockholm’da Haval Haco aranje etti aynı zamanda prodüktörüdür. Heval Haco, inanılmaz yetenekli, derin bir müzisyendir. Onu çok az insan tanır ama bana göre bir dehadır. Çok duygulu ve müzikal yolculuğunda faklı çizgileri ve prensipleri olan bir müzisyen. Müziğe başka bir açıdan bakması beni çok etkiledi. Popüler kültürden tamamen uzak ve sadece duyguya yoğunlaşması ve her tınıya bir hikaye vermesi beni çok duygulandırmıştı.
Heval ile önce 2 şarkı yapacaktık daha sonra ben pilot kayıtları gönderince hayır, Tara bu tutku 2 şarkıda kalmamalı deyip gücümüzü birleştirip bir albüme çevirdik projeyi. Albümün 3 bestesini beraber yaptık. Her bir şarkı bittiğinde sonunda mutlaka hüngür hüngür ağladık çünkü o hikayesini ben hikayemi anlattım, ikisi birleşince ikimizi çok mutlu eden Lîlav adlı albüm ortaya çıktı. World müzik tarzında.
Şimdi sizleri albümün ilk şarkı Nizanım (Bilmiyorum) şarkısı ile buluşturma zamanı geldi. Çok heyecanlıyım aynı zamanda boğazımda hiç çözülmeyen bir düğüm var sanki.
Hep ağlamak istiyorum; Sanırım albüm çıkınca oturup bol bol ağlayacağım. Sanki uzun zamandır söylemediklerimi söyleyecek içimdeki taşları derin sulara bırakacakmışım hissine kapılıyorum. Sözleri ile aranjesi ile bu albümde aşka ve özlemini çektiğim barışa doğru bir yolculuğa çıkmış hissine kapılıyorum. Umarım bizlere dokunduğu gibi, birçok insana da dokunur ve onların da duygularının dili ve köprüsü olur bu albüm…
Bu albüm dışında tamamen yeni bestelerimden oluşan tek enstrüman eşliğinde bir akustik albümü de dinleyicilerim ile paylaşacağım..
Yine sözü ve bestesi bana ait Bajar ile de bir Single çalışmamız çıkacak.
Bunun için seni kutluyorum. Emek veriyor ve etkili, güzel şeyler üretiyorsun. Sen yeni bir eser üretirken, yeniye dair bir şeyler yaratırken neler hissediyorsun onu da sormak istiyorum; Tara’nın yeniye dair motivasyonu ne?
Başta da dediğim gibi bu yıl benim için çok zor bir yıldı, çok çalıştım hayatın içindeki zorluklar, etrafta olan biten her şey beni çok daha duygusal birine çevirdi. Fakat ben bunu öğrendim; hayatı merak etmek, sevebilmek, tutkularının peşinden koşmak kolay bir şey değildir. Acı her zaman her şeyin içinde vardır ve sen tam da burada büyüyorsun. Birçok şeyi anlıyorsun ve öğrenmeye devam ediyorsun ve aslında birçok şey bilmediğinin ve her zaman öğreneceğini de biliyorsun. Ama her şeyin sonunda ise acı ile sevinç ile birlikte gerçekten yaşadığını hissediyorsun.
Mesela bir şeyi başarmak benim için önemli değil. Benim içim önemli olan insanların ruhuna iyi gelecek, sevgi dolu bir iz bırakmaktır…
Son olarak ne demek istersin?
Son olarak söylemek istediğin bir şey var tabii ki; biz Kürt sanatçıları yapayalnızız ve bizim bizden başka kimsemiz yok maalesef. Kürt dili, kültürü için, edebiyatı, tarihi için sanat çok önemlidir ve çok doğru da bir yoldur. Bunun için birimizi desteklemeliyiz. Öz gücümüz ile bu yolda mücadele ediyoruz ve bu bazen yetmeyebiliyor. Bu yüzden sanatı desteklemek, sanatçıları desteklemek çok önemlidir…
Ve bu sohbet için sana ve tüm Nûpel ailesine teşekkür ediyorum…
Tara Mamedova…?
Tara Mamedova, 22 Nisan 1983’te Kırgızistan’da doğdu. Rusya’ya taşınmadan önce çocukluğunun ilk sekiz yılını orada geçirdi.
Başlangıçta, aynı zamanda öğretmen olan ve onu dans, tiyatro ve müzik okullarına kaydettiren annesi tarafından sanat ve müzikle ilgilenmesi teşvik edildi. Daha sonra, ailesi oraya taşındıktan sonra bir konservatuvara gittiği Moskova ve Fransa’da müzik eğitimi aldı.
Müzik eğitimine devam ederken aynı zamanda sokaklarda caz müziği çalan gruplarla tanıştı. Bu süreçte müzik eğitimini tamamladı.
Müziği deneysel folk ve caz müziğinden esinleniyor. Mamedova ilk dört şarkısını 2010 yılında yayınladı ve 2014 yılında Türkiye’ye taşınarak çeşitli şehirlerde sahne aldı. İstanbul’da yaşayan sanatçı, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde konserler veriyor.
İlk albümü Ax , Rus romantik müziğini Kürt melodileriyle harmanlayarak 2015’te yayınlandı. 2018’de Live Studio Session İstanbul albümünü yayınladı. Ocak 2023’te Sino (Speed up) adlı Singilini yayınladı. Tara, Kürtçe başta olmak üzere birçok dilde şarkılar söylüyor.
Tara’nın yeni albümü Lilav‘ın ilk şarkısı olan Nizanım da 20 Eylül Cuma günü tüm dijital platformlarda yayınlanacak…