Baki Karadeniz: Hollanda’nın Yeni Mülteci Yasası Önerisi, Evrensel Değerlerle Çelişiyor

Yazarlar

Hollanda’da Geer Wilder liderliğindeki PVV (Partij voor de Vrijheid – Özgürlük Partisi), Dilan Yeşilgöz’ün başında olduğu VVD (Volkspartij voor Vrijheid en Democratie/ Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi) ve Pieter Omtzigt’in öncülüğünü yaptığı NSC (Nieuw Sociaal Contract / Yeni Sosyal Kontrat) ile Caroline van der Plas’ın BBB hareketinin (Boer Burger Beweging/  Çiftçi-Vatandaş Hareketi)  birlikte kurdukları koalisyon hükümeti kısa bir süre önce mülteci ve göç politikasını yeniden düzenleyeceğini açıkladı.

Bu yeni düzenleme, olağanüstü hal ilan etmek, Avrupa Birliği (AB) göç politikalarının uygulanmasından istisna talebinde bulunmak ve mültecilerin haklarını kısıtlamak gibi ciddi değişiklikler içeriyor. Ancak bu tür adımlar bazı insan haklarının ihlali endişelerini de gündeme getiriyor. Bu yeni yasal düzenlemeler mültecilerin haklarını korumakla sorumlu uluslararası yasal çerçevelerin zayıflatılması riskini beraberinde getiriyor.

İnsan hakları savunucuları, bu değişikliklerin olası sonuçlarından parlamentonun ve mahkemelerin devre dışı bırakılmasından derin endişe duymaktadır.

Hollanda’nın uygulamaya koymayı düşündüğü üç ana eylem – AB muafiyeti talebi, olağanüstü hal yasasının yürürlüğe girmesi ve Danıştay’ın onayı – yalnızca yasal değil, aynı zamanda iç ve dış yasaların korunmasını riske atmanın yanı sıra insani değerler açısından da derin bir krize de neden olabilir.

İlk adım Avrupa Birliği’nin mevcut mülteci politikalarını uygulamamak için istisna talebi: mülteciler ve evrensel insan hakları açısından derin kaygılar yaratmaktadır.

Hollanda’nın bu talebi, AB’nin mültecileri korumak için yürürlükte olan temel ilkelerini de zayıflatmaktadır.

Ayrıca, bu talep diğer üye devletlerde de benzer eğilimlere yol açabileceğinden endişe duyulmaktadır.

2. adım ise başını PVV (Özgürlük Partisi)’nin çektiği koalisyon hükümetinin mültecileri gerekçe göstererek olağanüstü hal ilan etmek.

Hükümetin olağanüstü hal yasası kapsamında mültecilerin haklarını sınırlama planı, Hollanda’daki muhalif siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucularının sert eleştirilerine yol açıyor. Söz konusu olağanüstü hal durumu, sağcı koalisyon hükümetine geniş yetkiler veriyor, ancak bu yetkiler temel bireysel hak ve özgürlükleri askıya almasına yol açacağı için koalisyon ortağı NSC (Yeni Sosyal Kontrat Partisi)’ninde muhalefetine neden olmaktadır.

Muhalif kesimler bu süreçte, mülteci başvurularında gecikmeler, başvurularının incelenmesinde zorluklar ve başvuruların şimdiye kadar görülmemiş nedenlerle reddedilme olasılığı gibi ciddi sorunların artabileceğini belirtiyorlar.

Koalisyon hükümetinin 3. ve son adımı ise Danıştay onayı ile mülteci politikasının Hollanda’da yasal hale getirilmesidir. Hükümette yer almayan siyasi partiler ve insan hakları savunucuları Danıştay’ın mültecilerin haklarını ihlal eden düzenlemeleri dikkatlice incelemesi ve hukukun üstünlüğüne uymasının çok önemli olduğu yönünde hemfikirler. Danıştay kararının kabul edilmesi veya reddedilmesi mültecilerin geleceği için doğrudan sonuçlar doğurur.

İnsan hakları savunucuları, Danıştay’ın bu süreci adil ve bağımsız bir şekilde yürütmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Ayrıca, bu durumun Hollanda’nın uluslararası insan hakları yükümlülükleriyle çeliştiğini belirtiyorlar.

Mülteci haklarına ilişkin bu yasal değişiklikler yalnızca teoride değil, pratikte de ciddi sorunlar doğurmaktadır. Yeni düzenlemeler daha tartışma aşamasındayken bile pratikte bürokratik gecikmelere gecikmelere yol açıyor. Çünkü yeni yasayı bekleyen ilgili görevlilerin uygulamaları yüzünde Hollanda mülteci başvuru merkezi Ter Apel’da mülteciler uzun süre belirsiz bir durumda bekletiliyor. Bu tür gecikmeler, mültecilerin zaten zor olan durumunu daha da karmaşık hale getiriyor. Kabul merkezindeki yetersiz koşullar ve uygulamadaki eksiklikler, işlemlerin yavaşlığıyla birleşince daha büyük bir insani krize yol açıyor.

İnsan hakları savunucusu olarak, bürokratik engellerin ve kasıtlı gecikmelerin mültecilerin temel haklarını baltaladığını vurgulamak istiyorum. Mültecilerin haklarını korumak için süreci daha hızlı ve daha insani hale getirmek esastır.

Kısaca belirtmek gerekirse, Hollanda hükümetinin mülteci politikasındaki değişiklikler insan hakları için ciddi bir risk oluşturmaktadır.

Mültecilerin hakları, evrensel insan hakları bağlamında tüm dünya halklarının sorumluluğudur. Bunun suistimal edilmesine karşı duruş sergilemek lazım.

İlginizi Çekebilir

Merdan Dirlik: Dünya, küresel sistemin çöktüğü bir döneme girmiştir
İran’da boksör Sani’ye üçüncü kez idam cezası verildi

Öne Çıkanlar