Her din,her ideoloji, her siyasal sistem teorik olarak insanlığa yeni bir düzen getireceğini vaat ederek çıkış yapar. İyilik, güzellik, refah, kurtuluş reçetesinin kendisinde olduğunu, sömürüyü ortadan kaldıracaklarını iddia eder.
Ama genelde bunlar hep iddia olmaktan öteye gidememiştir. Kurulu mevcut sömürü düzenlerinin baskısı ve dezenformasyonuna yenik düşmüşlerdir. Hiçbir din, hiçbir felsefe, hiçbir ideoloji insanlığı kurtarmaya yetmemiştir. Egemen sistemler bunları çoğu zaman kendi potasında eriterek kendi lehlerine olacak bir işleve kavuşturmuşlardır. Hele burası Ortadoğu’ysa bu kutarıcılık rolüne sayunan ideoloji din ve felsefik akımları birer dogmaya çevirerek tabulaştırmış ve kurtuluşun engellenmesini bunlarla gerçekleştirmiştir. Yani ezilenlerin,sömürülenlerin kurtuluş umutlarını suya düşürmüş, bu toplumsal kesimlerin faydalanacağı akımları kendi lehine çevirmiştir. Bu gün Ortadoğu’da yaşanan boğazlaşmanın temelinde bu dogma ve buna bağlı olarak yaratılan tabular bulunmaktadır. Ortadoğu bunun için kan gölüdür…bunun için mezhepler arası savaşlar devam etmektedir. Bunun için huzur yoktur. Dogma ve tabularla uyutulan Ortadoğu coğrafyasında her türlü rezalet yaşanmaktadır. Dinde gerçek bir rönesans yaşanmadıkça da bu durum sürgit devam edecektir. Ortadoğu’ya huzur gelmiyecektir. Kürt coğrafyası da bu dogmatizmden ve tabulardan en fazla nasibini alan yerdir. Menzil diye bilinen Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri olan yapı neden bu kadar palazlandırıldı? Niçin Siirt’ten Adıyaman’a yerleştirildi? Neden özellikle sağlık bakanlığı ve bazı kurumlarda iş yapmak için Menzil’den onay alınır? Çünkü Adıyaman, Antep, Maraş,m Malatya sınır hattı Kürt coğrafyası ile Anadolu’yu birbirine bağlayan sınır üzerinde ve stratejik konumdadırlar. Bu yapı tarafından bir yandan uyuşturma görevi yerine getirilmekte, diğer yandan Botan yurtseverliğinin buraları etkilemesi önlenmektedir. Adeta bu sınır hattı tanpon işlevi görmektedir…